Sevemedim Ayrılığı – 3 .Bölüm
Bölüm şarkısı: Perdenin Ardındakiler - Beni Kendinden Kurtar
GÜNÜMÜZ
ღ
Hayatımızın dönüm noktası olarak adlandırdığımız zamanlar vardır. Bunlar iç dünyamızla savaşıp kazansak dahi yıkık dökük, paramparça ve yorgun bir şekilde verdiğimiz kararlardır. İyi ya da kötü paramparçasın ya da tutkulusun, verdiğimiz o büyük etkili kararlar, hayatımızı değiştirenlerdir Hayatımızı bok çukuruna sürükleyen, hayatımızı güzelleştirip aydınlatan...
Fakat yemin ederim, ne Serkan'ı hiç tanımadan nikah masasına oturtulduğum gün ne de tatlı bir zehir gibi dudaklarından bir öpücük aldığım gün, hayatımın dönüm noktası değildi.
Bir hafta önce, kendimle, kalbimle, aşkımla verdiğim büyük ve çatışmalı savaştan sonra yaptığım şey, hayatımın dönüm noktasıydı. Yorgundum. Acı çekiyordum.
Kalbimde var olan o ağır sancı, vücudumu çok daha fazla yoruyordu. Kocaman bir bilinmezin içine daha da çekilmiştim. Ne yapacaktım bilmiyordum. Nasıl olacaktı bundan sonra her şey? Nasıl devam edecektim hayatıma? Tüm bunların sonuçlarına katlanabilecek miydim?
Sorular sorular sorular...
Kafamın içinde dönüp dolaşan tilkiler, susmak bilmeyen sesler ve yüreğimden geçen en küçük şüphenin ve korkunun bile bir fısıltıya dönüşerek beynimin içinde şekillenmesi çok yoruyordu beni. Derin bir nefes alarak yastığıma iyice gömüldüm ve gözlerimi sımsıkı yumdum.
Ah, işte yine oluyordu. Bir hafta boyunca her gece olduğu gibi. Ufacık bir duygu kırıntısı dahi barındırmayan sert ve boş bakışları gözlerimin önünde beliriyordu. İçim buruşuyordu her defasında. Odamın açık camından esen rüzgarda kan kokusunu hissediyordum. Acının yoğunluğu bir kez daha çarpıyordu bedenimi sert bir şekilde. Ve ben özlemle oradan oraya bir yaprak gibi savruluyordum ancak.
Özlemek.
Böylesine ağır ve güç bir eylemdi işte. Üşüyordum. Yokluğunda iliklerime kadar üşüyordum. Beni her daim güvende hissettiren, evimdeymiş gibi, kendim gibi hissettiren o kokunun yerine göz yaşlarımın kokusunu kırık kalbimin, kanayan dizlerimin kan kokusunu duymak yemin ederim bedenimi öyle bir yangının içine atıyordu ki.
Hem üşüyordum, hem yanıyordum, yokluğunda.
Birazcık bile olsa o beni mahveden kokusunu duyumsamak için yanıp tutuşuyordum.
Sesi mesela,
En çok bu kısım ıstırap veriyordu. Bir insanın sesini özlemek, çok kısa bir süreliğine bile, delirtiyordu insanı. Bazen oluyordu. Yemek yerken, müzik dinlerken ya da öylece boş boş otururken duyuyordum sesini. Adımı fısıldayışı doluyordu kulaklarıma bazen. Sıcak nefesini ensemde hissediyordum hemen ardından.
Deliriyordum.
Özlemimden deliriyordum.
Ve ben bu duygudan da kaçmak istiyordum. Bu hep olurdu. Ben hep kaçardım. Ben bir korkaktım. Her duygudan kaçmayı, bir şekilde bir yerlere sığınmayı başarmıştım ben. Ancak bu duygudan kaçamıyordum. Onunla savaşmamı istiyordu hep. Zırhımı, kılıcımı kuşanıp karşısına çıkayım istiyordu. Hangi deliğe girersem gireyim beni buluyor, ensemden tutup yine karşısına çıkarıyor, savaşmam için diretiyordu.
Oysa benim onunla savaşacak ne gücüm ne de takatim vardı. Kelimenin tam anlamıyla ölüyordum.
Odamın kapını çalındı ve aralandı. Kısacık bir yerden meraklı bir çift gözün üzerime dikildiğini hissedebiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevemedim Ayrılığı
RomansaBiliyorum çoktan gittin. Biliyorum, hiç sen olamadım yahut hiç ben olamadın. Fakat sana yemin ederim, kıvrım kıvrım kirpiklerinden avucuna ektiğim papatyalara kadar; seni, çok... ღ Belime sarılı eli ile beni daha da fazla kendine çekti. "Peki seni...