Elimdeki zarfa bakıp bir kere daha gülümsedim. Doktorum bana güzel bir haber verebilmişti sonunda.
Artık ben ve Suho anne-baba olabileceğiz. Ama sürprizi tabii ki de akşam yemeğine saklayacağım.
Bu büyük haberi ona yıl dönümü hediyesi olarak vermeliyim çünkü bugün 14 Eylül. Suho'yla evliliğimizin üçüncü yıl dönümü.
**
Suho'nun en sevdiği yemekleri hazırlayıp güzel bir sofra kurup masaya geçtim.
Saatler geçti... Eve gelmiyor üstelik telefonu da kapalı. Endişelenmemeye çalıştım ancak normalde 7'de evde olan insan saat 10'u gösterdiği halde hâlâ gelmedi. (Gerçi son zamanlarda geç gelme alışkanlığı edinmişti, şirketten geç çıkması gerektiğini söylüyordu ama üstünde durmuyordum.)
Acıktığım halde sofrayı bozmamak için tek lokma yemedim. Elimi karnıma koyup henüz hiçbir şey büyüklüğünde olan varlığa seslendim.
Merak etme bebeğim, baba gelince seni doyuracağım. Birazdan gelir nasıl olsa.
Uyukladığımı fark edince dik durmaya çalıştım, aman ne olacak ya iki dakika masaya başımı koysam?
Kapının çarpma sesiyle irkilerek uyandım ve gözlerimi ovarak duvardaki saate baktım. Gece yarısını geçiyordu.
"Suho?" diye seslendim.
"Benim" diye karşılık verdi.Salondan içeri girdiğinde heyecanla ayağa kalktım ama karşımda sarhoş ve darmadağın birini beklemiyordum.
"Sen iyi misin?"
"Hı~"
"Bir şey mi oldu? Neden içtin?"Endişelendiğim doğru. Çünkü Suho içki içmez. Olduğu yerde gözlerini açıp kapadı sonra sendeledi.
"Hayatım~" diyerek ona doğru yürümek üzere hamle yapacakken elini havaya kaldırıp durmamı istedi.
"Yorgunum!" diyerek sesini yükseltti.
"Tamam odaya kadar götüreyim seni"
Kızarmış gözlerini bana dikip bağırdı:
"Kendim giderim! Sana ihtiyacım yok!"
"Efendim? Niye bağırıyorsun? Saat geç oldu millet-"
"Başımı şişirme yine!"
"Ne? Ne biçim konuşuyorsun benim-"
"Hâlâ konuşuyor ya!"
"Suho? Bu sen misin cidden?"
"EVET!"
"Neyin var o zaman?"
"Başımda sen gibi bir bela var, daha neyim olsun?"
"Na-nasıl yani?"
"Eve gelmemeliydim. Ben otele gidiyorum!"
"Ne oteli ya?! Şu haline bak! Ayakta duramıyorsun!"
Birkaç adımda onun yanına vardım. Kollarından tutup koltuğa doğru çekiştirip oturttum.
"Şuraya otur ben hemen seni kendine getirecek bir şeyler hazırlayayım. Terlemişsin bir de! Neden kat kat giyindin ki? Hadi montunu çıkaralım."
Elimi ittirdi.
"Kes şunu! Niye annelik taslıyorsun? Gerçi sen annelik nedir bilmezsin. Çocuğun olmadığı için..."
Olduğum yerde donup kaldım ve ne diyeceğimi bilemeden öylece ayakta dikildim.
Tamam sarhoş ve ne dediğini bilmiyor ama insanlar sarhoşken içinde ne varsa onu söylemez mi? Küçüklüğümden beri alkol ve sigara düşmanı olduğum için daha önce hiç sarhoş olmadım ama bu kadarını biliyorum en azından.
"Sen ne dedin?"
"Ne mi dedim? Anne değilsin dedim! Yalan mı? Anne misin? Çocuğun var mı? Yok! Ailem soyunu devam ettirecek ve mirasını bırakacak bir torun istedi diye evlendirdi beni. Senle tanıştırdıklarında mutlu olmuştum. Olgun ve bilgili bir kadınsın diye. Eh baktım güzelsin de. Çocuklarıma annelik edebileceğini hissetmiştim. Ama yanılmışım. 3 yıldır hiçbir şey yolunda gitmiyor ve ben yoruldum. Seninle uğraşmaktan yoruldum! Doktor doktor gezmekten yoruldum!"
Yutkundum. Sakin olmaya çalışıp zorla ağzımı açtım.
"Suho ben bugün aslında sana bir haber ver-"
"Boşanmak istiyorum."
"Ne?"
"Evli olmanın bir anlamı yok."
Bu da ne demek şimdi? Biz çocuk yapmak için mi evlendik? Ailesine torun veremedik diye boşanmak mı istiyor?
"Suho neler söylüyorsun? Çocuğumuz olmuyor diye evli olmanın anlamı yok mu?"
"Sence var mı?"
"Benim için seninle birlikte olmak bile-"
"Duygusal konuşmalar yapma lütfen! Bunun mantık evliliği olduğunu ikimiz de biliyorduk."
"Hayır ben seni seviyorum."
"Ben de sevmiştim, tabi ilk başta. Ama galiba evlilik aşkı öldürmüş. Kusura bakma. Daha fazla birine bağlı yaşamak istemiyorum."
Kan beynime sıçramaya başlıyordu yavaş yavaş. Dişlerimi sıkmaya çalıştım.
"Bak şu anda ayık değilsin o yüzden pişman olacağın cümleler kurma."
Oturduğu yerden ayağa kalktı ve gözlerimin içine baktı.
"Merak etme o kadar da sarhoş değilim. Bunları tek seferde söyleyebilmek için bir iki kadeh içtim."
"Yani şimdi sen boşanma konusunda..."
"Gayet ciddiyim. Bu ev senin olabilir. Yarın gelip eşyalarımı toplarım."
"Suho nereye?"
"Bana bir daha Suho demezsen sevinirim. Sen de herkes gibi adımla seslen. Senin koruyucun değilim artık. Suho demene gerek yok. Adım Junmyeon."
"Böyle seslenmemi sen istemiştin. Ailemizin koruyucusu olduğunu bu yüzden-"
"Aile nedir biliyor musun? Anne, baba ve ÇOCUKtan oluşan bir topluluktur. Biz senle sadece karı - kocayız. Anne ya da baba değiliz çünkü ortada bir çocuğumuz yok."
"Çok kırıcı konuşuyorsun."
"Bunca zaman seni tek bir kere bile suçlamadım. Ama seni teselli etmekten bile yoruldum anlıyor musun? Kırıcı olmak istemezdim ama ikimiz de artık kendi yolumuza bakmalıyız."
"Tüm bunları ne zamandır içinde tutuyordun merak ettim."
"Yaklaşık 1 yıldır aklımda bunlardan başka bir şey dönmüyor. "
"Bir yıl boyunca sana işkence etmişim demek. Ya da yok evli olduğumuz üç yıl boyunca etmişim. Özür dilerim. Baba olamadığın için. Ama bunun suçlusu ben değilmişim. Şu anda görüyorum ki sen... çocuğun olsa da baba olamazmışsın."
Söylediğim karşısında duraksadı. Derin bir nefes aldı ve konuştu:
"Yarın avukatları ayarlarım. Mahkemede görüşürüz."
"Sen vicdansız bir bencilin tekisin!"
"Böyle duygusallaşıp işleri daha da zorlaştırma!"
"Defol git Junmyeon! Hayatımdan defolup git!"
- Bölüm sonu -
Evrenin güzel insanları hepinize merhaba! ❤
Yeni hikayemde başrolümüz EXO'dan bağımsız olan bir Suho. (Yani üyelerin hepsini göremeyebiliriz) Kendisi aile babası olmak isteyen bir şirket adamı ama görünüşe göre birkaç hatası olacak. (Gerçi lafları bir hatadan çok daha fazlası ama neyse!)
Yine yeni yeniden ekşınlar yaşamak isteyen olursa hikayemize buyursunlar.
Sevgiler,
cekirdeksiz (c ile) ❤

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ailem Sensin / Suho ✔
Hayran Kurgu"Bana bir daha Suho demezsen sevinirim. Sen de herkes gibi adımla seslen. Senin koruyucun değilim artık. Suho demene gerek yok. Adım Junmyeon." "Sana böyle seslenmemi sen istemiştin. Ailemizin koruyucusu olduğunu bu yüzden-" "Aile nedir biliyor mu...