/26\ "Çaresizlik."

206 7 4
                                    


Bölüm yarısından sonra zamanı ilerleyecekti değil mi? :') Neyse diğer bölüme umarım... <3 Multimedia da ki kız; hani şu tatile gelirken yolda gördükleri kız. Bilekliğini almıştı Ecrin. İsmi Banu Başak? Hatırlayan var mı? Bölümü de şarkıyla okuyun bence ;))

Bol aksiyon isteyenler için gelsin... Vote ve yorumlar beklenmekte... Bir de aklınıza bölüm veya sahne önerisi gelirse yorumlarda okumak isterim kuzularım. Love y'all.. <3 


Sabah kısa bir kahvaltının ardından girdiğimiz dersler cidden çok ağır gelmişti. Berk ve Burak gözlerini benden bir saniye bile ayırmıyorlardı. Tamam, başımızda Ömer ve şu kampın gizli intikamcıları olabilirdi. Ama sanki artı olarak bir şey daha vardı ve bana söylemiyorlardı. Bunu erteledim, çünkü ne kadarısrar edersem edeyim onları sadece sinirlendirmekle yetiniyordum.

Derslerin ardından kısa bir süre içinde denize girdik. Kısa diyorum, çünkü yine Berk'te olan tuhaflık yüzünden kısa tutmuştuk.

Ömer, sebepsizce intikam isteyenler derken, şu anda bir de gözlerimin için öldürürcesine bakan üç kıza gözlerimi devirdim. Nisan, Eylül ve Ekim aralarında bir şey fısıldayarak benden tarafa balıyorlardı ve bu durum hiç hoşuma gitmiyordu. Onlardan tarafa bakmamaya özen göstererek ayağa kalktım.

Hızlı bir duş alırken, aklım Gözde'ye gitti. Beynimdeki bütün parçaları dün geceden beri birleştirmeye çalışıyordum ama, bir noktada tıkanıyordum. En başında Ömer ve Gözde'yle başlıyordum.

Ömer, Gözde'nin kuzeni. Gözde intihar etti, ki bu sadece kağıtta yazan şeylerdi. Gözde öldürülmüştü halbu ki. Ama Ömer, katili olarak Berk'i görüyordu ve üzüntüsünden Berk ve arkadaşlarını düşman yapmıştı kendine. Bu yüzden bana da zarar vermeye çalışıyordu. Ayrıca Ömer'in babasına mı, orasını tam olarak bilmiyordum ama Berk kendisinden büyük olan birisini öldüresiye kadar dövmüştü ve adam sonucunda sakat kalmıştı. Yani Ömer'e göre artık ölü birisi gibiydi. Sadece görebiliyor, hissedebiliyor ve duyabiliyordu. Bana göre de bu ölümün bir türüydü. Bunun sonucunda da Berk'e açılan davalar, avukatları ve torpiller sayesinde falan sonuçsuz kalmış, Berk hapis cezası almamıştı. Buraya kadar her şey gerek etraftan gerek kendi birleştirmelerimden dolayı tamamdı. Ama belki Ömer'e bildiğim her şeyi anlatabilirdim, ancak sonucunda içinde filizlenen saçma salak intikam isteği kaybolmayacaktı ve bize yakınlaştığını söyleyip, aslında tam olarak bizi içeriden vurabilirdi. Sonuçta intikamcıların sıradaki hedefleri bizdik ve bu Ömer için bir fırsat olabilirdi.

Kilitlendiğim nokta tam olarak burası olmasada, değerlendirdiğim her iki sonucun bir yerlerinde tıkanıyordum. O yüzden sadece şimdilik oluruna bırakmak gerekiyordu.

Kapının tıklatıldığını duyduğumda, yerimde sıçrayarak kendime geldim ve telefonu şortun cebine atarak yatakhaneden çıkmak için dış kapıyı açtım. Berk kolunu pervaza yaslamış bir şekilde bana bakmaya başladığında "Selam," dedim. "Kaç dakikadır kapıyı çaldığıma dair bir fikrin var mı?" Kaşlarını kaldırarak sorduğu soru karşısında gözlerimi devirdim. "İlgilenmiyorum," diyerek kolunun altından çıkmak için eğildiğim sırada beni tuttu. Yavaş hareketlerle doğruldum ve gözlerine bakmaya başladım. Hem rolden sevgiliydik, hem de gerçek anlamda. Yani aslında sadece gerçek bir sevgiliydik demem yeterli sanırım, çünkü iki türlü de insanlar bizi sevgili olarak göreceklerdi. Her neyse.

"Ne düşünüyorsun öyle?" Berk'in sorduğu soru karşısında, ne zaman ondan ayırdığımı fark etmediğim gözlerimi tekrar ona çevirdim. Omuz silkerek "Sevmediğin konular," dedim. Ama bir şeyi unutuyorum ki, adı her ne olursa olsun biz asla normal bir "çift" olamayacaktık. O sevgi sözcüklerinden hoşlanmıyordu, gerçi bende birkaçından hoşlanmıyordum ama bu söylemeyeceğim anlamına gelmiyordu. Neyse.

Artık Benimsin! #Wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin