Arkadaşlar çok üzgünüm sınavlar falan vardı yeni bölüm koyamadım. İyi okumalar!"Vay, vay, Lucius. Malfoy'ların varisini o iğrenç muggleların yanına gönderdin, ha!" Abraxas Malfoy'un rutin ziyaretlerinden biriydi bu. "Evet baba. Onu bu 'iğrenç' yerden biraz olsun uzaklaştırmak istedim." dedi Lucius sakince. Bu sakinliğin altında saf öfke yatıyordu. "O çocuğu buraya getireceğim." dedi büyük Malfoy. Lucius'un öfkesi gün yüzüne çıkmaya başladı ve, "Bizi rahat bırak yoksa-" diye haykırdı. "Yoksa ne?" Dedi Abraxas alaylı bir biçimde. "S-seni öldürürüm!" dedi. Platin sarısı saçlarına zar zor seçilen aklar düşmüş olan adam bir kahkaha attı. "Beni öldüremezsin sevgili oğlum." dedi kendinden oldukça emin bir şekilde. "Bunu istesen de yapamazsın."
-Muggle Dünyası-
"Ne? 'Seni seven biri zaten var.' da ne demek? Kim o?" dedi Hermione kendini Draco'dan uzaklaştırırken. "Kim olduğunu bilmene gerek yok." dedi Draco tedirgin bir şekilde. Bir anda ağzından kaçmıştı işte. "Kim?" dedi Hermione ciddi bir sesle. "Granger... Lütfen, yapma. Ağzımdan kaçtı." Hermione onayladığını belli eden bir şekilde homurdanarak camın kenarındaki koltuğa oturdu. Çok zaman geçmeden Draco da karşısına oturmuştu. "G-Granger..." Hermione onu umursamadan cebinden siyah bir cisim çıkardı. Parmağıyla dokundu, ışıklar genç kızın yüzüne yansıdı... Kısa süre sonra bir melodi doldu ikisinin de kulaklarına.
•Demi Lovato- Stone Cold•
"If happy is her, I'm happy for you..." Burada Hermione de eşlik etmişti şarkıya. Ağladığı için sesi biraz boğuk ve tuhaf çıkıyordu. "Sanırım şarkıda dediği gibi, 'Eğer mutluluk o ise, bende onun için mutluyum.'"Dedi Hermione burnunu çekerek. "Öyle olmalısın Hermione." Diye karşılık verdi Draco ve elini Hermione'nin elinin üstüne koydu. Genç kız başta buna şok olsa da, son birkaç gündür yaşadıkları şeyleri düşünerek garipsemesinin anlamsız olduğunu anladı. Kısa bir süre sonra Draco bu anın tuhaf olduğunu fark etmiş olacak ki, elini elektrik verilmiş gibi çekti. "Teşekkürler Malfoy. Çok sağ ol. Sana rahatsızlık verdim.Şey... Jackson'ın yanına gitsem iyi olacak." dedi ve ayağa kalktı. "Gitmene gerek yok. Rahatsızlık falan da vermiyorsun. Hem Jackson da kim?" dedi Draco. Hermione gülümsedi. "Komşum demiştim ya. Hatırlar mısın bilmem. Sonuçta bir bula-" "Kendine şunu söylemez misin Granger?" dedi Draco. "Bunu bana yıllarca 'bulanık' diye hitap eden biri mi söylüyor? Güldürme beni Malfoy." "Üzgünüm, gerçekten. Affet beni Granger..." dedi Draco samimi bir şekilde. "Bu çok zor Malfoy. Seni affetmek... Zor ama, denemekten zarar gelmez." dedi gülümseyerek. Draco da duyduğu şeyler karşısında gülümsedi. "Teşekkür ederim. Güvenini boşa çıkarmayacağım."
••••••••••
"Alo, Matthew?" Dedi Hermione soğuk bir sesle. Telefonu hoparlöre aldı. Draco'ya da telefon gibi şeyleri ayrıntılı bir şekilde anlatmıştı. Tekrar koltuklara oturmuşlardı. "Evet hayatım? Nasılsın?" dedi Matthew sahte bir heyecanla. Genç kız onun ne kadar sahte olduğunu yeni yeni anlıyordu. "Senden ayrılıyorum Matthew. Beni bir daha arama." "A-ama Hermione... Neden?" dedi endişeli olmaya çalışan bir ses tonuyla Matthew. "Çünkü seni sevmediğimi fark ettim." diye karşılık verdi Hermione normal bir ses tonuyla. Aslında hala onu seviyordu ama; onunda bir gururu vardı. Genç adamın cevap vermesine fırsat bırakmadan telefonu yüzüne kapattı. Ve gözyaşlarının dökülmesine izin verdi. Draco ona dostane bir şekilde sarıldı ve, "Sen en doğrusunu yaptın Hermione." dedi. Saçlarını okşadı. Enteresan olan şey de, şu an ona aşık olması umrunda değildi. Sadece onu mutlu etmek istiyordu. Tek amacı; onu teselli etmekti. "Teşekkürler D-Draco..." dedi Hermione titreyen bir ses ile. "Hiçbir önemi yok Granger."
•••••••••"Benim artık gerçekten gitmem gerekiyor Draco. Çok ama çok teşekkür ederim. Desteğin olmasa televizyonun karşısında çikolata yiyerek obez olurdum." dedi Hermione. "Çikolata hariç dediklerini anlamadım ama iyi bir şey yaptım diye kabul ediyorum." dedi Draco da ve gülümsedi. Hermione buna sesli bir şekilde güldü. Kız kapıya yaklaşırken dönüp oğlana bir el salladı ve aynı eliyle kapıyı açıp kendini otelden dışarı çıkarmaya koyuldu. Otelden çıktığında ona dediği gibi atlatmadığını biliyordu. Yine ağlayacaktı işte. Yanaklarının ıslanmasından belliydi bu.
•••••••••••
Eve ulaştığında kapıyı çalıp çalmamakta tereddüt etti. Her halükarda annesinin haberi olacaktı zaten. Bu yüzden kapıyı çalıp girmeyi uygun buldu. Kapının içinden ayak sesleri geldiğinde annesinin kapıya doğru yaklaştığını anladı. Babası olamazdı, çünkü onun mesaisi daha geç bitiyordu. O bunları düşünürken kapı açıldı. Kapının açılmasıyla annesinin "Jean, ne oldu?" dediğini duydu ve onu içeri doğru çekip sarıldığını hissetti. "Matthew..." dediği ağlarken. "Beni aldatıyormuş. O-ondan ayrıldım." "O çocuğun kötü biri olduğunu anlamıştım! Neden sana söylemedim ki?" diye kendi kendine söylenmeye başladı Jane Granger. "Senin bir suçun yok anne. Hem Draco bana çok destek oldu." diye ona karşılık konuştu Hermione. "Draco mu? Draco Malfoy? Hani birinci sınıfta aşık ol-" "Evet anne, o." diye annesinin sözünü kesti ve ayağa kalktı Hermione "Ben uyumak istiyorum." dedi bu sefer bu konuyu kapatmak istercesine. Annesi başıyla onayladı.
••••••••••
ŞİMDİ OKUDUĞUN
please don't cry [dramione]
Hayran KurguDRAMIONE ARTIK İLGİMİ ÇEKMİYOR, KİTABIN FİNALİ DE YOK ONA GÖRE OKUYUN LÜTFEN SONRA BOŞUNA MI OKUDUM DEMEYİN KİMSEYİ OKUMAYA ZORLAMIYORUM❤️❤️❤️ "Granger ağlama!" dedim onu omuzlarından sarsarak. Benim de içimde bir ağlama isteği oluşuyordu, onun ağla...