17. Bölüm

615 38 21
                                    

Gözlerimi açtığımda birisi sert bir şekilde "Sasuke!" diye bağırmıştı.

İlk olarak nerde olduğumu anlamaya çalıştım. Aklıma dün son sınıfta bayıldığım geldi ve birisi beni tutmuştu.
Sağ tarafıma baktığımda çıplak bir Sasuke görmeyi beklemiyordum.
Sasuke:
"B-baba!"

Hemen ayapa kalktım. Şu anda tam yanlış anlaşılmaya müsait idi. Sasuke'nin yatağında idim ve daha da kötüsü Sasuke'nin üstünde tişört yoktu.
Ben:
"Ş-şey bayılmışım da d-dün... Sasuke-dono beni buraya taşımış. Her halde kendisi de uyuya kaldı."

Tamam. İyi kıvırma...
Sasuke'nin babası:
"Tamam bu seferlik affediyorum ama bir dahaki sefere bu böyle olmaz!"
deyip, odadan çıktı.
Ucuz atlatmıştık.
Bu sefer gerçekten yakındı.
Hemen asamı alıp, arkamı döndüm. Yani Sasuke çıplaktı.
Sasuke:
"Sasuke-dono ha?"
Bunu öyle bir ses ile söylemişti ki resmen 'bir daha söyle hoşuma gitti.' diyeceğini sandım.
Ben:
"Bence bana minnettar olmalısın."
Sasuke:
"Asıl sen bana minnetar olmalısın."
Ben:
"Neden?"
Sasuke:
"Bayıldığımda kendi yatağıma yatırdım seni..."
Ben:
"Adı üstüne kendi yatağın! Ayrıca yanımda çıplak uyumandaki sebep ne?"

Sasuke ise sadece pantolununu giymiş halde önüme geçti. Resmen dibime girdi ve ben bunu hiç sevmemiştim.
Sasuke:
"Yoksa hoşuna mı gitti?"

Bu bardağı taşıran son damla olmuş idi. Hemen elimi kaldırdım ve Sasuke'ye tokat attım. Evet! Şu anda bir prense tokat atmış bulunmaktaydım.

Yanağını tutmuş, bana şok ile bakıyordu. Herhalde bunu beklemiyordu.
Ben:
"Hala anlamamak da diretiyorsun! Biz düşmanız! Hep de öyle kalacağız. Tabi sen eğer Konaha'nın tarafına geçersen o zaman başka..."

Bir hışım ile odadan çıktım. Bana nasıl bunu ima ederdi. Kendini ne sanıyordu ki!

Koridorlarda koşuşturan öğrencilerden bir tanesini durdurdum.
Ben:
"Kaçıncı dersteyiz?"
Öğrenci:
"5. dersteyiz."
Ben:
"Teşekkür ederim."

Hemen kendi sınıfıma doğru yürümeye başladım.
Kapının önüne geldiğimde saçlarımı düzeltip, kapıyı tıklattım.
Hak:
"Gir!"

Sınıfın içine girdiğinde herkes bana bakıyordu.
Ben:
"Ş-şey geç kaldığım için özür dilerim."
Hak:
"Önemli değil ve dünki iyileştirmen için teşekkür ederiz. Bir daha geç kalma..."

Başımı eğip, sırama oturdum ve hemen defterimi çıkardım. Tahtaya baktığımda kocaman harfler ile 'KARA ORMAN' yazıyordu. Hak anlatmaya başladı.
Hak:
"Kara orman büyücüler için en tehlikeli yer idir. Orada genelde bulunması zor bitkiler yetişir ve bu büyülerde büyücülere çok yardımı dokunur."
Saçını düzeltikten sonra konuşmaya devam etti:
"Ama her şeyin iyi bir yanı olduğu gibi kötü bir noktası da vardır. Kara Orman'da, bizim bile hala bilemediğimiz tehlikeli yaratıklar vardır."

Hemen elimi kaldırdım.
Ben:
"Ne gibi yaratıklar?"
Hak:
"Kan emen periler,troller, insan eti yiyen örümcekler, devler, büyücülerin büyü gücünü emen de bir yaratık var ama kimse onun neye benzediğini bilmiyor ama eğer ona yakalanırsanız, ilk olarak size yapışır ve sizin boyunuzda olur. Sonra ya eli ya da pençesi ile kafanıza dokunur ve o dokunduğu anda bir daha büyü yapamaz hale gelirsiniz. Yani kısacası bir Goi'den farkınız kalmaz."
Ben:
"Peki büyü gücümüzü aldı diyelim. Biz ölür müyüz?"

Hak ise sadece alayla sırıttı.
Hak:
"Büyü gücü emen yaratıklar sadece Kara Orman'ın merkezinde bulunurlar. Yani eğer büyü gücün giderse o ormandan çıkman imkamsız hale gelir. Bu da bir yaratığa yem olacağını gösterir."

Kötü AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin