"Kalbin daha çok savunmasız."

3K 144 35
                                    

Merhaba değerli okurlarım,

Serseri bir yaşında olmak üzre ve bir yıl önce yazdığım ilk bölüm,acemice yazdığım bir bölümdü. Okuyunca anlıyorum da... Bu sıkıntılar var olsa bile en kısa zamanda değişecek. Bir bölümü duyuru ile geçirmek istedim,sizi sıkmamak için. Ne kadarlık bir süre diye sorular geldi özelden. Şöyle diyeyim,yaza düşünüyorum açıkçası. Çünkü şu dönem herkesin olduğu gibi benim içinde önemli. Bu ayın ortalarına doğru sınavlarım başlayacak ve bir kaç hafta bölüm gelmeyecek.

Üzerine değinmek istediğim bir konu daha var aslında. Bu bölümü böyle başlatmak istemezdim inanın. Git gide büyürken,oylarımızın çok az olmasına biraz kırgınım. Bir gün çok boş bir zamanım oldu diye bölüm yazayım dedim. Bir de baktım ki,oylar düşmekte. Sizden sadece küçük bir şey diliyorum. Yıldıza basın. Bunu yerine getiren de var yerine getirmeyen de. Ben sadece bildirmek istedim. Ve bölüme geçiyorum.

Rechael Yagamata - over and over

Multide,Nazlı'nın elbisesi var.

Kalbimdeki tüm kelebekler uçuşup saçlarımın tellerine kondular o an. Tebessümünün yerini bir gülüş aldı. Öyle bir heyecandı ki içimdeki,tüm kırgınlığım bir anda yok oluvermişti. Göz kapaklarımı mutluluktan dolan gözlerimdeki yaşları dökmemek için kırpamıyordum bile. İçimi nedensizce çocuksu bir heyecan kaplamıştı. Gülüşüm durmuyordu ama bunun için ağlamakta istemiyordum. Kalbimdeki tüm damarlar,işlevlerini durdurmuş da,daha da heyecanlandırmıştı sanki beni. Huzurun verdiği his,aşkın verdiği tebessümle birleşmiş kalbimdeki kelebekler ile uçuşuyorlardı. Dudaklarımın titrediğini hissetim. Hızlı hızlı inip kalkan göğüs kafesim ve kalp atışlarımı koruyamayacak diye çok korktum. Kapının zilini duyduğumda elimdeki ayakkabıyı paketin içine atıp,tahta parkelerden destek alarak ayağa kalktım. Titreyen ellerimle kapıyı açtım. Kahverenginin tahmin edemediğim dozda güzel olan gözlerle daha da arttı heyecanım. Gülümsedim ve aramızdaki mesafeyi kapattım. Ona sarılmaya ihtiyacım vardı. Ya da ihtiyacım hem vardı sarılmasına hem de ona ihtiyacım olduğu için sarılmak istedim o an. Kollarımı hızla boynuna dolayıp bir bebek gibi bacaklarımı belini doladım. Sıkıca tuttu beni o an. Ben kendimden geçmiş ağlıyordum. Sanki yıllar vardı aramızda. Hıçkırıklarımı duyuyordum bile. "Affet beni,"diye fısıldadı saçlarımın uçlarını öperken.

"Sana o kadar aşığım ki,gözlerindeki o kırgınlığı alıp kendimi boğmak istedim. Verdiğin sözün yanında ben de söz veriyorum güzelim. Dokunmaya,öpmeye kıyamadığım kalbin asla ağlamayacak... Söz veriyorum..."

Sadece nefeslerimiz konuştu o an. Belki de düşünmek istemediğimizdendi. Akşamın soğuğu bize sarılırken,biz sadece birbirimize sarılıyorduk. Sanki besleniyordum ondan. Nefesinden... Kalbinden... Dokunuşundan... "Kalbinin her attığı dakika için Tanrım'a şükür ediyorum güzelim. Bu durumdayken inan... İnan bana benim seni kırdığım düşüncesi düşünülemez bile. Ben beni affedemiyorken,sen beni affet." Her cümlesi,kelimelerindeki pişmanlığı hissettiriyordu bana. "Ağladığın da ise korkuyorum. Görünce kahroluyorum göz yaşlarını. Annemi kaybettiğim gün çok korkmuştum en son. Şimdi ise hayatımdaki iki güzel kadından birinin... Olmadığın düşüncesine korkuyorum. Düşünmekten... Çok korkuyorum."

Yine o küçük çocuk. Nasıl kaldırabilirdi acılarını ? Kaybetmekten korkuyordu. Korkuyordum. Bende en az onun kadar korkuyordum ama şu an konuşamıyordum. Dudaklarım kuruyordu. Sadece yanaklarımı ıslatan gözyaşlarımla cebelleşiyordum. Üzerimde bir şey olmadığı için üşüyordum. Ama bunu bile umursamıyordum şu an. Sadece aşık olduğum adamın acısını paylaşmak istiyordum. Onu yüzleştirecektim,tüm korkularıyla yüzleşecekti. Usulca indim kucağından. Ama bakamadım yüzüne. Ayaklarım yere basar basmaz elini tuttum. Bu gün gökyüzündeki annesine bağıracaktı. Ateş'i peşimden sürükleyerek merdivenleri çıkartım. Yatak odasının kapısına vardığımızda derin bir nefes alıp sakinleşerek odaya girdik. Bir kaç adımla balkonun tahta kapısına vardım. Balkona çıktığımızda onu omuzlarından tutup önüme geçmesini sağladım. "Bağır annene! Beni bile umursamadan,insanları siktir ederek. Bağır! Hadi!" Onu zorluyordum ve onun bana meydan okumasını sağlıyordum. Yumruklarını sıktığını gördüğümde bir adım geri gittim. Kapıya sırtımı dayayıp onu izlemeye başladım. Diz çöktü usulca. Eğdi başını. Onu yenik biri olarak görmüyordum,karşımda saf bir erkek çocuğu vardı sadece. Küçücük saf bir erkek çocuğu. Ateş'e gözüm kaydığında titrediğini gördüm. Her ne olursa olsun rahatlayacaktı.

SERSERİ.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin