Sevemedim Ayrılığı – 8. Bölüm "Seni Sevmek Ne Büyük Suç."
Bölüm Şarkısı: Şebnem Ferah & Cem Adrian - İnce Buz Üstünde Yürüyorum.
ღ
Günümüz -
Serkan Yasemin'in nefretle yüzüne tükürürcesine olan konuşmasını yapıp şirketini terk etmesini çaresizce sadece izleyebilirdi. Kadının ardından kaskatı kesilmiş bir şekilde odasının ortasında dikiliyordu.
Tüm bu olanlardan nefret ediyordu, hayatından, olduğu kişiden, bedeninden. Onu kendinden ayıran her bir parçasından nefret ediyordu. Hikayelerinin böyle bitmesine yön veren tüm her şeyden kemiklerine kadar nefret ediyordu.
Yutkundu. Boğazına oturan yumru hiç de öyle kolay kolay gidecek gibi durmuyordu. Tüm her şeyi yakıp yıkma isteğiyle dolup taştı. Serkan öylesine öfkeliydi ki kendine, bu şirketi başına yıksa bile rahatlamayacaktı.
Haklıydı çünkü Yasemin. Kadını üzerine basıp geçmekte, hakaretler savurmakta ve nefret etmekte sonuna kadar haklıydı, bunu biliyordu. En çok işini zorlaştıran da bu olsa gerekti. Biliyordu ve kendini savunabilecek hiçbir şeyi yoktu elinde. Öylece acı çekiyordu, acı çektiriyordu.
Öfkeyle masasının önünde duran, küçük sehpaya şiddetli bir tekme geçirdi. Yasemin'in çok yanlış bir zamanda gelmiş olması da işin bambaşka boyutuydu.
Arslan ve Alaz, Yasemin'in kapısını giderken açık bıraktıkları odaya girdiler. İkisi de endişeli ve kaşları çatıktı. Yasemin'in hıçkırarak ağlarken koşar adım şirketten çıkışını gözleriyle görmüşlerdi ve Arslan ona yetişememişti, Alaz ise abisinin eşini, daha doğrusu eski eşini yeni görmüştü. Onunla tanışamadan boşanmış olmaları büyük talihsizlikti.
"Ne oluyor, Serkan?" diye mırıldandı Alaz. "Kadın ağlayarak gitti şirketten."
Serkan gözlerini sımsıkı kapatıp öfkesini dizginlemeye çalıştı, derin derin aldığı nefeslerle bunu desteklemeye çalışıyordu. Fakat Yasemin'in son söylediği sözler, her bir harfinin altında yatan nefret, uğruna canını vereceği gözlerinde yatan keder, gitmiyordu. Beyninin içinde bozuk plak gibi tekrar edip duruyordu. Dişlerini sıkıp kravatını biraz genişletti. Alaz'ın sorusunu açıkça cevap vermemeyi seçmişti.
Arslan, telefonuna uzanıp az evvel odasında izlediği videoyu açtı kardeşi için. "Al, izle."
Çatık kaşları ile adamın elinden telefonu alıp zaten kısa olan videoyu izledi. Kaşları daha da çatılırken kadına gerçekten ne kadar büyük bir hakaret ettiğini düşünüyordu. Serkan böyle bir adam değildi ve şu an tam olarak bir pislik gibi davranıyordu. Arslan'a kısa bir bakış attı. Bu bir 'siktiğim adamının neyi var' bakışıydı. Adam omuz silkti. Son günlerde Serkan'ı gerçekten tanıyamaz olmuştu.
Alaz, dudaklarını ısırıp ensesini kaşıdı. İki sene evvel bıraktığı adamı arıyordu ülkesine döndüğünden beri ancak hayır, bulamıyordu. Serkan, o adamı nereye gömdüyse geri diriltmemeye de kararlı görünüyordu. Sinirlendiğini hissediyordu.
Camın kenarında öylece gökyüzüne dalıp gitmiş Serkan'ın yanına adımladı. "Ne halt yiyorsun sen?" dedi sertçe. Omzundan tutup kendisine dönmesini sağlamıştı.
"Serkan, siz bu kadınla boşandınız mı boşandınız mı?"
Kardeşinin öfkeyle parlayan gözlerine bakıp, bakışlarını kaçırdı. Bunu söylemek istemiyordu. Onaylamak istemiyordu. Sanki, kendi dudaklarından döküldüğü anda yenilecekti. Her şey bitecekti, gerçek anlamda. Sessiz kaldı. O kendisine cevap vermedikçe Alaz Karahan sinirleniyordu. Aşk gerçekten bir insanı bu denli değiştirebilir miydi? Bu denli sarsabilir miydi?
![](https://img.wattpad.com/cover/66171643-288-k797014.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevemedim Ayrılığı
RomansaBiliyorum çoktan gittin. Biliyorum, hiç sen olamadım yahut hiç ben olamadın. Fakat sana yemin ederim, kıvrım kıvrım kirpiklerinden avucuna ektiğim papatyalara kadar; seni, çok... ღ Belime sarılı eli ile beni daha da fazla kendine çekti. "Peki seni...