Merhabaa! İlk bölüm ve ilk hikayem olduğu için hatalar olabilir kusura bakmayın ve lütfen yaptığım hataları dile getirin. İyi okumalar!
*Lumos*
Hermione
Gözlerimi yavaş yavaş aralıyordum. Ve güneş gözlerimi kemiriyodu resmen. Evet, bu duruma bulunacak en doğru tanım bu olmalıydı. Uyanmam gerekiyordu ve bana yakışmayacak şekilde uyumak istiyordum. Uyan Hermione! Hogwarts'taki altıncı yılına başlayacaksın!
Biraz daha bu saçmalıkları düşündükten ve sağa sola mikser gibi döndükten sonra yataktan kalkmaya karar verdim. Ve hemen pijamalarımı çıkarıp siyah bir penye ve siyah bir pantolon giydim. Siyah renk en rahatıydı işte. Renk uyumu falan diye uğraşmana gerek bile kalmıyordu. Kendi içimde bu saçma moda düşüncelerine dalmışken annemin kızgın sayılabilecek sesini duydum. "Hermione!" diye sinirle seslendi annem.
"Geliyorum anne." diye korkan bir ses tonuyla yanıtladım onu. Sanırım bu onuncu çağırışıydı ve kadın kızmakta haklıydı. Hızla yataktan kalktım ve koridora çıktım. Merdivenlerde hiç oyalanmadan ikişer üçer inerek salona atladım. Kahvaltıda her şey var denebilirdi. Ah tabii annemin de babamın da dişçi olması çikolata gibi besinleri yememi engellemeseydi. Masaya yaklaştıkça daha da acıktığımı hissediyordum sanki. Her zaman oturduğum sandalyeye kendimi attıktan sonra bir parça ekmeği aldım. Çabukça yemeye çalışıyordum, ne kadar hızlı yersem o kadar iyiydi.
Kahvaltıyı sonunda bitirmeyi başardığımda kapıya gelmiştim. Tam kapıyı açıp çıkacak iken tekrar annemin sesini duydum.
"Bu kürü almayı unuttuğuna inanamıyorum Jean!" demişti sesi. Çok da abartmadan kafama vurdum. Sessizlik hakim olan evde o şaplak sesi yankılandığında gözler bana döndü.
"Unutmuşum!" dedim. Aslına bakılırsa bu diş konularına bende önem veriyorum ve o kürü çok seviyorum! Ben daha annemin eline uzanamadan o elindeki küçük paketi benim elime tutuşturdu.
"Yetmezse sihirle falan büyütürsün." dedi babam ve kahkaha attı. Ailemizde bir büyücü olmasından gurur duymasına karşın, bu ona imkansız ve biraz da komik geliyordu ve şaka yapmaktan çekinmiyordu. Bunu bildiğim için bozulmamıştım. O mükemmel kürü çantama koyduktan sonra ailene döndüm. Önce anneme, sonra babama sımsıkı sarıldım.
"Noel tatilinde görüşürüz." dedim ikisine ve kocaman gülümsedim. Annemin gözlerindeki yaşlar birbirleriyle yarışırmış gibi aşağı inerken ona tekrar sarıldım.
"Bana sarılmak yok mu?" dedi babam gücenmiş bir şekilde. Ben hemen "Tabii, sarılacaktım zaten." dedim ve babama da sarıldıktan sonra son olarak onlara "Hoşça kalın." deyip kapıyı açtım. Şimdi Diagon Yolu'na gitme vaktiydi.
Bekle beni Hogwarts, ben geliyorum!
***
Harry ve Ron, Weasley Şaka Dükkanı'ndaydı. Yanlarına gittim. Ve özlediğim dostum Ron'un sesini duydum, "Herm! Seni çok özledik." dedi kızıl saçlı arkadaşım. Neyse ki bu yıl saçları daha kısaydı! "Neden Kovuk'a gelmedin?" diye sordu Harry bana biraz üzülmüş gibi bakarken. "İşlerim vardı. Gelmek istedim aslında," diye ona yanıt verdim. konuşmamı kısaca devam ettirdim
"Her neyse." İkisine de sarıldım. Bu sırada o tapılası kızıl saçlarıyla Ginny geldi. Ona sımsıkı da sarıldım. Ginny ve Harry'nin sarıldığı an görülmeye değerdi. İkisi de birbirini seviyor ama farkında değiller. Sizi aptallar!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
please don't cry [dramione]
FanficDRAMIONE ARTIK İLGİMİ ÇEKMİYOR, KİTABIN FİNALİ DE YOK ONA GÖRE OKUYUN LÜTFEN SONRA BOŞUNA MI OKUDUM DEMEYİN KİMSEYİ OKUMAYA ZORLAMIYORUM❤️❤️❤️ "Granger ağlama!" dedim onu omuzlarından sarsarak. Benim de içimde bir ağlama isteği oluşuyordu, onun ağla...