25. Bölüm

516 38 25
                                    

Saat 17:00

Bir saat olmuştu. Aramızda hiç bir şekilde konuşma olmamıştı ve ben sıkılmıştım. İnsan 1 saat boyunca manzaraya bakarsa sıkılır tabiki de!
Ben:
"Ne zaman mola vereceğiz?"
Korumalardan birisi:
"15 saat sonra... Günün 16 saatini balonda 8 saatini ise dışarıda geçireceğiz."

Tanrım! 15 saat daha mı?!
Ben:
"Sasuke ben sıkıldım."
Sasuke:
"Banane."
Ben:
"Çok yardımcı oldun gerçekten!"
Sasuke:
"Önemli değil."

Eğer birisi ile konuşamayacaksam manzara izlemek ve uyumak haricinde yapabileceğim pek bir şey yoktu. Manzaraya da bakmaktan sıkılmıştım.

Sasuke'den biraz uzaklaştım ve yattım. Ellerimi ve kollarımı kafamın altına yastık gibi olacak şekilde koydum. Ayaklarımı biraz açtım ve gözlerimi kapattım. Tek yapmam gereken uyumaktı.

~~~~~~~~~~

Gözlerimi açtığımda hava karanlıktı.
Ben:
"Saat kaç?"
Kadın bir koruma:
"Saat neredeyse sekiz oldu. Birazdan iniş yapacağız."

Yaşasın! Yaşasın! Yaşasın! 15 saat boyunca uyumuştum ve sıkılmamıştım. Her gün 1 saat dışarıya baksam ve her gün 15 saat uyumayı becerebilsem, bu yolculuk zor bir şekilde geçmeyecekti.
Sasuke:
"Bir an kış uykusuna yattın sandım."
Ben:
"En azından senin gibi tüm gün ayakta durmadım."
Sasuke:
"Tüm gün ayakta durduğumu söyleyen kim? 9 saat ben de uyudum."

Tam cevap veriyordum ki koeumalardan birisi konuşmaya başladı.
Koruma:
"Ocena adlı bir kasabaya iniş yapacağız. Kasaba bize bağlı..."
Sasuke:
"Tamam. Herkes hazır mı? Herkes istediği gibi 7 saat boyunca gezecek ama korumalar hariç onlar bize yiyecek alacaklar."

Sasuke korumanın uzattığı çantayı aldı ve içinden bir zarf çıkardı.
Sasuke:
"Bu senin 7 saatlik harcaman gereken para... Tabi zorla haeca demiyorum. İçinde 500 TL var."
Ben:
"Peki."

Balon yavaş yavaş inmeye başladı. Bir anda yere indiği için ve ben ayağa kalkmaya çalıştığım için Sasuke'nin üzerine düştüm. Dermişim...
Böyle bir olay olmasını istiyordunuz dimi ama öyle olmadı. Gayet normal bir şekilde iniş yaptık.
Balon da iniş yapınca yok oldu.

Korumalar önümüzde, arkamızda ve yanımızda ilerliyorduk. Kasabanın girişine kadar bize eşlik ettiler. Kasabada herkes ayrı yönlere gitti.
Bense karnımdaki minik ama aç canavarı susturmak için ramenci aramaya başladım. Rameni kim sevmez ki?

Sonunda bir dükkan bulduğumda hemen oturdum.
Garson:
"Ne isterdiniz?"
Ben:
"Jumbo boy tavuk etli bir ramen."
Garson:
"Tamam. Başka bir isteğiniz?"
Ben:
"Bir de yanına turşu."
Garson:
"Tamam."

Sabırsızlıkla ramenimi bekliyordum. Ramenim geldiğinde garsona nazikçe teşekkür ettim ve nazikçenin tam zıttı bir şekilde ramenimi yemeğe koyuldum. Turşu ile çok güzel gidiyordu. Tavuk parçalarını bir aslan misali yutuyordum. Ağzıma da arada bir gelen kornişon turşusunu atıyordum. Dibinde ramenin en son suyu kalınca tabağı alıp, ağzıma götürdüm ve tabaktan suyunu içtim. (Yazar burada aç!)

Garsondan yine nazikçe bir şekilde hesabı istedim. Hesabı ödeyip, kendimi sokağa attım.
Herkes çok neşeliydi. Ben bu kasabayı sevmiştim.
Her yoldan geçen bana bakıyordu. Elbiseme baktığımda neden baktıklarını anlamıştım. Hemen bir dükkan bulup şu kıyafetleri değiştirmeliydim.

Bir dükkan buldum ve kendimi içeriye attım.
Ben:
"Etekleriniz nerede?"
Görevli:
"Şurada."

Eliyle işaret ettiği yere gittim. Kendime mavi bir etek seçtim. Fırfırlı ve güzel bir etekti ama biraz kısaydı ama bir şey olmazdı. Tişört bölümünden ise kolsuz lacivert V yaka bir tişört aldım ve deneme kabinlerine gittim. Eteği ve tişörtü giydim ama arladığım bir şey olduğunu fark ettim. Ayakkabılarım!
Topuklu bir ayakkabı olmazdı. Elbisemi de elime aldım ve kabinden çıktım.

Kötü AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin