YENİ AY

139 9 3
                                    

Bir ışık bir yol bir umut..
Görmüyor musun o eli? Bak işte orda gözünün önünde.
Küçük kız çocuğu misali ürkeksin, o herşeyi merak ediyor ama duymaya da korkuyorsun. Tabii sonucunda sarılıp ağlıyacak,sığınacak anne baba var.
Olmayanlar?
Saçının okşanması ne demek bilmeyen çocuklar ne yapsın? Çöktü üzerlerine kara bulutlar.
Herkesin hikayesi başka tabii.. Benimki en başka.

...

Son fırça darbelerimi attıktan sonra tuvalden biraz uzaklaştım.. İyi görünüyordu, aslında iyiden çok savaş çıkmış gibiydi. Kimi kandırıyorum at çöpe gitsin.
Bu bilmem kaçıncı çizimimdi fakat olmuyordu işte, ilhamsız resim neyime yarardı ki?
Sanki içime attığım her düşüncenin acısını tuvalden çıkarıyordum, ama benim istediğim bu değildi benim istediğim olanın dışına çıkmaktı, grilik değil siyah ya da beyaz olmasıydı..
Etrafıma bakmak adına ayağa kalktım.
Kitap? Ah hayır. Çiçek? Binalar? Gökyüzü? Odamda hiç dokunmadığım eşyalar? Sahi neden kullanmadığım halde oradaydılar ki mesela renginden nefret ettiğim pembe oje, tenime yakışmayan kahve rujlar, hiç takmadığım kolye, bedavaya verseler bile giymeyeceğim tişörtler.. cimrilik miydi ? Yoksa yalnızlığa olan korkumu bu gereksiz kalabalıklarla mı dolduruyordum?
Tamam geç, bunları da geç.. Anlaşılan evde ilham veren bir bok yok.

Sessizliği severdim, gerektiğin de yalnız kalmayı fakat gün geçtikçe bunlarda beni boğuyordu. Özlemiştim işte. Farklı kokuyu , ses tonunu..

Onun portrelerinin olduğu dosyama uzandım. Gitar çalarken, hunharca gülerken, kırık burnuyla yan profili.. her hareketini ezberlemek istermiş gibi saniye saniye farklı pozlarda kağıda aktarmıştım.

Onun her zerresini ezbere bilirken, tanımamak?
Kim di o? Ne yaşamıştık ta kafamdan atamıyordum onu?
Yaralarımı saran mıydı, canımı yakan mı?
Parmak uçlarımla dokundum o kağıda. Gülümsüyordu. Kaskatı, keskin olan o yüzü gülüyordu.
Bana bakıyordu. Sanki birşey demek istiyorda, ağzı mühürlenmiş gibiydi.
Acaba dokunmuş muydum kalbine? O da hatırlıyor muydu beni?

Diyete girdiğimden beri hiç zayıflama belirtisi yoktu. Hala çıkık bir göbek, kalın bacaklar, yayık popo. Artık giydiklerimi yakıştırmamaya başlamıştım ne olurdu mankenler gibi vücudum olsaydı? aynaya tiksinç bir bakış attıktan sonra hızlıca siyah yüksek bel kotumu giyip üstüne de salaş bir basic geçirdim, siyah sporlarımı da ayağımdan geçirdikten sonra kendimi dışarı attım.
Kulaklıkları takalım.

Senin için teslim olmadım kafa tutup cihana kalktım geldim..
Aç bağrını , yaslayayım yorgun başımı..

Kalabalığa uzun süre baktım. Suratlarında ki memnuniyetsizlik, düşünceli bakışlar, kasıntı yürümeler..Kafamı iki yana sallayıp kendime geldim . işte karşımda kocaman bina, hemen kısa merdivenleri hızlıca çıktım ve kapının önünde durdum kapının üstündeki yazıya uzunca takılı kaldım "Psikiyatri" tamam derin nefes al..

Seri iki tıklamadan sonra içeriden "Gel!" sesi duyduğum gibi içeri girdim.

- Ah hoşgeldin, o kadar uzun zaman oldu ki sürekli aradım fakat telefonuna bir türlü ulaşamadım.
- Numaramı değiştirdim.
- Anladım, geç bakalım şöyle. Hasreti sonra gideririz anlatmaya başlamak istermisin?
- Evet, başlıyorum..

Ben.. boşverin adımın önemi hiç olmadı zaten.
Katı kuralları olan bir aileden geliyorum özellikle mutsuz bir aile. Babam kız çocukların daha disiplinli büyümesinden yana , annem ise "Kız dediğin sürekli ev ile uğraşır , kız dediğin temizlik yapar, kız dediğin yemek yapar, kız dediğin evde olur.." kafasında.
Tabi bende tam tersi olduğumdan hiç anlaşamayız. Herşeyin gerekli olduğu kadar yapılmasındn yanayım, benim hayalim ev kızı olmak değil ya da tüm gün yemek, temizlik yapmak değil bunlar sadece bir gereklilik, belirli zamanlarla yapılan görevler,

bu
hayat
değil.

Kendimi tanımaya başladığımdan beri çiziyorum. Ne çizdiğimden daha çok ne düşünüp ne aktardığıma bakıyorum. Porteler ya da binalar çizmek değil de daha çok içimde ki öfkeyi, üzüntüyü veya sevinci aktarıyorum. Tabi bu neye göre kime göre.

Kurallarla yaşadığımız bu hayatta kuralsız bir gün geçirmeyi dilerdim. Mesela müzik dinlemenin bile bir sınırı var , bir şarkıyı 3 dakikadan sonra dinleyemiyorsun veya 3 öğün yemek yemek, duş almak 15 dakika, kitap 200 sayfa, istediğim televizyon kanalı 24 te.. ve daha birsürü.

İşte belki de bu yüzden çizimlere sığınmıştım, bunu diyorum ama renk skalası da bi yere kadar, bunun bile bi sınırı var. Evet doğrusu ben bile bunları düşünürken çelişkilere giriyorum.

Çekingen bir insan olmamam beni daha çok çevre edinmemi sağladı. Daha fazla kalabalık.. Aslında bende bir zamanlar çok çekingen bir insandım fakat kendimi tanımam, farkına varmam bu karakterimi ezip geçti. Bir gün kendi kendime çelişkiye girerken düşündüm ;

İnsanlar hep mi konuşur?

Kıyafet, saç, okul, iş, yediğin yemek, yeni aldığın bir yüzük, eski telefon.. her defasında bir konu bulup konuşurlar. Ben onların istediği gibi de olsam  en ufak bir açık bulup onu tekrardan konuşurlar.
Bunun farkına vardıktan sonra onları düşünmeyi bıraktım, duvarlarımı yıktım, eğer beni konuşmak istiyorlarsa onlar gibi olmadığım için konuşsunlar. Kendimde gurur duyduğum tek nokta bu.

Düşüncelerimden sıyrılmalıyım.
...
- Aslında anlattıkların beni şaşırtmadı, bunca zaman tek kaldın, destek istemedin ve verdiğin kararlar çoğunlukla doğru kararlar.

- Size anlattıklarım sizi tatmin etmiş olabilir fakat ben hala çekişkiler havuzunda yüzüyorum. Verdiğiniz ilaçlar sadece beni uyuşturuyor. Ben uyuşmak değil düşünüp bir karar vermek istiyorum.

- Anlıyorum fakat ciddi bir çöküntü içerisindesin ve seninle konuştukça benim söylediklerimden işine gelen kelimeleri alıp kendine yeni bir cümle yaratıyorsun. Düşünmek sana iyi gelmiyor. Arkadaş edinmiyorsun, bir ilişkin yok, ailene mesafelisin. Söylesene sana ne desem bunların hepsini çiğneyeceksin?

İrkilmiştim.. Haklıydı hemde fazlasıyla çünkü gerçekten ne dese tatmin olmuyordum.
- Hiçbirşey.
-Çizimlerine devam ediyormusun?
- Evet ama..
- Ama onlardan da tatmin olamıyorsun. Seni anlamaya çalışıyorum, zorsun ama çabalıyorum. Mükemmel bir sonuç istemiyorsun sadece farklılık istiyorsun ama şöyle düşün bir önceki çiziminde verdiğin ton, kalemi bastırış şeklin farklı , şimdi çizdiğin şeyde farklı. Aslında sen farkında olmadan zaten başka şeylere başvurup bir farklılık yaratıyorsun.

Yine haklıydı. Ben bunu neden hiç düşünemedim?

- Sen bu dediklerimi iyice düşün, sana yine de ilaç yazıcam ister kullan ister kullanma. Kartım sende istediğin zaman gelebilirsin.
- Teşekkür ederim.

Daralmıştım.. kendimi bir anda binanın önünde buldum. Kafam karman çormandı biraz sakinleşmek adına gördüğüm ilk cafeye girdim. İçeride ki kahve kokusu beni birazda olsa rahatlatmıştı.
Kahvemden ufak yudumumu alıp etrafı izledim. Kalabalık içerisinde boğuluyordum.
En iyisi eve gidip iki üç çizik atmaktı.
Çantamı omzuma atıp eve doğru yol aldım.

...

Kapıyı usulca açıp, kendimi içeri attım.
Ve gördüğüm manzara... balyoz misali devirip geçti.

BENİM DİSTOPYAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin