14.BÖLÜM

446 107 21
                                    






"Duyanlara, duymayanlara; soranlara, sormayanlara ben onu seviyorum, çok seviyorum"



Hastaneye yerleşmiştim neredeyse. 2 haftadır buradaydım. Arafta benimle beraberdi. Tek bir an olsun bizi yalnız bırakmamıştı. Melek ne isterse onu yapıyorduk. Durumu çok iyiydi. Artık daha rahattı. Kalbi sıkışmıyordu. Sadece her ihtimale karşı buradaydık.

Odada türlü türlü oyunlar oynuyor gecenin sonunda ise onun yatağına o ortada olmak üzere üçümüz yatıyorduk. Meleğin bizden isteğiydi. Bizde onu kırmamış, sabah ne olursa olsun akşam beraber uyumuştuk.Araf 2 hafta boyunca her gün eve gitmem için esip gürlemişti ama kendisi daha onu bırakıp gitmiyorken böyle bir şeyi aklından geçirmemesini söyleyipher seferinde susturmuştum onu.

Ara da sıra da Ece de geliyordu ziyaretimize. Her zaman burda kalmıyordu. Araf hepimizi tehlikeye atmak istemiyordu.

Araf o gün onu öpmemin üzerinde çok durmamıştı. Dursaydı bile ben duramazdım sanırım. Sevinçten ne yaptığımı bilmiyordum diye bir açıklama yapıp üstünü kapatmıştım konunun. Ama içimdeki arsız Gece ay sanki yanında doktor olsa onu öpecektin, bari beni beni iç sesini kandırma diyip duruyordu. O günün üstünden baya geçmiş olmasına rağmen bu konu aklıma takılıp duruyordu. O da beni öpmüştü ve yemin ederim gözlerindeki parlamaya kısa süre de olsa şahit olmuştum. O da beni seviyor diyebilmeye o kadar ihtiyacımız vardi

Bugün ise artık çıkabileceğimizi söylemişti doktor. Şimdi de Meleğe aldığım temiz kıyafetleri giydiriyordum.

Arafta ikimize kek ve vişneli meyve suyu almaya gitmişti. Melekte benim gibi vişne canavarıydı.

"Kaldır bakıyım kollarını" dedim kazağını giydirmeye çalışırken.

Hiçbir dediğimi ikiletmiyordu. O kadar masum ve güzeldi ki...

"Gece abla" dedi.

"Efendim kuzum" dedim.

"Sen onu seviyorsun dimi" diye sorunca bir anda öksürmeye başlamıştım. Bu sıra da çoktan Araf oda ya girip sırtıma vurmaya başlamıştı. Hayvan az yavaş.

"Helal helal" dedi.

Gözlerim yaşarmıştı. Boğuluyordum bu minik şeytan yüzünden.

Ona göz kırpıp susmasını gözlerimle anlattım.

"Ben anladım anlayacağımı" dedi Melek. Bu çocuklar neden bu kadar zekilerdi ki ? Ya da ben mi çok aptaldım da duygularımı saklıyım derken küçücük bir çocuk bile anlayabilmişti.

"Neyi anladın bakıyım prenses" dedi Araf. Prenses...

Araf Meleğe prenses diyip duruyordu. Buna daha sonra sinirlenecektim. Ne? Küçük çocuk diye kıskanmayalım mı?

"Kalk bakalım bücür" dedim meleğe hazırlamam bittikten sonra.

Kalkmadan önce ince kollarını boynuma dolayıp beni bir anda öpmeye başlamıştı.

Önce şaşırmıştım. Durmadan öpüyordu. Daha sonra bende onu öpmeye başladım. Tüm odada kahkaları yankı yaparken Araf onu benim kucağımdan aldı.

"Yeter" dedi. Kıskançlıkta şuan bir 10 level felan atlamıştı. Onun bu halini gören Melek onu da öpmeye başlamıştı. Araf'ın gözleri şaşkınlıktan öyle bir hal almıştı ki öylece dondu kaldı o da benim gibi. Daha sonra ise onu yatağa yatırıp gıdıklamaya başladı. Bense köşeden onları izliyordum. Çok, çok fazla güzel bir tabloydu.

"Çok izledi dimi" dedi ve bana doğru gelmeye başladı.

"Gelme" dedim tanrı aşkına o nasıl bir gelişti. Sen gel ne olursan ol gel ama böyle gelme be grim.

MÜHÜR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin