Ateş'te yanan Melek.

10K 382 44
                                    

Avril Lavigne - I'm with you.

Titreye titreye eve gelmeyi başarmıştım. İlk günden bela almaya hazır değildim ve sanırım almıştım. Beni nerden tanıyabilirdi? Bu çete kesinlikle bir serseriydi. Bulaşmamam gereken birilere bulaşmış ve görmemem gereken bir kavgayı görmüştüm. Tehlike arındıran sokak,cidden korkutucuydu. Kolay kurtulamaz derken ne demek istediğini anlayamamıştım. Çocuk resmen beni tehdit etmişti.

Eve geldiğimde halimi anlayan annem olmuştu. Gördüklerimi falan anlatmamıştım. Tehileki istemiyordum ve bu konu hakkında konuşmakta istemiyordum. Ya kekelerdim veya yanlış anlatırdım. Annem beni tanırdı ve bir şey olduğunu anlardı.
Ateş,adı bile korkutucuydu. Cebinde sallanan bir şey vardı. Onun kesinlikle bıçak veya çakıydı. İnsanlara zarar vermek bu kadar kolay mıydı gerçekten? Hiç mi acımaları yoktu. Ya da yanında bıçak taşıyarak.. Kafam çok bulanıktı. Bir de şu okul işi vardı. Üniversite sınavı ve lise son..

Babam yemek yememi istesede odama çıkmak istiyordum. Bu gün şu korkunç olanları unutmak istiyordum. Yemek yerken gereksiz sağlık haberlerini dinleyemezdim. Merdivenlerden çıkıp kapının kulbunu hafifçe açtım. Kitap okumak iyi gelebilirdi. Kitaplığa yöneldim ve paş parmaklarımı üzerlerinde gezdirdim. Sevdiğim ve söz yazan bir kitap aldım elime. Yatağıma oturdup bardaş kurdum. Kaldığım yeri açıp okumaya başladım.

Her şeyi göğüsleyen genç bir kız vardı karşısında. Dik duran ve kendini bilen bir kız. Etrafına bakındı usulca. Uçurum çok sessizdi. Kızın,sarı saçları omzunda bitiyordu. Hafifçe kafasını kaldırdı. Gitme diye yalvarsada çare yoktu. Onu kaybetmek istemiyorken gitmek çok kırmıştı adamın kalbini. Bu bir sırdı. Kimsenin bilemdiği bir sır ve şüpheli bir aşktı.. İstemiyordu,çare yoktu.. Gözlerine baktı adam. Son kez güldüğü isterdi,elması barındıran gözlerinin. Kafasını iki yana salladı genç kız. Gözlerine baktığında ilk defa bu kadar koyu olduğunu gördü.

O kadar dalmıştım ki kapımın açıldığını duyamadım. Kapıyı usulca örttükten sonra yavaş adımlarla yaklaştı. "Nasılsın kızım?" Oturduğum yerde kitabımı kapatıp yanıma koydum. Bardaş kurduğum yerde düzleşip biraz geriye gittim.

"Alışmaya çalışıyorum, Her şeye.."

Dudağı hafifçe yukarı kıvrıldı. Ardından bir gülümseme ile gözlerime baktı. "İnan bana, Nazlı. Her şeyin üzerinden gelebilrisin."dediğinde kafamı salladım. Ben istersem her şey yenebilir miydim gerçekten?

"Sana masal anlatmamı ister misin?"diye sorduğunda bir çocuk edası ile gülümsedim. En son yedinci sınıfa giderken masal dinlemiştim babamdan. Hızla kafamı salladığımda karşıdaki sandalyeye oturdu. Bende uzandığımda masalını anlatmaya başlamıştı.

"Yıllar önce,güzeller güzeli bir prenses yaşarmış. Bu prenses güzeller güzeli ve ihtişamlı bir şatoda yaşıyormuş. Bu prensesin sevdiği bir adam varmış. Diğer diğarladan buraya göçmüş bu genç,prensesle karşılaşmışlar. Prenses oğlanı küçümsemiş ve sevmemiş. Yıllar sonra babasının bir konuşmasına şahit olmuş. Prenes bu ailenin gerçek çocuğu değilmiş. Diğer diğarlarda bir şatoda hizmetçiliğe başlamış. Bu şatonun prensi..!"

Sabah uyandığımda babam gitmişti. Masalın sonunu merak ediyordum. Aslında masal ders vericiydi.

Yataktan kalkıp banyoya gittim. Derin bir nefes alıp suyu açtım. İşimi bitirdiğimde banyodan çıktım ve odaya geri döndüm. Üzerime salaş krem rengi bi kazak geçirdim. Altıma da siyah yüksek bel pantolon giydim. Makyaj masasına oturup doğal,krem sürdüm. Eyeliner çektikten sonra kirpiklerime baktım. Uzundu ve makyaj gerektirmiyordu. Şeftalili bir lipbalm sürdükten sonra makyaj masasından kalktım. Telefonumu ve çantamı alıp odadan çıktım. Annem işe çok erken gidiyordu. Hastaları çok fazla oluyordu ve hastane erkenden açılıyordu.

Babam,güzel bir kahvaltı hazırlamıştı. Masaya oturup çantamı sandalyeye astım. Çatalımı salama götürerek babama günaydın demeyi ihmal etmedim.

"Dünkü masalın sonu nasıl bitiyordu? Uyumuşum.."

Elindeki çatalı bırakıp boğazını temizledi. "Göç eden oğlan kral çıkıyor. Prenseste orada hizmetçi olarak çalışıyormuş. Sonrası da var ama başka bir gece anlatacağım.."dediğinde bakışlarımı tabaktan alıp gözlerine çevirdim.

"Beş sene öncede böyle olmuştu,"

Gülümseyip yemeğine devam ettiğinde ben tebessüm ettim.

"Daha da anlatmadın."diye tehdidkâr ve komik bir sesle söylemiştim.

"Emin ol,her masalın bir sonu yoktur!"

Okulun önüne geldiğimizde babam arabayı sağa çekip park etti. Bana dönüp gülümsediğinde, gülümseyip derin bir nefes aldım.

"Her şey güzel olacak..!"

Yanaklarından öptükten sonra geri çekildim.

"Kendine dikkat et,kızım."dediğinde kafamı salladım.

Arabadan inip elimi sallayarak içeri girdim. Büyük krem ve siyah renklerinin olduğu okul,modern duruyordu. Bahçedeki gözler bana döndüğünde utanarak okula girdim. Omzuma bir el dokunduğunda hızla oraya döndüm. Sarı,uzun saçları ve taş bebeği gözleri ile çok güzel bir kız ile karşılaştım.

"Merhaba. Sanırım sen yeni öğrencisin. Ben Zeynep,okulun başkanı.''İçten bir gülümseme yolladıktan sonra gözlerimi kıstım. "Merhaba. Şey müdürün odası nerde? Sınıfımı öğrenmek için,"dediğimde elindeki dosyaları dikkatle inceledi. Eli ile işareti bulduğunda gözlerini mutlulukla açtı. "Aynı sınıftayız,"dediği şeye güldüm. "Çıkalım o zaman." dedim.

Gülümseyip merdivenleri işaret ettiğinde onu takip ettim. Koridorlar uzundu ve fazla sesliydi. Kulaklarım çınlamıştı ve bağırışmalar fazlaydı.

"Sınıfımız burası!"

İşaret ettiği yere baktığımda '127' numaralı sınıf olduğunu anladım. Sınıfın ahşap bir kapısı vardı,krem rengi ile çok iyi görünüyordu. Zeynep ile içeri girdiğimde o bana bir şeyler anlatırken kahvenin en güzel tonu olan gözler,bana öyle bir bakıyordu ki nefesim kesiliyordu. O çocuk nasıl karşıma çıkabilirdi? Ya bana bir şaka filan yapıyordu,ya da kabus görüyordum. Zeynep'i takip etsemde gözümü ondan ayırmıyordum. İlerlerken hâlâ gerçek olmadığını hayal etsem de bu o çocuktu. Kaşları çatıktı ve gözleri koyulaşıyordu. Ama kahverengi olan bir renk,nasıl siyaha dönderdi ki! Dengesiz!

Zeynep kolumu dürtüklediğinde ona çevirdim bakışlarımı. "Hey,nereye bakıyorsun sen?"dediğinde önemli değil anlamında elimi salladım.

"Peki,yerim boş. Gel."

Ağır hareketlerle en arka sıraya yerleştiğimizde çaktırmadan Ateş'e baktım. Bana baktığını fark ettiğimde gözlerimi kırpıştırdım. Yüzü ifadesizdi. Sertçe yutkunup,önüme döndüm.

🌼

Kütüphanenin kapısını yavaşça açtım. İki ders kalmıştı ve derse girmek istemiyordum. Kitaplara çok ilgim vardı. Dün akşam babamın anlattığı hikayeye bakcaktım. Etrafa göz gezdirdiğimde kaşlarımı çattım. Neden kimse yoktu. Aniden kapı kapandığında sıçradım. Kolumda bir el hissettiğimde hızla sırtım soğuk duvarla birleşti. Kimsenin olmayışı beni ürkütüyor,terletiyordu.

"Sessiz ol."diye fısıldadı duymak istediğim ses. Nefes alış verilerim hızlansa da o gayet sakindi.

"Ne istiyorsun?"diye fısıldadım umursamaz görünmeye çalışarak.

Adem elması titrerken derin bir nefes aldı. "İşimi kolaylaştırdın. Şimdi sessiz ol. Dünü unut. Beni tanımıyormuş gibi yapacaksın. Tamam mı? Beni tanımıyorsun." Dudaklarım kuruyordu. "Seni..."

"Seni tanımıyorum..."

🌼

SERSERİ.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin