Gözlerim amcam ve Doruk arasında mekik dokurken Doruk amcama doğru bir adım attı.
"Özür dilerim Vedat amca. Bana güvenmekle hata ettin. Bulut'un gitmesi şu an alınacak en doğru karar."
Gözlerim yanmaya başlarken zar zor yutkunup o hayran olduğum yüzü inceledim. Beni istemiyordu. Gitmemi istiyordu. Bunun üzerine söylenecek ne kalmıştı ki? Hangi kelime bu acıyı tarif edebilirdi? Gözümden firar eden birkaç damla yaşı elimin tersiyle silerek burnumu çektim. Amcamın bakışları bana dönerken boğuk sesimle konuşmaya başladım.
"Ben... Odaya gidip eşyalarımı toplayayım."
Onlara bakmadan arkamı döndüm. Merdivenlerden çıkarken Esin ablanın hıçkırıklarını duyuyordum. Buraya geldiğimden beri onu ve Caner amcayı doğru düzgün görememiş, vakit geçirememiştim. Yine de onlara öz ailemden daha çok bağlanmıştım. Odaya girdiğimde kendimi yavaşca yatağa bıraktım. Ben gitmek istemiyordum ki! Yüzümü yastığa bastırarak hıçkırıklarımı azaltmaya çalıştım. En çok acı veren de Doruk'un direnmemesi, amcamın beni götürmesinden taraf olmasıydı. Hiç değer vermemiş miydi yani? Onun için bu kadar mıydım? Düşündükçe bir bataklığın derinlerine çekiliyordum sanki. Ama kurtulmak için çırpınmıyordum da. Kapının açılma sesini duyduğumda yüzümü yastıktan kaldırmadan gelenin kim olduğunu anlamaya çalıştım. Bir süre sonra gelen kişinin ayak ucuma oturduğunu yatağın hafifçe çökmesinden anlamıştım.
"Bulut? Kızım bana bakmayacak mısın? Özlemedin mi beni?"
Amcamın kırgın çıkan sesiyle dayanamayıp yataktan doğruldum ve boynuna sarıldım. O benim evimdi, sığınacak tek yuvamdı, o benim gerçek babamdı. Beni herkesten çok düşünür, herkesten çok severdi. Beni sevmeyen bir adam için bana hayatını adamış bir adamı yıkamazdım. Kendimi toparlamalıydım.
"Özlemez olur muyum? En çok seni özledim."
Amcam beni kendinden ayırıp yüzümü inceledi ve kaşlarını çattı.
"Bulut... Güzel kızım. Seni bu kadar zorlayan şey nedir? Doruk mu? Ondan ayrılmaktan mı korkuyorsun?"
Amcam sanki bu sorunun cevabından korkuyor gibiydi. Sesi tedirgindi. Onu sevdiğimi söylersem burada kalabilirdim. Ama bunu kendime yediremezdim. Açıkça benim gitmemi istemişti. Demekki yakınında olmamı istemiyordu.
"Hayır... Ben sadece buraya biraz alıştım. Doruk bana sadece ağabeylik yaptı. Beni korudu. Yanlış düşünmemi sağlayacak hiçbir şey olmadı. İnan bana."
Amcam gülümseyerek bana sarıldığında iç çektim. Pişman olacağımı bilsem de, artık burada kalamazdım.
**
Saat gece 1 sularıydı ama ben hala uyuyamamıştım. Bahçeye çıkmaya karar verip üzerime yatağın üstünde duran battaniyeyi aldım. Sessiz olmaya özen göstererek merdinlerden inip kapının önüne geldiğimde ayakkabılarımı giydim ve aynı özenle kapıyı açtım. Bahçedeki salıncağa oturduğumda soğuk demirlerin bedenime değmesiyle ürperdim. Yüzümü eve dönüp incelerken beynimde bu son görüşün yazısı neon harflerle yankılanıyordu. O sırada kapıda beliren bir gölge görmüştüm. Kim olduğunu anlamak için dikkatle incelediğimde, ezberlediğim beden olduğunu anlamıştım. Bu Doruk'tu. İyi de, bu saatte ne yapıyordu? Doruk evden çıkıp bahçe kapısına gittiğinde benim gibi hava almak için değil de biyere gideceğini anlamıştım. Beni hiç düşünmüyordu. Belki de yarın o uyanmadan gidecektim ama bu onun hiç umrunda değildi. Acaba bugün nerede sabahlayacaktı? Onun çıkmasını bekleyip arkasından takip etmeye başladım. Yaptığımın ne kadar akıllıca olduğu umrumda değildi. Ya da battaniyeyle çıkmam....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadist
General FictionBedenimi acıdan titretirken , ruhumu binlerce parçaya bölebiliyordu .gözlerinde en ufak bir pişmanlık bile bulamazken acı çektirmekten zevk aldığı yüzünden okunuyordu. O bir sadistti . Ve ben bir sadiste aşık olmuştum .