"Expecto Patronum!" Draco okuduğu kitaplardan anladığı kadarıyla Patronus büyüsünü deniyordu. "Tamam Draco, yapacaksın."
Astronomi Kulesi'nde Hermione'nin ona sarıldığı anı geçirdi aklından. "Expecto Patronum!" Evet, olmuştu. Bir patronusu vardı. Neydi peki? Dikkatli baktı. Bu bir... Bu bir erkek su samuruydu! (Hermione'ninkiyle uyumlu olsun diye şey ettim.) Bu büyüyü yapmayı hep istemişti Draco. Ama, Ölüm Yiyen olunca ne kadar yapabilirdi bilmiyordu.
Zihnebend'e çalışması gerektiğini de biliyordu. Çünkü o yoldaşlıktaydı. Ölüm Yiyen olunca zihnini korumalıydı. Aksi halde, evlatlıktan reddedilir ve Voldemort'un mükemmel (!) yılanı tarafından harika (!) bir şekilde ölürdü. Ah, bir de Hermione konusu var. Kafasına eliyle baskı yaptı. Bu kadar işi olması beynini yoruyordu gencin. Akranları 'kızları nasıl tavlarım?' gibi şeyler düşünürken onun böyle şeyler düşünmesi adil değildi. Dünya ne kadar adildi zaten?
-Noel Tatili-
Noel tatili geldiğinde, Hermione çok mutluydu. Bütün tatil ailesinde kalacaktı. Noel hep eğlenceli geçerdi onun için. Yine öyle olmasını umuyordu.
Draco ise Malfoy Malikanesi'nde klasik bir noel geçirecekti. Süsleme bile olmayan bir evdi bu. Ne kadar güzel geçebilirdi tatili?
-Hogwarts Express'i-
Draco, Hermione'yi tatilden önce bir kerecik görmek istiyordu. Kompartımanlarına girip, yanlışlıkla olduğunu söylese ne olurdu ki? Yapacaktı. Cesareti azalmadan hemen onların bulunduğu kompartımanın kapısının önünde durdu. Derin bir nefes aldı ve kapıyı açtı. Gülümseyen Hermione, başını kapıya çevirince gülümsemesi dondu. "Burada ne arıyorsun Malfoy?" dedi hemen Hermione. "Yanlışlıkla girdim, bulanık." dedi. Öne eğildi Hermione'nin çalı gibi saçlarına elini daldırdı. Dalga geçermiş gibi karıştırdı. Ama aslında amacı bu değildi. Kokusunu duymaktı. İşte o eşsiz vanilya ve çikolata kokusunu aldığında alaylı olmasına uğraştığı bir şekilde sırıttı. Ne kadar başarılı olduğuda, bir muammaydı.
Kendi kompartımanına geldiğinde Pansy onun yüzündeki aptal gülümsemeyi görünce kaşlarını çattı. "Ne oldu, patates?" dedi. Draco hemen toparlandı. "Şey- Oldu, ben-Granger- patates... Bana şunu söyleme!" dedi. "Tamam, patates." Draco tanrıdan bir şey dilenir gibi yukarı baktı. Sonra kollarını masaya koydu, kafasını kolları arasına gömdü ve uykuya daldı...
Yaklaştıklarında Pansy onu Aguamenti büyüsüyle uyandırınca, Draco artık sinirlendi ve Anteoculatia yaptı. (Kurbanın sarçlarını boynuz yapan büyü. fjkdjgkdfl) Pansy çığlık atınca kulağını tıkadı. Trenden koşarak çıkarken saçlarını bir büyüyle kurutmuştu bile.
Karşısında babasını görünce ona doğru yürüdü. Babası elini uzattı. Cisimleneceklerdi. En nefret ettiği şeylerden biriydi cisimlenmek. Elini tuttuğu gibi o mide bulandıran sıkışma hissi bütün hücrelerini ele geçirince yüzünü buruşturdu. Ne zaman kapattığı konusunda hiçbir fikri olmayan gözlerini açtı ve karşısında heybetli Malfoy Malikanesini gördü.
İçeri girince bir anlık şok yaşadı. Etraf süslenmişti! Babasına döndü. İçten bir şekilde gülümsediğini görünce afalladı. Çocukken babasına yalvardığı zamanlar geldi aklına. Lucius, oğlunun arkasından ona yaklaştı, bir adım kala kolunu omzuna attı ve "Üzgünüm oğlum," dedi burnunu çekti. "Çocukluğunda yapamadığım şeyi şimdi yapmam benim ne kadar kötü bir baba olduğumu gösteriyor ve," İç çekti "Sana işkence ettim. Kendimi asla affetmeyeceğim-" Draco onun sözünü yarıda kesmesini sağladı. Hızla arkasına döndü ve ona sarıldı. "Baba," dedi "Neden? Neden yaptın bunca şeyi?" dedi ve babasından ayrıldı. Siyah, boğazlı kazağını düzeltti. "Her şeyi öğreneceksin Draco," dedi ve tıslar gibi bir şekilde ekledi "Bu saçmalıklar bittiğinde, intikamımızı beraber alacağız. Sadece biraz daha sabret. Seni bu bataklıktan kurtaracağım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
please don't cry [dramione]
FanfictionDRAMIONE ARTIK İLGİMİ ÇEKMİYOR, KİTABIN FİNALİ DE YOK ONA GÖRE OKUYUN LÜTFEN SONRA BOŞUNA MI OKUDUM DEMEYİN KİMSEYİ OKUMAYA ZORLAMIYORUM❤️❤️❤️ "Granger ağlama!" dedim onu omuzlarından sarsarak. Benim de içimde bir ağlama isteği oluşuyordu, onun ağla...