KARANLIĞIN EN KORKUNÇ TONU

69 7 0
                                    

Her insanın hayatında anlar olur. Hiç beklemediğin bir an , inanamadığın an ve dahası..

Toz
Duman
Acı...

Gözlerimi yavaşça odada gezdirdim. Her şey darmadağın, paramparça tıpkı kalbim gibi.
Farkında olmadan elimi yumruk haline getirip o kadar çok sıkmıştım ki tırnaklarım avuç içimde iz bıraktığına eminim.
Bu manzara karşısında ne yapılırdı? ne düşünülürdü? Dizlerimin üstüne çöktüm. Gerisi yangın.

Tüm o çizimlerim paramparça olmuştu. Tüm o hayalgücüm, nefesim gitmişti.
Neden?
Ne istediniz o masumlardan?

Emekliyerek çizimlermin olduğu yere ilerledim. Sanki hepsini tekrar birleşticek, eski haline getirebilecek gibi parçalarını bulmaya çalışıyordum.
Canım acıyor..

Akan sıcak göz yaşımı silerken gözlerim önümde duran bir zarfa odaklandı.
Alıp açtım.
Ellerim titriyor, hıçkırıklarım çoğalıyor..

"Seni uyarmıştım. Neyi benden daha çok seversen, onu senden alırım demiştim. Bir hata yaptın bunun bedelini ödüyorsun küçüğüm. Unutma bir nefes kadar yakınındayım, şu an gibi...

Dikkatli ol Şahmeleğim."

Korku tüm vücudumu sarmış, deli gibi kafamı bir sağa bir sola çeviriyordum.
Ama sorun şu;
O sağ sol değil "arkandayım" demişti..
İşte o an

Karanlığın en korkunç tonu.
Gerisi boşluk.

...

Ensemde hissettiğim acı beni kendime getirirken gözlerimi hafifçe araladım.
Yerimden doğrulmak için güç sarfederken bir yandan etrafıma bakıyordum.
Karanlık bir oda, kırmızı duvarlar, zincirler..

Olduğum yumuşak zemine bakınca kocaman bir yatakta olduğumu anladım. Kalkmamı engelleyen bileğimdeki zinciler beni iyice korkutmaya başladı.

Neredeydim? Neden buradayım? Bana bunu kim yaptı?

Düşüncelerimle boğulurken siyah kapı açıldı.
Yavaş ama kendinden emin ayak sesleri dibime kadar geldi.
Kimsin sen?

Yerimde hareket etmeye çalışırken duyduğum sesle çakıldım.

"Şşş sakin ol canın çok yanmayacak."

Ayak uçlarıma kadar buz tutmuştum. Üstümdeki iç çamaşırları da bunu daha çok tetikliyordu.

"Ne istiyorsun benden? Neden buradayım? Sana ne yaptım!" Yüksek çıkan sesim onu sinirlendirmişti.

"Zeki ve yetenekli bir kızsın. Ama bir hata yaptın, çok büyük bir hata." Dediklerinden hiç birşey anlamamışken arkasından gümüş, parlak bir bıçak çıkardı.

Bıcağı karnıma dayadı. Sopuk metal daha çok titrememe neden oluyordu. Nefesim kesiliyor.

"Çok...çok güzelsin. Neden onları değil beni sevmedin? İki boya bir kağıt. Bunların sana verebileceği hiç birşey yokken ben sana sevgimi verdim oysa."

Bıçağı karnımdan gögüs kafesime doğru gezdirirken bana baktı. Buz mavisi gözler..

Yaşlarım benden bağımsız akarken "Sen kimsin? Ne sevmesinden bahsediyorsun? Seni tanımıyorum bile ruh hastası!"

İşte o an.
Hayatımın büyük hatasını yapmıştım.

Eğleniyormuş gibi sırıtmaya başladı ve bıçağı sol elime doğru getirdi.
"Solaksın.. o iğrenç çizimleri de bu elinle yapıyordun değil mi?"

Hayır! HAYIR!

"Ruh hastası bırak beni!"

Eliyle elimi kavradı ve yumruk yaptığı elimi açtı, avuc içime bıçağı getirdi ve..
"Bunu sen yaptın küçüğüm.. bu güzel eline de çizimlerine de veda et güzelim."

Daha ne olduğunu anlayamadan bıçağın sivri uçu derime derinlemesine girdi ve boylu boyunca çizdi.

Çığlıklarım odada yankılandı. Terleyen saçlarım, titreyen vücudum, yaşlı gözlerim..
Acınası hal.

Elimdeki yaranın acısı umrumda değildi. Bomboş gözlerle elimden akan kanları izliyordum. Elimi hissetmiyordum..
Bitti.

Göz kapaklarım kapanırken duyduğum son cümle beni karanlığa boğdu.

"Seni uyarmıştım küçüğüm.. bedelini ödedin şimdi özgürsün Şahmeleğim..."

BENİM DİSTOPYAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin