Selam!! Yeni bölümü sonunda yazdım ve yüklüyorum. Umarım hikaye iyi gidiyordur. Fikirlerinizi belirtmeyi ve oylamayı unutmayın. :)*Lumos*
Draco, o geceden beri yanından ayrılmamıştı Hermione'nin. Arada Ron, Harry veya Ginny geliyordu. Onlar Malfoy'un neden orada olduğunu çözemiyorlardı bir türlü. Zaten pek uzun süre tutmuyordu Draco onları genç kızın yanında. Onlar ne kadar itiraz etse de dinlemiyordu onları genç adam.
1 ay geçmişti aradan ve Draco hala oradaydı. Pansy'nin ısrarlarıyla birkaç defa yemeğe gitmişti o kadar. Pansy onun için çok endişeleniyordu. Bir de merak etmeden de edemiyordu. Kimdi Hermione'yi bu hale getiren? Potter'larla konuşmak istiyordu ama tepki göstereceklerinden emindi. Ama bu kişiyi onlar bulmazsa Draco bulacaktı ve o bulursa bu okulda cinayet olurdu.
Ron, Harry ve Ginny Gryffindor masasında yemek yiyorlardı. Aslında yemeklerini parça parça ediyorlardı. Yemek yemeye bayılan Ron bile yemiyordu. Hermione bu anı görse ne yapardı diye düşündü Ron. Kahkahalarla gülerdi herhalde dedi kendi kendine sonra. Sonra acı acı gülümsedi. Kardeşi gibi olan kız şu anda revirdeydi ve yanına gidemiyordu. Gitse bile 1-2 dakika sonra Malfoy tarafından çıkarılıyordu. Sahi, kimdi şu Malfoy? Ne sanıyordu kendini? Sürekli üzdüğü dalga geçtiği kızın yanında ne arıyordu? Şimdi mi geldi aklı başına? Bu sorular Ron'un aklını kurcalarken Pansy Parkinson'ın karşısında dikilmiş olduğunu gördüğünde düşüncelerinden sıyrıldı. "Size bir şey söylemeliyim." Dedi Parkinson. Yine ne saçmalayacak diye düşündü üç genç de. "Granger'a bunu kimin yaptığını bulmalıyız." Dedi. Bu bir tür şaka mıydı? "Neden umrunda olsun ki?" dedi Ginny düşmanca. "Bakın Draco hakkında bilmediğiniz şeyler var. Lütfen olan her şeyi unutun ve benimle bu durumu araştırın." Dedi. Şimdi üç genç de şok olmuştu işte. "Malfoy hakkında bilmediklerimiz neler?" dedi Ron bilmiş bilmiş. "Bunu söyleyemem. Kendi isterse söyler. Ama ben söylersem o beni bir daha affetmez." "Pekala." Dedi Harry ve sıkıntıyla iç çekti. "Ne yapacağız?" "Slytherin'den biri olduğunu düşünüyorum." Dedi Parkinson düşünceli bir halde. "Ama binasını tahmin etmememiz için zindanların orada yapmış olabilir." Dedi. Zeki bir kızdı aslında. "Bence şöyle yapalım. Bir kız bir erkek kütüphanede araştırma yapsın, bir kız bir erkek de etrafı araştırsın?" dedi sorarcasına. "İyi fikir bence." Dedi Ginny. "Peki kim kim?" Diye sordu Harry. "Bana fark etmez. Siz seçin." Dedi Parkinson. "O zaman, Ron ve Parkinson, Harry'le ben olayım." Dedi Ginny. Ron'un ona sinirli baktığını fark ettiğinde 'lütfen' der gibi ona bakıyordu. Ron da sonunda kabul etti ve, " Peki." Dedi. "Nereye gidiyoruz peki?" diye sordu Ron. "Biz kütüphaneye gidelim istersen Weasley." Dedi Pansy. Ron kafasını onaylar bir şekilde salladı ve ayağa kalkıp Pansy'nin yanına gitti.
Hermione'nin durumu iyiye gidiyordu. Madam Pomfrey daha yakın zamanda iyileşeceğini söylemişti Draco'ya. Draco da haliyle mutlu olmuştu.
--1 Ay Sonra-- (1 ay atladım çünkü uzun sürerdi ver sizi sıkardı.)
Hermione uyandu uyanacak diyordu Madam Pomfrey. Beklediğinden erken uyanacaktı belli ki. Draco, Hermione'nin elini tuttu, " Hadi Granger, uyan artık. Derslerinden geri kaldın." Dedi ve gülümsedi. Tam o sırada içeri Ron Weasley girdi ve "Malfoy! Senin şu saçmalıklarına 2 ay dayandım ama yeter artık! O bizim en yakın arkadaşımız hatta kardeşimizken sen kim oluyorsun da onu bizden uzak tutuyorsun?" dediğinde Draco kalbinde bir sızı hissetti. Sahi, kimdi Draco? Hermione uyandığında ilk Draco'yu görünce çok mu mutlu olacaktı sanki? Bencillik yaptığını yeni yeni anlıyordu genç adam. "Weasley, beni dinle ve sakin ol." Dedi Draco. Tabiki anlatmayacaktı ama en azından onu sakinleştirebilirdi değil mi? Ron sinirle başını salladığında, anlatmaya başladı genç adam. "Ben sadece... Weasley, her şeyi öğreneceksiniz. Şimdi lütfen sakin ol." Dedi Draco. Kızıl genç, "Anlat Malfoy. Bilmek istiyorum." Dedi. "Lütfen üsteleme..."
Yatağın olduğu yerde bir hareketlilik hissetmeleriyle, ikisinin de kafası oraya dönmüştü. İşte genç kız aralıyordu gözlerini. Ron hızla koşturdu oraya doğru. Draco donmuştu. Kıpırdayamıyordu. Bir şey ona engel oluyordu sanki. Daha fazla duramayacağını düşünerek oradan hızla ayrıldı. Potter'ı buldu ve ona Hermione'nin uyandığını söyledi. Bunu duyduğu gibi adımlarını revire yönlendiren gence dikti bakışlarını. Gözden kaybolduğunda, hafifçe glümsedi. Pansy'e böyle bir şey olsa o da aynı şeyi yapardı herhalde.
Revirin kapısının önüne gitti genç Malfoy. Weasley ve Potter'ın çıkmasını bekliyordu. Sonunda beklediği şey olduğunda yaslandığı duvardan ayrılmış yavaş adımlarla onlara doğru ilerlemişti. Genç Gryffindor'lular onu fark ettiklerinde "yine ne oldu?" bakışı attılar birbirlerine ve sonra umursamazca omuz silkip Slytherin'e diktiler gözlerini. Draco bunu fark ettiğinde hafifçe boğazını temizledi ve, "Granger'a yanında benim kaldığımdan bahsetmeyin. Yakında olup biten şeyleri öğreneceksiniz. Onu da sorularınızla boğmayın. Onun da tıpkı sizin gibi hiçbir şeyden haberi yok." Dedi ve sorarcasına tek kaşını havaya kaldırdı ve bakışmalarını izledi. Merlin aşkına neden sürekli birbirlerine bakıyordu bunlar? Sonunda ona döndüklerinde kafalarını aynı anda salladılar ve Draco'nun yanından Gryffindor kulesine doğru yürümeye başladılar. Draco da orada öylece dikilmenin anlamsız olduğunu düşünüp zindanlara doğru yol aldı.
Draco uyuyamıyordu. Aklına gelen fikirle kendine lanet okudu. Ama eğer gidip onu görmezse rahat edemeyecekti. Hızlı adımlarla zindanı terk ettiğinde, bu sefer sıra adımlarını yavaşlatmaktaydı. Yürürken düşünüyordu, keşke muggle olsaydım. Belki o zaman Hermione beni sevebilirdi. Bu düşüncelerini babası duyacak olsa ne yapardı diye düşündü. Sonra bu mükemmel (!) düşünceden bir şekilde kurtuldu. Şu anda umduğu tek şey Hermione'nin uyuyor olmasıydı. Yavaş ve temkinli adımlarla ilerlerken arkasında adım duymasıyla bütün düşünceleri dağıldı. Asasını sıkıca kavradı ve etrafına bakınmaya başladı. Koridorun sonunda Pansy'i gördüğünde rahatladı. Pansy ona yaklaştığında, "Beni korkuttun!" diye fısıldadı. Pansy üzgün bakışlarını ona dikerken Draco ona neden burada olduğunu sorduğunda Pansy, "Seni zindandan çıkarken yakaladım. Takip etmemde bir sorun görmedim. Ve geldim." Dedi ve sırıttı. Draco da gülümsedi.
Sonunda revire varmak üzereydi, 3-5 adım kalmıştı varmasına. Heyecanı yine su yüzüne çıkarken, yavaşça açtı revirin kapısını. Gördüğü manzara beklediği türden bir şey değildi. En azından Hermione'nin Ravenclaw'lı bir çocukla sarıldığını görmek hiç beklemediği bir şeydi. Ama onlar Draco'yu fark etmişti. Draco geri geri giderken kapıya çarptı, arkasını dönüp kapıyı açtı. Kapı kapanana kadar onu izleyen iki gencin bakışları altında oradan ayrıldı.
*Nox*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
please don't cry [dramione]
FanfictionDRAMIONE ARTIK İLGİMİ ÇEKMİYOR, KİTABIN FİNALİ DE YOK ONA GÖRE OKUYUN LÜTFEN SONRA BOŞUNA MI OKUDUM DEMEYİN KİMSEYİ OKUMAYA ZORLAMIYORUM❤️❤️❤️ "Granger ağlama!" dedim onu omuzlarından sarsarak. Benim de içimde bir ağlama isteği oluşuyordu, onun ağla...