Duman- Kırmış kalbini
Oturduğu yerde biraz daha dikleşti. Ayaklarını sandalyeden alıp karşısında duran çocukluk arkadaşı,dikkatlice Ateş'e bakıyordu. Ara sıra sırıtıyordu.
"Ah dostum,"dedi elindeki paketten bir dal sigara alırken. "Ne öğrenmek istiyorsun,açık ol."
Miraç gözlerini devirip elindeki sigarayı küllüğe koydu. Sandalyesini iyice masaya yaklaştırıp gözlerini kıstı. Dirseklwrini masaya dayayıp kuruyan dudaklarını ıslattı.
"Neden Nazlı'nın işini bitirmedin? Nereden güveniyorsun oğlum? O kavgayı birine öterse, ne olur biliyorsun. " Bunun için Ateş'e biraz öfkeliydi Miraç. Ateş ise ne yaptığını bilmiyordu. Fakat her geçen saniye,Emre'nin kulağına fısıldadığı sözler beyninde yankılanıyordu."O, Melek Teyze'ye benzediği için değil mi?"
"Kes!"diye sözünü kestiğinde sıkıntıyla nefes verdi Miraç. Gözleri kafenin içinde dolaştı bir kaç saniye. Sarı saçlı garson bir çiftin siparişlerini alırken işinin bitmesine kadar bekledi. Kızın giydiği siyah dizlerinde biten bir etek,beyaz bir gömlek ve kahverengi beline bağladığı formasıyla fazla sıradandı. Miraç, garson döndüğü anda ona bir sigara ver dedi ağzını oynatarak. Kız gülümseyip başını salladı. Ateş'e dönsüğünde ifadesizce suratına baktığını fark etti. Sigarasını eline alıp parmaklarının arasına yerleştirdi. Sandalyesinde yayılıp dirseğini sandalyenin koluna koydu. Gözlerini kısıp dumanı dışarı üfledi.
"Evet,ona benziyor. Hatırlıyorum da o da gençliğinde maviye boyatmıştı saçlarını." Ateş iliklerine kadar gerildiğini hissetse de,kendini zor tutuyordu. Miraç ondan itiraf etmesini bekliyordu.
"Miraç!"diye tısladı dişlerinin arasından.
"Niye inkar ediyorsun? Ona benziyor işte,"
"Ulan. Eğer şu siktiğimin sesini kesmezsen-"sözünü kesen telefon melodisiyle boynunu kırtlattıktan sonra arkasına yaslandı.
Miraç,telefonu çıkartmıştı çoktan. Çatık kaşlarla dinliyordu. Aniden ayağı fırladığında başını hafif kaldırdı.
"Ne diyorsun sen Ateş? "diye bağırdığında Ateş dahil kafede oturan insanlar ona bakmaya başladı. Kafasını 'Ne oluyor?'diye salladı. Onu umursamadan konuştu. "Tamam koçum. Sen şimdi kapat ve oradan uzaklaş."
"Ne oldu?"
"Nazlı!"dediğinde kaşlarını çattı.
"Ne?"
"Nazlı Emre'nin mekanında,"dediğinde onu dinlemeden ayağı kalktı. Sandalye yere düştü fakat umurunda değildi. Emre'nin Nazlı'ya dokunması veya zarar vermesi ihtimali göz önüne geldiğinde istemsizce sinirlendi.
"Abi bir dur!"diye bağıran Miraç'a bakmadan mekandan çıktı. Hızlı adımlarla kapşonlusunu taktıktan sonra ellerini cebime koydu,ilerlemeye başladı. Pantolonunun cebindeki çakıyı kontrol etti. Ne olur ne olmazdı,belki yıllardır içinde biriktirdiği kini,onu öldürerek öldürdü.
Arabaya bindikten sonra gazı kökledi. Camı açıp fırtının içeriye girmesine izin verdi. Yüzüne çarpan sert rüzgar ve gözünü her açtığında silik görüntülerin oluşması,onu mutlu ediyordu. Cebindeki sigarayı çıkartıp içinden bir tane aldı. Dudaklarına yerleştirdikten sonra biten paketi camdan attı.Orada ne işin var be,mavi kafa! Diye düşündü kavramını direksiyonu iyice sıkarken.
Gözlerini kısıp mekanın önüne park etti arabayı. Ağır hareketlerle inip kapıyı çarpttıktan sonra hızlı adımlarla yürümeye başladı. Başındaki kapşonlu hala duruyordu ve düşmek üzereydi. Hava kararmıştı be rüzar hafif bir şekilde esiyordu. Mekandan hıçkırık sesleri gelince kaşlarımı çattı. Geriliyordu... Gittikçe sinirleniyordu.
Mekana girdiğinde gördüğü şey onu öfkesine yenik düşürecek kadardı. Nazlı bir sandalyede oturuyordu. Emre ise çaprazındaki sandalyede saçlarına dokunuyordu. Nazlı burnundan soluyordu ve aynı zamanada ağlıyordu. "Orospu Çocuğu!" Dudağı yukarı kırılırken gözlerim iplere kaydı. Nazlı'nın ellerini arkadan bağlamıştı,it.
"Aferin mavi kafa. Orospu çocuğu olan birine,ancak bu hitap yakışır. Değil mi,orospu çocuğu?" Nazlı başını kaldırdığında Emre de çatık kaşlarla Ateş'e bakmaya başladı. Ağır adımlarla yanlarına gitti. Emre'nin tek olması onun için avantajken gözlerini yerden kaldırdı. Emre Ateş'in geldiğini gördüğünde ayağa kalktı. Sırıtıp elini saçlarına daldırdı. Elini burnuna sürttükten sonra ani bir hareketle dirseğini suratına geçirdi. Emre dengesini kaybederken hızla bizi ifadesiz bir yüzle izleyen Nazlı'nın arkasına geçip ipleri çözdü. Ayağa kalkmaya çalıştı ve kalkamayınca onu usulca kucağına aldı Ateş. Nazlı'nın cezbedici koksu burnuna dolarken başını Emre'nin olduğu tarafa döndürdü.
"Bunu yaparak mı intikam alıyorsun lan şerefsiz! Bir boka yaramıyor. Canımı yakamıyorsun!"Bir şey söylemesine izin vermeden Nazlı'nın daha sıkı tutup hızla mekandan çıktı. Kollarını boynuna doladığında hâla ağlıyordu Nazlı. Başını boyun girintisine soktu. Ve yine ağlamaya devam etti. "Sana bir şey yaptı mı?"diye sordu hızlı nefesleri boğazına çarparken. Başını hayır anlamında salladığında, "Pekâla..."diye fısıldadı. Hava soğuktu,sanırım kucağındaki bu kedi biraz üşüyordu. "İyi ki geldin,"dedi hıçkırıklarının arasından. Onu umursamayarak "Ağlamadan nefret ediyorum. "dedi kucağında uyumak üzere olan kıza. Onu usulca yere indirdi ama bir eli belini sarıyor,diğer eliyle kapıyı açıyordu. Arabayı açtığında özenle Nazlı'yı oturttu.
O anda beklenmedik bir şey oldu. Nazlı,yorulan kollarını Ateş'in boynuna doladı ve onu kendine çekip ağlamaya başladı.
"Kokun..."dedi kıza sarılırken. "Muazzam."
☁
Bölüm sonu 🐞
![](https://img.wattpad.com/cover/86973140-288-k261078.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERSERİ.
Teen Fiction© Tüm hakları saklıdır. "Nefesinden bir kadeh bana ayır. Her özlediğimde içer içer sarhoş olurum." • Geçmişin izleri o cezbedici kara gözlerinin içindeydi. Muhtaç olduğu şey,kalbindeki kördüğümleri yok etmekti. O,gökyüzüne çok darılırdı. Bazen küse...