Portakal kokusu...
Bunca zaman huzurunda hapsolduğum koku, şimdi neden bana cehennemi anımsatıyordu?Nefes nefese gözümü açtım. Yetmedi mi?
Sırtımın dayandığım duvardan dolayı kasıldığı gerçeğini umursamayıp, etrafa baktım.
Neredeydim?
Ellerim ve bacaklarım duvara kepçelenmiş, hareket etmemi engelliyordu. Siyah iç çamaşırlarımla olduğumu görünce buz kesildim. Neden buradayım?Tik tak..
Zemini sarsan ayak sesleri yaklaştı. Burnumun dibinde adımlarını kesti. Nefesimi tutup gözlerimi ona sabitledim. Neden kabuslarımın katiliydin? Katil olmak için fazla kusursuzsun..Düşüncelerimi okumuş gibi dudakları kıvrıldı. Ve o tok ses konuştu.
"Korkma. Ne zaman canını yaktım? Çok az kaldı Şahmelek. Merak etme, cennetinden kovulmadın küçüğüm. Portakalı sevdin, bende sana portakal cennetini bahşediyorum. Dayan güzelim.."Gözümden akan yaşlar tenimi yakıyordu. Dayanamıyorum anlasana.
Dudaklarımı dişledim. İnip kalkan göğüsüm boş odada büyük yankı etkisi yapıyordu.Sırtını bana dönüp ilerlemeye başladı. Aramızda belirli bir mesafe bırakarak, kendini bana hizaladı.
Düğmeye basıp ortamı loş ışık kapladı. Yanında duran siyah masanın üstünde ki tatar yayına benzer değişik silahı eline aldı.
Buz mavilerini bana dikti.
"Şimdi bedel zamanı.. Sana yaklaşmak isteyen insanları, diken üstünde yürütüyorsun. Rastgele savuruyorsun onları küçüğüm. Bu yüzden yalnızsın. Dayan güzelim..."Elinde ki yayı kurup, okun ucuna portakal dilimi geçirdi. Göğüs hizasında sabitleyip, tek gözünü kapatıp nişan aldı.
Kafamı deli gibi iki yana sallayıp çığlıklarımın arasında konuştum.
"Dur! Dur yalvarırım! B-ben hiç birşey yapmadım yemin ederim. Bırak beni ne olursun! Ölmeyi hakedicek birşey yapmadım. yalvarıyorum dur!"
Çığlıklarım tükenmişti.
Vücudumun tamamı titriyordu. Alnımda ve saç dibimde ki terler, asit gibi yakıyordu.Beni hiç umursamadan gözlerini kapatıp, oku fırlattı.
Çığlıklarım duvarları salladı. Gözlerimi okun geldiği yere sabitledim. Belimin tam yanına, duvara sabitlenmişti.
Ölmemiştim ama neden ruhumu teslim etmişim gibi hissediyordum?
Kusma isteğim beni ele geçirmişti.
Diğer oku da hazırladı. Nişan aldı.
Tükeniyordum.
"Dur artık! Yetmedi mi? Tükettin beni. Ne istiyorsun benden? Bırak artık beni!"Tekrardan gözlerini kapadı. Refleks olarak bende gözlerimi sımsıkı yumdum. Bu şekilde ölümü kim hak ediyordu?
Fırlattığı okun sesi kulaklarımı çınlattı.
Avuçlarıma geçirdiğim tırnaklarımı serbest bıraktım. Gözlerimi açmak istemiyordum, ama bir şey hissetmiyordum. Açtım.Bu olamaz.
Bu adam ruh hastasıydı!
Ok tam boynumun yanına, duvara sabitlenmişti.Korkuyla açtığım gözlerim, yerinden çıkar derecesine gelmişti.
Vücudumu kaplayan korku, daha fazla dayanamayarak kendini karanlığa hapsetti....
İsyan olmuş, deprem olmuş yuvam.
Depremler oluyor beynim de. Bu nasıl yıkımdı.
Gözlerimi araladım.
Başımı yanımda duran gölgeye çevirdim. Karan...
Ne zamandır buradaydı? Ayaklanmak istercesine yerimde kıpırdadım. Başını bana çevirip, uzandığım koltuğa yaklaşıp diz çöktü.
Gözlerini dudaklarıma dikti.
"Portakal kokulum... çok korkuttun beni. Lavaboya gittin, dakikalarca bekledim. Sonra telefonum çaldı, bahçeye çıkıp konuşmaya başladım. O sırada... her yeri alevler sardı. Yuvamız yıkıldı portakalım. Cennetimizi küle çevirdiler. Polisler yangının bir arızadan dolayı çıktığını söylediler. Ben çok üzgünüm."İnanamadım. Gözümden yaşlar istemsizce dökülürken, ellerimi tuttu. Portakal cennetim yanıp kül olmuştu.
Ellerime öpücükler koyup devam etti.
"Ben şoku atlatamadan seni aramaya çalıştım. Cafenin arka bahçesine doğru koşarken seni yerde baygın buldum. Kucağıma alıp hemen eve getirdim. Ama iyisin ya, gerisi önemli değil."Hıçkırıklarımın arasında, kollarımı boynuna doladım. Bu kadar yük fazlaydı.
Benden uzaklaşmayarak başımı elleriyle tutup yüzünün hizasına getirdi.
"Sana söz veriyorum her şeyi düzelticez. Portakal kokulum, geçicek.."
Nefesi nefesime karışırken, işaret parmağıyla gözümün önüne gelen saçlarımı itti. Burunlarımız değdi. Nefesimi tuttum.Dudaklarımız buluştu. Sanki senelerce buna muhtaç gibi. Kaybolan oyuncağımı bulmuş gibi. Susamış gibi. Ölümden dönmüş gibi.
Fısıldadı.
"Tüm yaralarını saracağım güzelim. Yeminim olsun tüm yaşadıklarını unutturacağım. Şimdi gel benimle."Beni büyüsü altına almış gibi, ona itaat ettim. Koltuktan kalkıp, uzattığı elini kavradım. Peşine takıldım.
Merdivenleri yavaşça çıktık. Üst kata ulaşınca, solda kalan siyah kapının önünde durduk. (Şşt grinin elli tonu değil çılgınlar.)Kulpu yavaşça indirip kapıyı açtı.
Odaya adımımı atıp, nefesimi tuttum.Lacivert rengi ile kaplanmış duvarlar, beni başta içine hapsetse de gözlerimi karşı duvara sabitledim ve yutkunamadım.
Rüya olmasın lütfen...
İkimizin fotoğraflarıyla kaplı duvar beni eskilere sürüklemişti.
Gözümden akan mutluluk yaşlara hakim olamıyordum.Ufak adımlarımla fotoğrafların olduğu duvara ilerledim. Her adımım da ruhumu hapsediyordum.
Tam önünde durdum.
Beraber ilk tatilimiz de çekildiğimiz fotoğrafa dokundum.
Arkadan belime sarılmış, kafasını boynuma saklamıştı. Yüzümde ki gülümseme, kelebeğin ilk kanat çırpışı gibiydi.Sırtım da hissettiğim sıcaklıkla tebessüm ettim.
Geniş,uzun kollarını belimden kayarak karnımda birleştirdi.
Cehennemimden kurtaracak melek o mu?Bedenimden ayrılıp, beni kendisine çevirdi.
"Portakal... nasıl özledim seni. Gözyaşına dünyayı yakacağım kadın, kokusunda hapsolduğum... ısırma şu dudaklarını, bırak kırmızılığıyla manzaram olsun."
Kalbim alev alırken, ellerim buz tutmuştu.Akan gözyaşlarıma hakim olamıyordum. Sel misali akıyorlardı. Hızlı inip kalkan göğüsüm, onu göğüsüne çarpıyordu.
Dalgalı saçlarını geriye attı. Sert kokusu dağıldı etrafa.
Uzun parmaklarını yanağıma yerleştirdi.
"Kim üzdü seni bu kadar? Canıma can olan kadın. Nefesinin ritmine kapıldığım... her şey geçicek."Konuşamıyordum ya da konuşmak istemiyordum. Başımı onaylarcasına salladım. Keskin, parlayan gözleri beni daha da kendisine çekti.
Dudaklarımı ıslattım.
"Geçmişim.. tutunamadığım adam. Beni affet. O gün... o gün keşke seni bırakmasaydım. Geçer sandım, üstesinden gelirim sandım ama... olmadı."Nefesi dudaklarıma çarptı.
"Şşş.. tamam. Ben unuttum, sen de unut. Artık hep yanındayım portakalım."Burnunu burnuma sürttü. O an içimde ki tüm kıvılcımlar koptu.
Islak dudaklarını, dudaklarıma kapadı. Hafızamı silmek istercesine, tüm içtenliğiyle öpüyordu. Hararetli öpüşmemiz, nefessiz kalana kadar sürdü.
İstemsizce ayırdığımız dudaklarımızla derin nefesler almaya başladık.
Sessizliği bozan o oldu.
"Ben... ben seni çok özlemişim. Portakal.. benimle evlenir misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİM DİSTOPYAM
RandomHiç tükendiğinizi hissettiğiniz oldu mu? Peki "Tamam benden bu kadar." dediğiniz?. İnsanın umutları belli birşeyden sonra tükenebilir mi?. Bu soruların cevapları evet hayır iken benim cevabim "bilmiyorum". Artık hiçsizleştim, neden şu kodumun dün...