"Sayfa 149'u açın." dedi Profesör Snape her kelimeyi vurgulayarak. Herkes miskin miskin kitaplarına ulaşırken, bu ders neden düello yapmadıklarını tartışıyorlardı. Snape son birkaç haftadır her ders düello yaptırırdı. Herkesin sayfası önünde dururken, kara gözlerini öğrencilerin üstünde gezdiren profesör dersi anlatıyordu. Garip olansa Snape o gün çok durgundu. Ne Harry'ye, ne de Neville'a herhangi bir imada bulunmamış, henüz soru bile sormamıştı. Farklı bir şey vardı, belliydi. Bu düşünceler öğrencilerin aklını kurcalarken Snape sonunda dersin bittiğini haber verdi ve kitaplarını topladıkları miskinliğin zıttı bir halde bütün cadı ve büyücüler kitaplarını toparlayıp sınıfın kapısına doğru adımladı. Draco Malfoy, sınıfın boşalmasını beklerken, çantasını sağ omzuna astı ve kendi ağırlığını sol ayağına verdi. Pansy'nin hazırlanması fazla uzun sürüyordu. Draco daha uzun bir zamana kendini hazırlamışken, Pansy'nin kurduğu bir cümleyle yüzü güldü. "Sen git, Draco." Bu üç kelime oğlanı ne kadar sevindirmişti kimse anlayamazdı. Sebepsizce artık o sınıfta bir saniye durma isteği yoktu içinde. Kapının yanındayken siyah saçlı kıza son bir bakış attı ve dışarı çıktı.
•Pansy•
"Weasley!" diye seslendim kızıl saçları gömleğinin yakalarına dökülen oğlana. Bir an durur gibi oldu ama sonra dik omuzlarından birini yavaşça silkip yürümeye devam etti. "Weasley, lütfen. Bir şey konuşmak istiyorum." diye yakındığım sırada beklemediğim bir şekilde hızla arkasını döndü. "Ne var Parkinson. Hadi, ne söyleyeceksen söyle işte!" Aceleci sesi kulağımı doldururken gözlerimi onunkilere sabitledim. "Sence ben...kötü biri miyim?" diye sordum gözlerimin hafifçe dolmasını umursamadan. Sinirle bakan gözleri yumuşadı ve kaşlarını çattı. "Nereden çıktı bu Parkinson?" "Bana nefretle ve iğretiyle bakan gözleri fark etmemek kolay değil." diye fısıldadım. Kısık sesime karşın yüzünü düşürdü. "Ben de mi sana öyle bakıyorum?" diye sordu anlamaz bir halde. Kafamı iki yana sallayınca, "O zaman neden bana sordun?" diye sorularını sormayı sürdürdü. Burukluğu dorukta yaşayan bir halde gülümsedim ve, "Sadece, senin fikrini merak ettim." dedim.
"Senin kötü biri olduğunu düşünmüyorum." dediğinde kendimi nasıl hissettim anlatamam. Bu sonsuz satırlara bile sığdıramam mutluluğumu. "Gerçekten mi?" dediğimde kafasını gülümseyerek salladı. "O kısa zamanda seni yeterince tanıdım Pansy. Sen kötü falan değilsin." diye sessizce konuştu çilleri yüzünü sevimlileştiren Weasley. Ben "Ron..." derken belimde hiç de sıkı olmayan ama koruyucu iki kol hissettim. Bana sarılmıştı. Gecikmeden kollarımı boynuna sardım sımsıkı. Boynumu boynunun girintisine gömerken orasının gözyaşlarımdan ıslanması pek de umurumda sayılmazdı. O bana daha sıkı sarılırken ağlamamamı söylüyordu. Onu dinleyemedim. Gözyaşlarım çehremi ve onun boynunu arşınlarken hıçkırıyordum. Hıçkırıklarım, ikimizi birden sarsarken beni kendinden ayırdı.
"Gel benimle." dedi elimden tutarak. Ona ayak uydurup adımlarımı onun gittiği yere yönlendirdim. Yürürken nereye gittiğimizi sormayı düşünmedin bile. Ona güveniyordum. Yasak Orman'a yaklaştığımızda bile ürkmedim. O yanımdayken korkmazdım. Orman'ın sınırlarının dışında bulunan, küçük gölün yanındaki banka doğru yürüdük. İki kişilik beyaz bankın üstüne tepedeki ağaçtan dökülmüş pembe renkli çiçekler serpilmişti. Elimi bırakmadan beni oraya sürükledi ve oturdu. Yumuşak bir sesle "Sen de otur." dediğinde yanındaki yerimi bulmuştum. Kafamı omzuna yerleştirdiğimde, o da bana omzumdan sarılmıştı. Ateşböcekleri uçuşurken, arkalarında bıraktıkları karanlığı aydınlatıyorlardı. "Sen kötü değilsin." diye fısıldadı kulağıma. Gülümsedim. "Senin fikrin benim için önemliydi," dedim kafamı ona doğru çevirerek. "Teşekkür ederim." diye devamını getirdim sözlerimin. Dişlerini göstererek güldüğünü gördüm bakışlarımı göle çevirmeden hemen önce.
•Yazar•
"Hermione'yle ilgili aklında ne varsa unut, Malfoy. O aptal değil." diye kükredi Harry Potter karşısındaki Malfoy'a. Draco acı acı gülümsedi. "Yeter artık, Potter. Benim senin bulanık arkadaşınla ne işim olabilir?" diye konuştu mavi gözleri sert sert bakan Malfoy. Harry duyduğu kelimeyle oğlanın üstüne atılmaya kalkıştı ama bir ses ona engel oldu. "Dur, Harry." diyordu ses. Hermione'ydi. Draco, onun kendisini duymuş olabileceğini düşündü ve ürperdi. Korktuğunun başına gelmesinden korkuyordu. Gelmişti de. Korktuğu başına gelmişti.
"Bulanık demekten vazgeçmeyeceğini anlamalıydım," diye fısıldadı Draco'ya yaklaşırken. "Ne çıkarın vardı ki Malfoy? Bir bulanıkla ne işin olurdu ki senin? Bir de beni sevdiğine inandırmıştın. Sana inanmamalıydım." gözleri dolmaya başladığında kendinden nefret ettiğine bir kere daha şahit olmuştu genç adam.
"Tek çıkarım neydi biliyor musun?" dedi oğlan gözlerinden, kızın bütün vücuduna aşkını akıtmak istercesine. Sevgisini, aşkındaki gerçeklik ve samimiyeti aktarmak için derin derin baktı Hermione'ye. Kız ona karşılık kafasını iki yana sallarken, Draco ona gülümsedi. "Tek çıkarım: Seninle geçirdiğim vakitti..." Konuşurken ikisi de Harry'nin onları izlediğini unutmuş, gözlerini birbirlerine dikmişlerdi. "O zaman neden bana yine bulanık dedin? Neden, Draco? Neden?" genç kızın ağlamasına ramak kalmışken söylediği sözler, biraz boğuk ve belirsiz çıkıyordu. "Çünkü... En yakın arkadaşınla aranı bozmak falan istemedim tamam mı? Seni seviyorum ve bunu artık Potter da bilebilir! Umurumda değil. Kalan son gurur parçam da sonsuzluğa karışmış durumda zaten. Beni sevmeyen birini seviyorum, ne hoş." diye cevap verdi kollarını kavuşturmuş olan Draco. "Eğer gerçekten istemiyorsan, Hermione... Hayatından çıkarım. Seni unutmaya çalışırım ama- LANET OLSUN SENİ UNUTMAK İSTEMİYORUM! SENİ SEVMEYİ SEVİYORUM!" hıçkırıklarını bastıramayan oğlan sözlerini bitirdikten sonra belli belirsiz hıçkırdı. "Draco, hayır-" sözleri, konuşacağı kişinin uzaklaşmasıyla bölünürken, kızın gözünden bir damla düştü. Hermione ona sarılan kolları geri çevirmedi, o da en yakın arkadaşı Harry'ye aynı şekilde sarıldı. "O seni seviyor olabilir Herm. Peki sen neden ağlıyorsun?" diye sordu sarıldığı arkadaşına oğlan. "Bilmiyorum, Harry. Bilmiyorum."
ÇOOOOOKKKK KISA BİR BÖLÜMLE KARŞINIZDAYIM EFENİM. SİZİ DAHA ÇOK BEKLETMEMEK İÇİN BOL RONSY'Lİ, DRAMİONE'U DA EKSİK OLMAYAN, KISA BİR BÖLÜM YAZDIM. UMARIM BEĞENMİŞSİNİZDİR, HEPİNİZİ MINCIRIRIM, MINCIK PONÇİKLERİM! ISNAKSNSKABSKBAOAPQ💞
ŞİMDİ OKUDUĞUN
please don't cry [dramione]
FanficDRAMIONE ARTIK İLGİMİ ÇEKMİYOR, KİTABIN FİNALİ DE YOK ONA GÖRE OKUYUN LÜTFEN SONRA BOŞUNA MI OKUDUM DEMEYİN KİMSEYİ OKUMAYA ZORLAMIYORUM❤️❤️❤️ "Granger ağlama!" dedim onu omuzlarından sarsarak. Benim de içimde bir ağlama isteği oluşuyordu, onun ağla...