-32-
Gözlerini uyuşmuş kolunun hissettirdiği karıncalanmayla araladı. Şöminenin önünde uyuyakalmışlardı. Allah'tan altımızda minderler var, dedi kendi kendine. Yoksa çoktan ikisinin de beli tutulmuştu. Azad'ın halâ uyuduğunu görünce gülümsedi. Kayıp düşmüş battaniyeyi itinayla adamın üzerine örttü. O uyanana kadar evi keşfe çıktı ve işe mutfağı keşfetmekle başladı. Buzdolabında tereyağı, bal, vişne reçeli, 3 yumurta ve 4 domates vardı. Alt çekmecede bulduğu 2 sivri biberle menemen yapmaya karar verdi. Azad uyandığında harika bir kahvaltı hazırlamış olacaktı. Önce çayı koydu. Buzdolabının yanındaki askıdan bulduğu mutfak önlüğünü geçirdi üzerine. İnce ince doğradı sivri biberleri. Tavaya biraz tereyağı koyup erimesini beklerken domatesleri soymaya başladı. Eriyen yağın içine biberleri ekledikten sonra biraz karıştırıp kavrulmalarını bekledi. Bu sırada tereyağı, bal ve vişne reçelini masaya koyup sofrayı hazırlamaya başladı. Azad vişne reçeline bayılırdı. Sabahları kahve yerine çayı tercih ettiğini de çok iyi bilirdi. Onun hakkında bilmediği şey yoktu, bu yüzdendi kendinden çok ona güvenmesi. Onun gerçekte ne hissettiği kalbinden gözlerine yansıyordu. Asmin'i ne kadar çok sevdiği, onsuz yapamadığı halde iki ateş arasında kaldığı... Ateşlerle sınandığı... Her şeyi görebiliyordu o gözlerde.
Biberler hafif kızarır gibi olduğunda doğranmış domatesleri ekledi. Masaya çay bardaklarını ve çaydanlığı koyduğunda halâ mışıl mışıl uyuyan adamın yüzüne baktı ve gülümsedi. Hemen hemen her şey hazır olduğuna göre artık uykucu sevgilisini uyandırmanın vakti gelmişti. Yavaşça yanına yaklaşıp eğildi ve yüzüne dokundu. "Azad... Canım..." Uyku halindeki homurtular dışında cevap alamayınca güldü ve "Azad..." diye tekrar seslendi. "Hadi uyan bir tanem."
Hafifçe gözlerini aralayan adam, karşısında gül yüzlüsünü görünce tebessüm etti. Normalde uykudan uyandığında gergin ve suratsız olurdu. Bugün öyle olmadı, çünkü yanındaki kadın suratsız olmasına fırsat vermiyordu. Onu mutluluğa, neşeye, aşka ve bunun gibi birçok güzel duyguya boğuyordu. Bir süre hiçbir şey söylemeden sevdiği kadının yüzüne baktı. Melek yüzlüsü "Sana kahvaltı hazırladım." dediğinde daha canlı bir gülümsemeyle karşılık verdi ve "Günaydın." diye mırıldandı. "Uyanıp bana kahvaltı mı hazırladın sen?"
"Evet. Hadi elini yüzünü yıka da birlikte güzel bir kahvaltı edelim."
Tamam dercesine başını sallayıp ayağa kalktı ve banyoda yüzünü yıkadıktan sonra masaya oturdu. Çayını dolduran kadına aşkla baktı. "Bütün bunları benim için mi yaptın?"
"Bütün bunlar dediğin ne ki? Alt tarafı menemen yaptım, çay demledim. Diğerleri dolapta vardı zaten."
Sevdiği kadının avuç içlerini öptü. "Bu ellerle mi yaptın menemeni?" sorusuna "Evet." cevabı alınca tekrar öptü. Tekrar ve tekrar... Mutluluğun soyut bir duygu olarak kabul edildiğine inanamıyordu. Ona göre tüm somutluğuyla karşısında duruyordu işte. Mutluluk onun için Asmin'den başkası değildi. Eğer bu duygu soyut olsaydı her seferinde yüreği böylesine hızlı atar mıydı? Sanmıyordu. Hiçbir soyut duygu bu kadar somut bir dünyada hissettiremezdi insanı.
Ekmek diliminin üzerine tereyağı ve vişne reçeli sürdükten sonra Azad'a uzattı. "Al bakalım."
Kendisine gözü gibi bakıp hizmet eden güzeller güzeli kadına bir kez daha âşık oldu. Gülümseyerek "Bugün bana çok iyi davranıyorsun, hayırdır?" diye sordu.
"Sanki her gün sopayla kovalıyormuşum gibi."
Kahkaha attı adam. "Tabi ki hayır. Ama bugünün bir özelliği yok değil mi?" Genç kadının dünü unutmuş gibi bir hali vardı. Sanki o gece hiç yaşanmamış gibi davranıyordu. Hâlbuki Azad onu üzdüğü için kendine çok kızmıştı. Niyeti kötü olmasa da hüzne boğmuştu sevdiğini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırılmış Kum Saati
General FictionGERÇEK BİR HAYAT HİKÂYESİNDEN UYARLANMIŞTIR. "Kefenime sarılı umutlarım vardı benim..." Kusurlu topraklara hapsolmak var bir de. Öte tarafta dönüşü olmayan bir bilet kesmek var aydınlığa. Ben seçimimi yaptım, kaçtım... Ve k...