Zaman geçerken durmadan gözümün önünden ve insanlar bir bir izlemeyi bırakıp zamanın peşinden ilerlemeye başlarken kaskatı kesilmiş ve hareket edemez olmuştum. Hiç bir çabam yada amacım olmaksızın öylece duruyor ve izliyordum diğer insanların zamanın peşinden ilerleyişlerini. Gökyüzü bir kararıp, bir aydınlanırken ne yaptığımı bilmiyor kulağım müzikte; elimdeki kalem: ya dans eden bir balerin, ya uzaklardaki bir gemi, yada duygularımdan arta kalan siyah kelimeler olarak akıtıyordu düşüncelerimi, zihnimi...
Gözyaşlarım benden habersiz yanaklarımdan süzülürken sadece kalemim engelleyebiliyor ve sahipsiz çığlıklar kulaklarımı çınlatırken sadece güçlü piyanonun sesi onların üzerini örtebiliyordu. Derin karanlık beni sararken, maskem duygularımı saklamada bana yardımcı oluyor ve zaman bana karşı bir rüzgar gibi esiyordu. Ya kendimi bırakıp herkes gibi zihni duygudan yoksun zorlama bilgilerle dolan bir robota dönüşeceğim ya da öylece durmayı bırakıp rüzgara karşı adımlayarak hayallerimin peşine takılacağım. Ben ise sadece orada durmuş hiçbir şey yapmıyorum. Herkes hayallerinden geriye savrulup beyinlerine işlenmiş sahte hayallerle dolu hayatlara doğru savrulurken ben hala dev çelişkilerin arasında, zaman fırtınasının ortasında, karmakarışık zihnim ve duygularımla baş başaydım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhumdaki Sesler
Short StoryBazen bir anda aklıma düşen cümleler, bazen duygularımın sonucu paragraflar, bazen de herkesin bihaber olduğu hikayelerime yazdığım ama sonra silinenlerden arta kalan kelimeler... (Her bölüm çoğunlukla birbirinden bağımsız bir şekilde yazılmıştır.)...