Bir anda her yer karardı ve Sasuke'nin üzerine bayıldım. Taşındığımı hissediyordum ama aldırış etmeden uyumaya devam ettim.
Sabah kalktığımda üzerimde bir kırıklık vardı. Sanki izlediğim animenin baş karekter olan erkeği ölmüş gibiydi. (Hotarubi No Mori) Etrafıma baktığımda çadırdaydım. Dışarıdan kuş sesleri geliyordu. Çadırın içine giren güneş ışınları havanın güzel olduğunu söylüyordu. O zaman neden ben böyleydim? Yapmaman gereken bir şeyi yapmış gibi... Sanki ihanet etmiş gibi... Boğazımdaki o yumruyu gidermek adına hazırladığım suyu içtim ama fayda etmiyordu. Çantamdan küçük aynamı çıkardığımda, kendime baktım. Ben burada ne yapıyordum? Benim amacım neydi? Gözümden süzülen bir damla yaş, bana kim olduğumu hatırlattı. Ben buraya evcilik oynamak için gelmemiştim. Tek bir gözyaşı ile kalmadı. Ağlıyordum ama sessizce ve acınası bir şekilde... Hıçkırmamak için elimi ağzıma tuttum. Dudağımı ısırmaya başladım. Çadırdaki diğer insaların beni görmesini istemiyordum.
Hemen çadırdan çıktım. Güneş daha yeni doğmuştu. Ormanın derinliklerine doğru ilerlemeye başladım. Orada tek başıma kalabilirdim.Ormanın derinliklerine gittikce, kaybolmuyordum, kendi benliğimi bulmaya başlıyordum. Herkesin hayatının bir amacı vardır. Benimkisi neydi? Kocaman bir şelale gördüğümde durdum.
Su çok güzel gözüküyordu. Hemen kıyafetlerimi çıkarıp, kendimi suya bıraktım. Su masmavi ve insanın ruhunu okşayan bir berraklıkta adeta bir insan gibi tüm dertlerimi alıp götürüyordu.
Nefesimi tutup, suyun altına girdim ve gözlerimi açtım. Herşey çok net bir şekilde gözüküyordu.
Dibe doğru yüzmeye başladım. Bir şey parıldıyordu. Ona doğru yüzmeye devam ettim. Zemine ellerimi koyduğumda, kumun ipek gibi yumuşaklığını fark ettim. Elime biraz kum alıp, geri bıraktım. Gerçekten de çok yumuşaktı.
O parlak şeyi daha yakından gördüğümde bunun kristalden yapılmış bir kolye olduğunu fark ettim.
Yüzeye çıkmaya başladım. Kafamı sudan çıkarttığımda soluk soluğa kalmıştım. Biraz nefes aldıktan sonra kolyeyi boynuma taktım. Kendimi yenilenmiş hissediyordum. Şelaleden çıkıp kıyefetlerimi geri giydim. Kıyafetlerim ıslanmıştı ve biraz da üstüme yapışmıştı ama bunu dert etmedim.
Geldiğim yoldan kamp alanına doğru girmeye başladım.Kamp alanına vardığımda, herkes bir telaş içerisinde koşuyordu. Bazıları eşyalarını toplamaya, bazıları ise endişeli yüz ifadeleri ile öğretmenlerle konuşmaya çalışıyordu.
Koşan birisini durdurup:
"Ne oluyor burada?"
Çocuk:
"Bilmiyor musun? Konaha! Konaha biz kampta iken rejimini değiştirmiş. Daha doğrusu değiştirmek zorunda kalmış. Her neyse... Prensin yeni kral ve kraliçe ile konuşmaya gitmesi lazım."Çadırıma dönüp, eşyalarımı toparlamaya başladım. Eşyalarımı toparlamam bittiği sırada bir çan çalmaya başladı.
Birisi:
"Herkes otobüslere! Hadi!"Sırt çantamı alıp, otobüse doğru yürümeye başladım. Tek yürüyen bendim. Neden koşuyorlardı ki? Konaha ile savaşa girdiğimiz falan yoktu.
Yine en son binen ben olmuştum ve bilin bakalım kimin yanı boştu?
Bizim mükemmel prensimiz...İstemeyerek de olsa onun yanına oturdum. Bana göz ucuyla baktı ve sonra gözlerini yumdu. Sasuke:
"Dün gece ile ilgili bir şey hatırlıyor musun?"
Ben:
"Hayır. Hiç bir şey hatırlamıyorum."Tabi seni öptüğüm kısım hariç diyemedim tabiki de.
Ben:
"Bir şey mi oldu?"
Sasuke:
"Hayır. Hiç bir şey olmadı."İyi! En azından görmezden geliyordu. Bu da benim işimi kolaylaştıracaktı.
Sasuke:
"Sen neden ıslaksın?"
Ben:
"Sanane."
Sasuke:
"Şu dönemde en istemediğim şey halkımdan birinin hasta olması."
Ben:
"Salak. Ben medikal ninjayım."
Sasuke:
"Evet. Doğru."
Ben:
"Artık sus. Uyumak istiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kötü Aşk
FantasíaHayatımın macerası Sakura çiçekleri ile başladı. Ne kadar ironiktir ki adım da Sakura... Konaha lisesinde Uchiha'lardan bir kişiyi görmem ile her şey değişti. Kim bilebilirdi ki? Bu kişinin Konaha'ya bir casus olarak girebileceğini... Ve gine kim bi...