Arkamdaydı..
O sıcaklığın hayal olması saçmalıktı.Kollarımda hissettiğim baskıyla, dudaklarımı birbirine kenetledim.
O ses tekrardan kulaklarımda çınladı
"Hadi güzelim dön arkanı, çevir yüzünü bana."Bu bir rüyaydı
Rüyadasın!
O arkanda felan değil!
Arkanı dön geçicek!Kendimi cesaretlendirip yavaşça arkamı döndüm.
Karşımdaydı. Siyah.
Hemen geri geri hızlıca gitmeye çalıştım. Sırtımı sert bir duvara çarpıp acıyla inledim.
Gözlerimi hızlıca hızlıca kapatıp açtım.
Bitsin bu lanet rüya!Olmuyordu.
Bana yaklaşan siyahlığın içinde ki buz mavisi gözler beni nefessiz bırakmıştı.
Başımı sola çevirip oraya doğru koşacakken hızla kolumdan tutulup bedenim yine sert duvara çarptı.
Ne ara gelmişti yanıma!Gözyaşlarıma hakim olamadan ağlamaklı kısık sesimle konuştum.
"S-sen sen kimsiniz?!"Bileğimi kavrayan el daha da sıkılaştı.
Burun burunaydık.
Kulağıma yaklaşıp fısıldarcasına konuştu.
"Korkma Şahmeleğim, ufak bir bedel sadece, söz veriyorum açtığım yaraları ben saracağım."Ağzımı açıp bağıracakken başıma yediğim sert darbeyle kendimi karanlığa teslim ettim.
...
Kabuslarıma karşı dans etmek isterdim. Ya da korkularıma ballı bir küfür etmek.
Hayatı ciddiye almaktansa ona eşşek şakası yapmak isterdim.
Ama öyle güçlüler ki insanı anında silebiliyorlar.
Kendi dertlerin yetmezmiş gibi üstüne saldırıyorlar.
Daha ne kadar göz yaşı dökmemiz gerekiyor?Bir adam tanımıştım ve bana hiç unutmayacağım birşey anlattı.
"İnsanların neye ne kadar üzüldüğünü bilemezsin. Mesela... fakir bir çocuk ekmek yiyemediği için ağlarken, zengin bir çocuk son model oyuncak arabası kırıldığı için ağlayabilir. Mesele neye ağladığı değil, bulunduğu durum..."Belki anlattığı şey saçmaydı fakat bana çok şey öğretmişti.
Benim yaşadıklarım bana göre ağırlardı ve ben altında ezilmiştim....
Gözlerimi açıp karşımda duran o adama baktım. Bir sandalyeye bağlanmıştım. Ve o adam bana derin bakıyordu.
Sanki beni okyanusunda boğmak ister gibi.
Ne kadar ağladığımı bilmiyorum ama gözlerim yanıyordu.Adımlarını bana yaklaştırdı ve konuşmaya başladı.
"Hayat ne ilginç değil mi? Her an her şey olabiliyor. Mesela seni çok güzel sınıyor,sabrını ölçüyor ve canını yakabiliyor. Ama sonunda ortaya şaheser çıkartıyor. Güçlü, sabırlı, mesafeli biri olarak çıkıyorsun ellerinden. Zamanı gelince her şeyi anlayacaksın güzelim."Her kelimesinde olduğum yerden sıçrıyordum. Tokat etkisinde söylediği sözler, yutkunmamı engelliyordu. Gözlerimi irileştirerek konuştum.
"Sen kimsin! Benden ne istiyorsun yalvarırım rahat bırak artık beni! Ben seni tanımıyorum! Sana hiç birşey yapmadım!"Artık dudaklarımı hareket ettirecek gücüm dahi kalmamıştı.
Önümde diz çöküp benimle aynı hizaya gelip yüzünü yaklaştırdı. Burnunu boynuma bastırarak fısıldarcasına konuştu.
"Kokun.... Ölüm kokusu. Katilsin sen. Ama anlamıyorum melekten nasıl katil olur?"Kaşlarını çatıp, sert bir nefes vererek konuşmasına devam etti.
"Korktuğunu biliyorum güzelim, ama söz veriyorum her şey senin için. Ödediğin bedeller sana zamanla olumlu olarak dönüş yapacak söz güzelim. Hadi bitanem dayanabilirsin."Aniden geri çekildi ve sırtını bana döndü. Elindeki kumandaya basıp karşı duvar aydınlandı. Bugün sergilenen çizimlerim oradaydı. Ne oluyordu burada? Yüksek çıkmasını umduğum sesle konuştum.
"N-ne ne yapıyorsun! Ne demek bu! Hasta mısın sen çöz beni gideyim! Çizimlerimi bırak!"Arka cebinden siyah bant çıkartıp arkama geçti. Saçlarımı nazik bir şekilde yüzümden çekti ve siyah bantı agzıyla kopartıp ağzımı bantladı. Saçlarımı okşayan eli titrememe sebep olurken konuştu.
"Dayan Şahmeleğim, dayan güzelim"Çizimlerimin olduğu duvara doğru ilerledi.
Duvarın dibindeki kovayı aldı, bana bakmadan konuştu.
"Senin gibi katiller kan görmek ister. Çünkü hayatlarında ki insanlar yada çevresindekiler onu bir türlü mutlu edemez. Onları nefretiyle öldürür. Sende öylesin meleğim. Herkesi öldürdün."Derin bir nefes alıp konuşmasına devam etti.
"Elimdeki bu kova, okulda sana selam veren ama senin umursamadığın kızın, her sergine katılan ve sana her defasında tabloda ki lacivert tonunu nasıl elde edebileceğini soran adamın, evinin önünde sana her defasında bir kek parçası uzatan deli çocuğun kanı var.
Hepsi ölü ve kanları burada.
Şimdi insanları nasıl öldürdüğünü ve sonucunda çıkardığın şahesere bak Şahmeleğim."Dediklerinden hiç birşey anlamamışken, elindeki kovayı çizimlerimin üstüne fırlattı.
Çizimlerimin hepsi kan içindeydi. Göz bebeklerim yerinden çıkar gibiydi. Bu nasıl acı? Bu nasıl bir karmaşa. Bağırıyorum ama sesim çıkmıyor. Ağlıyorum ama gözyaşlarım akmıyor.
Ne yapıyor bu adam bana. Neden beni öldürmek istiyor!
Yerimde sert şekilde hareketlenmem bileklerimdeki ipin canımı yakmasıyla son buldu. Kaçamıyordum.
Alnımdan çeneme inen terler..
Diz kapaklarıma kadar titremem ve içimden ölme isteği.DUR ARTIK!
Dur lütfen...Çizimlerimin üstünde ölüm kanı vardı. Bakışlarımı buz mavisi gözlere diktim.
Bana demir misali sert bakan yüzünü inceledim. Kimdi bu? Neyin intikamı?Yanında bulunan siyah benzin şişesini alıp çizimlerime döktü. Elinde duran kırmızı zippoyu yaktı ve ortalığı ateşe verdi.
Çığlıklarım sadece kulaklarımda çınlıyordu.
YETER!
DURUN!Anında vücudumu kaplayan soğukluk bilincimi de yanına aldı.
Gözlerimi kapatırken gördüğüm tek şey şaheserlerimin alevler içinde kalmasıydı......
Acı bu muydu? Balyoz misali vurup savuran mıydı? Acının boyutu var mıydı?
Menekşe cennetinde ölmeyi dilerdim.
Alevler içinde çabalarımın yanmasını görmeyi değil."Hatalara son ver, kaçıncı tövbe..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİM DİSTOPYAM
SonstigesHiç tükendiğinizi hissettiğiniz oldu mu? Peki "Tamam benden bu kadar." dediğiniz?. İnsanın umutları belli birşeyden sonra tükenebilir mi?. Bu soruların cevapları evet hayır iken benim cevabim "bilmiyorum". Artık hiçsizleştim, neden şu kodumun dün...