Gözyaşlarım damla damla yanaklarımdan yuvarlanırken, dudaklarım mühürlüydü. Zihnim sessizliğe esir düşmüş hayallerim çoktan birbirine karışıp dev siyah bir boşluğa dönüşmüştü. Yalnızlık tek dostum, karanlık en uğrak mekanımdı artık. Ne mi olmuştu da o pamuk şekerden hayalleri olan, neşeli sevecen kız gitmiş yerine; hüzünlü, soğuk ve sessiz kadın gelmişti. Tabi ki ihanete uğramıştı, bir canavar gelip tüm şekeri yakmış ve bu yangın gözleri kör ederken kızın en değerli şeyini, kalbini parçalayıp kaçmıştı. Artık o hayaller yerine küllerden bir gözyaşı denizi ve kadının kalbi yerine de acı verici soğuk rüzgarlar kalmıştı geriye.
En sonunda ise ip bağlanıp son ilmek atıldığında kadın o portakal kokan saçlarının üzerinden geçirip, ipi boynuna taktıktan sonra son gücüyle ayak ucundaki sandalyeyi ittiğinde artık ruhu gibi bedeni de kesmişti nefes almayı, bırakmıştı güçlükle hayata tutunmayı. İşte o zaman kadın ölen küçük kıza katılmış ve yarım bırakılmış bir cinayeti tamamlamıştı.
Ne mi olmuştu?
Kadın ölmüş. Adam unutmuştu....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhumdaki Sesler
Short StoryBazen bir anda aklıma düşen cümleler, bazen duygularımın sonucu paragraflar, bazen de herkesin bihaber olduğu hikayelerime yazdığım ama sonra silinenlerden arta kalan kelimeler... (Her bölüm çoğunlukla birbirinden bağımsız bir şekilde yazılmıştır.)...