*İki Ölü Tek Mezar

544 19 5
                                    

Akan her bir damla kan ruhunun derinliklerinde keskin hančerler savurdu. Adamın almadığı her nefes yüreğine bir kurşun gibi saplandı geçen her saniye onu derin ve karanlık bir kuyu gibi içine hapsetti. Dizlerine yasladığı başını okşadı kadın, adamın. Karnına saplanan kurşun yarasından akan kana bakmaya cesaret edemese de hissediyordu kokusunu, adamın o güzel kokusunu zehirleyen kokuyu sevmemişti, adamın kanı bulundukları yeri kan gölüne çevirmiş kadının elbisesini ve bacaklarına bulaşmıştı. Kadının gözyaşları adamın saçlarına damlıyor, elleri yanağını ve kapalı gözlerini okşuyordu. Gözlerini kapatıp son kez eğildi ve adamın göğsüne dayadı kulağını kadın. Bekledi... Bekledi... Bekledi fakat ses gelmedi...

Kadın adamın soğuyan ellerinden ya da soluklaşan teninden bunu çoktan fark etmiş olsa da inkar etmiş, kendini ikna etmeye çalışmış sürekli mırıldanarak kendin telkinlerde bulunmuştu. Biraz daha bastırdı kendini adamın göğsüne burnuna dolan, ciğerlerini yakan ve midesini bulandıran kan kokusunu umursamadan. Durdu ve bekledi tek istediği küçük bir çırpınış minik bir hayat belirtisiydi. Ambulans gelmeyecekti, kimse yardım etmeyecekti yine de her saniye değerliydi ve kucağında bilinçsiz bir şekilde yatan adamla birkaç saniye daha geçirebilmek için her şeyini verirdi. Hıçkırıklarında boğularak doğruldu kadın ve adamın güzel yüzüne baktı. Sessizce eğilip göz kapaklarından öptü adamı ve başını usulca kucağından kaldırıp kuma bıraktı. Biraz ilerledi ve ağaçların arasında güzel ve fazla uzak olmayan bir yere oturup toprağı eşelemeye başladı.

Zaman ilerledi saatler geçti hava aydınlandı ve tekrar karardı. Şafak sökerken kadın kazdığı çukurun içinden çıktı ve adamı bıraktığı yere döndü. Gördüğü şeyle hızla oraya koştu. Kuşlar adamın yarasını gagalamış bir kısmını yemişlerdi. Birden bağırdı kadın tüm gücüyle ve kovaladı kuşları adamı tutup yavaş ve dikkatlice kazdığı çukurun yanına kadar taşıdı ve son kez adamın ölüm bulaşmış yüzüne baktı. Günlerdir durmayan gözyaşları daha da şiddetlendi tüm cesaretini toplayıp elini adamın yarasına daldırdı ve günler önce yapamadığı şeyi yapıp kurşunu çıkardı. Kurşunu elbisesinin cebine koyduktan sonra uzun uğraşlarla adamı çukurun içine koydu. Attığı her toprakla gözyaşları da aktı mezara. Bir yandan sevdiğini, bir yandan sevgisini, bir yandan yüreğini ve ruhunu gömdü o mezara.

Mezarı tamamen kapattıktan sonra etraftan taş toplayıp yığdı her şeyini gömdüğü toprağın üzerine. Ayağa kalktı mezara baktı göz yaşları sonunda kesilmiş artık bir gayesi kalmamıştı hayattan. Arkasını dönüp ilerledi. Saatlerce yürüdü belki, belki de günlerce hatırlamıyordu...

Ruhsuz ve boş baktı taşlara yaşlı kadın. Ellerine çevirdi bakışlarını. O zamanlarda ne kadar da narindi elleri? Ne kadar da güzeldi? Adam koklayarak öperdi ellerini. O zaman umursamasa da hatırlıyordu tırnaklarının kanadığını ve parmaklarının kopacakmış gibi acıyışını. Kazarken elleri öyle bir toprağa bulanmıştı acıdan tırnaklarının koptuğunu sanmıştı.

Mezara baktı tekrar, o gün ki taşlar yoktu güzel bir mermer ve üzerinde ismiyle ölüm ile doğum tarihleri yazıyordu. Ellerini boynuna götürdü adamın ölüm ile doğum tarihlerinin mermerde yazdığı gibi kadınınkiler de boynunda asılıydı. Adamın ilk tanıştıklarında verdiği ucunda minik bir kuş motifi olan kolye ve başka bir zincire delinerek geçirilmiş mermi...


----------------

Merhaba arkadaşlar bu bölüm gibi bir hikayenin parçası gibi olan yada kısa hikaye tarzındaki bölümlerde bölüm adının başına yıldız (*) işareti koyuyorum.

Ruhumdaki SeslerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin