*15*

29.4K 1K 215
                                    

BU KADAR BEKLETTİĞİM İÇİN ÇOK ÖZÜR DİLERİM😞 BÖLÜM ARALIKLARI İSTER İSTEMEZ UZUYOR. LÜTFEN BU KONUDA ANLAYIŞ GÖSTERİN. SİZLERİ SEVİYORUM😍

Utku arabayı durdurduğunda kapıyı açıp dengesizce indim. Gözlerimin şişkinliğinden önümü göremiyordum. Utku da arabadan inip yanıma geldi ve destek için elini belime koydu. Beraber eve doğru yürüdüğümüzde etrafı incelemek aklıma geldi. Burası resmen dağ evi adının hakkını veriyordu. Dağın başındaydı ve etrafını ağaçlar kapatıyordu. Evin önüne geldiğimizde Utku cebini karıştırıp anahtarları çıkardı. Kapıyı açtığında içeriye adım attık. Bu sırada evin dışardan daha soğuk olduğunu farkettim. Hafif bir ürpertiyle kollarımı bedenine sardığımda Utku üşüdüğümü anladı. Beni bırakıp kaloriferleri yakmaya gittiğinde sessizce köşedeki koltuğa oturdum. Aklım karmakarışıktı. Beni en çok neyin sarstığını seçemiyordum. Sabah ki soğukluğu mu? Ateş'in haklı çıkması mı? Onu o kızla o şekilde görmek mi? Yoksa duyduğum sonsuz güvenin tek darbede yıkılması mı? Bu sorunun cevabından emin değildim. Bir anda üzerimi bir sıcaklığın sarmasıyla irkildim. Utku üstüme bir battaniye sarmıştı. Zorla da olsa gülümsedim. En azından beni düşünen birileri vardı.

"Biliyorum konuşmak istemiyorsun, ama belki de yanlış anladık?"

Kaşlarımı çatarak ona baktım. Hâlâ onu mu koruyordu?

"Küçük bir kız çocuğu değilim Utku. Ne gördüğümü gayet iyi biliyorum. Benim gördüklerimi sende gördün. Nasıl bu kadar soğukkanlı olabiliyorsun?"

Birşey demeden gözlerimin içine bakması kuşku uyandırsa da üstünde duramayacak kadar yorgun olduğumu farkettim. Oturduğum koltuğa yayılıp yatış pozisyonunu aldığımda gözlerim bunu bekliyormuş gibi kendiliğinden kapandı. Kendimi uykuya teslim etmeden önceki tek dileğim, bunların hepsinin bir rüya olmasıydı. Ama biliyordum, rüyalar bu kadar acıtmazdı.

Bir gürültüyle gözlerimi açtığımda saate baktım. Bir buçuk saattir uyuyordum. Sesler çoğalmaya başlayınca korkuyla etrafa baktım. Utku da ortalıkta yoktu. Dışardan Utku'nun bağırmasını duyduğumda düşünmeden kapıya doğru koştum. Kendimi dışarı attığımda şu an görmeyi en son bile istemeyeceğim kişiyi gördüm. Daha doğrusu kişileri.

Doruk ve Nazlı kapının önündeydiler. Doruk'un gözleri beni bulduğunda derin bir nefes aldı. Nazlı'nın kolunu tutmayı bıraktı ve bana doğru bir adım attı. Elimi kaldırarak daha fazla gelmesini engelledim.

"Sakın.yaklaşma.bana."

Her kelimenin sonunda vurgulamam ne kadar sinirli olduğumu gösteriyordu. Ve Doruk bunu anlamıştı.

"Tamam. Yaklaşmıyorum. Ama beni dinlemelisin. Herşey bu sürtük ve Ateş şerefsizinin oyunu."

Samimiyet ten yoksun bir kahkaha attım.

"Evet. Çok mantıklı. Doruk Güner bir kızın kendisinin istemediği bir şeyi yapmasına izin verecek? Öyle mi? Cidden çok inandırıcı."

Doruk sabır ister gibi derin bir nefes aldı ve Nazlı'yı kolundan itti. Dengesini kaybeden kız ellerinin üstüne düşünce acı dolu bir inilti çıkardı.

"Seni öldürmeden konuş!"

Nazlı kafasını kaldırıp Utku'ya dolu gözlerle baktı. Kafamı çevirdiğimde Utku'nun yanağından süzülen yaşları gördüm. Gözleri hissiz bakıyordu ama tutamadığı gözyaşları onu ele veriyordu. Her bir gözyaşı kalbime batıyordu. Gözlerim dolmaya başlayınca kafamı çevirip Nazlı'ya baktım. Benim ona döndüğümü gördüğünde duruşu dikleşti ve anlatmaya başladı.

SadistHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin