Bazen yaşadıklarımızı zihnimizden silip atmak isteriz. Ondan kurtulmak hiç yaşamamış olmak. Peki ya bunu gerçekten başarabilseydik? Yani anılarımızı özellikle kötü anılarımızı sonsuz dek silebilseydik? Sanırım birçoğumuz bunun için birçok şeyinden vazgeçebilirdi.
Ben bunu istemeden başardım. Tüm çocukluğumu silip attım kenara. Bazı yerlerde kağıttaki silik izler gibi minik kesitlerden başka bir şey kalmadı geriye. Her şeyin gibi bunun de bir bedeli oldu. Nasıl hatalarımı ve en kötü günlerimi sildiysem, aralarda en mutlu günlerim en heyecanlı çocukluk anılarım da gitti. Çocukluk aşkımı unuttum mesela, öyle birinin farkındayım bunu içten içe biliyorum ama hatırlamıyorum. İlk okulu hatırlamıyorum, gittiğim gezileri, oynadığım oyunları, aldığım cezaları. İyi kötü demeden geçmişim silindi gitti.
Aslında düşününce çok da önemli değilmiş gibi geliyor. Ne olacak on dört yaşındaki sümüklüyü hatırlayıp da ama öyle değil. Bazen dalıp gidiyorum uzaklara ve bir anda kendime geldiğimde bir boşluk oluşuyor içimde, hatırlamadığım şeylerin sızısını duyuyorum. Ve bu bana sildiğim tüm kötü anılarımdan daha çok acı veriyor. Bu acı hatırlamaktan daha kötüdür. İşte o zaman anlıyor insan, sevsen de sevmesen de her günün der anının ne kadar değerli olduğunu ve insan oğlunun en büyük hatası burada ortaya çıkıyor, maalesef ki kaybetmeden anlayamıyoruz bazı şeylerin değerini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhumdaki Sesler
Storie breviBazen bir anda aklıma düşen cümleler, bazen duygularımın sonucu paragraflar, bazen de herkesin bihaber olduğu hikayelerime yazdığım ama sonra silinenlerden arta kalan kelimeler... (Her bölüm çoğunlukla birbirinden bağımsız bir şekilde yazılmıştır.)...