BAHTİYAR

27 2 0
                                    

Her kızın hayalidir evlilik. Sıcak, huzurlu bir evde sevdiğin adamla yaşamak. Aşka imza atmaktır.
Aynı anda nefes alabilmektir.

Aynada ki görüntüme, sulanan gözlerimle baktım. Masal, gelinliğin fermuarını çekip, beni kendine döndürdü.
"Havalı sürtüğüm! Çok güzel oldun be köpek. Hadi! Sahne senin."

Kısa kucaklaşmadan sonra odadan çıkıp, düğün salonuna ilerledim.
Karan merdivenlerin başında, elleri önünde bağlı şekilde beni bekliyordu. Yanına yavaş adımlarla geldiğimde, elimi kavrayıp sımsıkı tuttu. O güven kokusu sardı vücudumu. Cazip gülüşüyle konuştu.
"Meleğim ben de senin kadar çok heyecanlıyım. Ama bugün bizim günümüz, o yüzden eğlenmeye bak. Gökyüzlüm hadi gidelim."
Başımla onaylayıp merdivenleri inmeye başladık.

Krem renginde ki ışıltılı duvarlara uyum sağlayan yuvarlak masalar ve üzerlerinde bulunan beyaz güller, etrafa huzur yayıyordu. Düğün organizasyonunu Masal ile ayarlamıştık. Her şey tam istediğim gibiydi.
Karan hiç bir dediğimi ikiletmemiş, hemen halletmişti. Mutluluğum için elinden geleni yapmıştı.

Rüya gibi... hiç uyanmak istemediğim bir rüya.
Salonun ortasına doğru geldiğimizde, etrafta ki alkış sesleri kulağımı çınlattı.
Gülen yüzler, enerjik toplum beni mutlu etmişti.

Bütün arkadaşlarımız gelmişti. Annem ve babam da burada olsaydı keşke...

Karan belimden tutup, beni kendine yaklaştırdığında düşüncelerimden sıyrıldım.
Aşkla bakan gözleri, beni kendisine hapsetmişti.
Dudaklarını ısırıp konuştu.
"Sevdiğim kadın... portakal kokulum. Bakmaya doyamadığım, bana cennet kapılarını araladığın için teşekkür ederim."

Başımı hafif sağa yatırıp yutkundum.
"Rüya gibi Karan.. ben çok mutluyum. Benimle sil baştan yaşadığın için, ben çok teşekkür ederim."

Yanağıma dudaklarını değdirip konuştu.
"Seni çok seviyorum portakalım."
Ayrılmadan konuştum.
"Seni çok seviyorum."

Slow müzik eşliğinde dans etmeye başladık. Söylediği sözler beni kanatlandırıp uçuruyordu.
Bu benim günümdü...
O adam ise benim kanatlarımdı.
Gülüşüne sığındığım, nefesinde can bulduğumdu.

Parlayan gözlerini gözlerime dikti.
Düzleşen dudaklarına diktim gözlerimi.

İşte o an...
Zaman durdu. Akrep yelkovana küsmüştü.
Üstüme yığılan Karan'a şaşıramadan, elimi omzundan çekip görüş alanıma soktum.
Ellerim...
Kan.
Karan'ın kanı.

...

İki damla gözyaşımla satıldım pazarlarda,
Kırdılar yüreğimi kırdılar azarlarla,
Ben yandım siz yanmayın Allah aşkına.

Karan'ım... kokusuna hapsolduğum.
Rüzgar olup, dertlerimi savuran adam.
Yağmur olup, günahlarımdan arındıran adam.
Güneş olup, yoluma ışık tutanım.
Ay olup, karanlığıma kafa tutanım.
Deniz olup, maviliklerinde kaybolduğum...

Tut beni düşüyorum, renkler koyu.

Gitme Karan.. sana yeni kavuşmuşken gitme sevgilim.
Yerde yığılan bedenine sımsıkı sarıldım. Deli gibi kafamı sağa sola sallıyordum. Titriyen ellerimle ceketinin yakalarını sımsıkı tutup bağırdım.
"Gidemezsin! Söz verdin! Yalancı değilsin sen.. aç gözlerini. Hadi evimize gidelim sevgilim. Hadi sevgilim. Aç gözlerini! Bak burdayım.. portakal kokulun burada hadi!"

Sarsılarak ağlamaya başladım. Akan gözyaşlarım Karan'ın beyaz, soluk tenine damlıyordu. Cansız bedeni benide mezarına almıştı.
Titreyen parmaklarımla yanağını okşamaya başladım.
"Hadi sevgilim.. evimize gidelim. Sana eskisi gibi masal okuyayım. Hadi... hayaller kuralım. Sana benzeyen çocuklarımız olucak daha. Ben sana en sevdiğin yemekleri yapıcam... hadi kalk aşkım. Hadi kalk! Kalk adam kalk!"

Beni ondan ayırmak isteyen sağlık görevlilerini ittirip bağırıyordum.
"Bırakın beni! O benim kocam! Bırakın o yaşıyor?!"
Belimden zorla çekiştiren adama aldırış etmeden çırpınmaya devam ediyordum.

Kan içinde kalan gelinliğimi yırtmaya başladım.
"Sen ölürsen eğer bana bu gelinlik haram! Duydun mu beni! Aç şu lanet gözlerini!"

Etraftaki bağırışmalar kulağımı sağır etmişti. Nefes alamamaktan, gözlerime perde misali karanlık çöktü.

..

Gözlerimi açtığımda o nefret ettiğim koku burnuma hücum etti.
Hastanedeydim.
Üzerimde hastane önlüğü vardı. Gözlerimi kırpıştırıp etrafa baktım.
Koluma takılan serumu bir çırpıda çıkartıp, yataktan kalktım.
Oda kapısını açıp, çıplak ayaklarımla uzun kolidorda koşmaya başladım.

Büyük kalabalığın olduğu yere doğru geldiğimde durdum.
Karan'ın annesi beni gördüğünde, ağlaması daha da şiddetlendi. Ben ne olduğunu anlamadan babası beni kollarına hapsetti. Boğuk sesiyle konuştu.

"Oğlum... oğlum öldü."

Bizim rüyalara kafa tutan aşkımız ölümle mi sonuçlandı?
Öldü mü?
Gitti...
Bitti.

Karan öldü.
Kuruyan dudaklarımla konuştum.
"O nerde? Onu görmek istiyorum!"
Kafasını sallayıp beni, odaya soktu.

Karşımdaydı. Bembeyaz, pürüzsüz cildiyle. Hala çok yakışıklıydı.

Aşk elbisesi en güzel sende duruyor ama ne acı,
Şu an kefene sarılısın.

Yaklaşıp, soğuk yüzünde parmaklarımı gezdirdim.
"Sevgilim... bak ben geldim. Portakalın geldi. Üşüyor musun? Soğuk mu oralar. Neden gittin sevgilim? Neden dayanmadın... söz vermiştin."

Kuruyan dudaklarına baktım. Kiraz rengini kaybetmemişti. Uzanıp buse kondurdum.
"Bizim hikayemiz bi nevi intihaşk oldu sevgilim, beni affet."

BENİM DİSTOPYAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin