İLK KISIM❤️Sevme beni senin sevmelerine kalmadım, tutma elimi gecelerce için için ağlamadım.
Gece 12 yi geçmişti. Uyku bu gece beni bulacak gibi değildi. Bütün gün Eceyle vakit geçirmiştim. Arafta etrafa bakmak için çıkmış bu saate kadar da geri dönmemişti. Çok merak ediyordum onu. Çok korkuyordum. Sıcak yatağımdan terliklerimi giyerek aşağı indim. Tam karşımda bir ayna vardı. Biraz zayıflamıştım sanki. Zayıflasamda hatlarım daha çok ortaya çıkıyordu sanki. Üstümdeki pepeli elbiseye kaymıştı gözlerim. Dizlerimin biraz üstünde biten geceliğim nedense çok hoşuma gidiyordu. Yıllardır benimle beraberdi. Bu düşünceyle gülümsemiştim bile. Yıllardır benimle...
Saçlarım iyice uzamıştı. Hiçbir boya olmamasına rağmen olabilecek en siyah tondaydı. Uçlara doğru hafif dalgalıydı. Ne çok değişiyordum. Aynanın karşısına geçerdim her gece önceden. Odada tek başıma olmak bazen beni çok korkuturdu. Hayallerime sığınamazdım ya bir yerden kopmuş olurdu ya da uçları birbirine dolanırdı ve ben düğümü çözemezdim. Döktüğüm gözyaşlarında boğulmamaya çalışırken öğrenmiştim ben çırpınmayı.
Ani bir kalp sızısıyla duraksamıştım. Nefesim cigerlerimi yakıyordu. Bütün tüylerim diken diken olmuştu. Hasta mı oluyordum acaba? Ekrem paşam, insanın ruhu hasta olmadan bedeni hasta olmazmış derdi. Ruhum mu hastaydı? Üşüyordum. Ne olmuştu böyle ansızın? Bir yerimde bir acı hissetmiyordum o iyiydi demek ki, peki bana ne oluyordu?
Odamdan parmaklarımın ucunda çıkmıştım. Ece'nin odasına girdiğimde onun da yatağında uyuduğunu gördüm. Derin bir oh çekmek istiyordum ama çok acıyordu. Ayaklarım benden habersiz grinin odasına yönelmişti. Odanın kapısından itibaren o koku burnumu esir almıştı. Aniden odamdan gelen telefon sesiyle irkilmiştim. Zorda olsa odama tekrar döndüğümde Araf'ın bana aldığı telefonu farkettim. Çalıyordu. Araf arıyordu. Sanırıım öyle olmalıydı. Başkasını kaydetmediğini söylemiş ve kendisini ARAF KOLHAN olarak kaydetmişti. İsmi bile gülümsememe neden olmuştu. Kısa süreli bir durgunluktan sonra telefonu cevaplayabilmiştim. Müzik sesi ve kahkaha sesleri geliyordu.
Titreyen sesimle beraber zor da olsa Alo diyebilmiştim. Kollarım uyuşuyordu sanki. Ses vermiyordu. Başkasıyla konuşuyordu sanki. Çok güzel,melek gibi dediğini duymuştum dakikalar sonra.
Elim ayağım titremeye başlamıştı. Kadın sesleri yükseliyordu. Daha fazla dinleyememiştim. Telefonu kapatmıştım. Şaşkınlıktan ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Gözyaşlarım akmaya başlamıştı. Gök gürlüyordu. Yer gök birbirine karışıyordu sanki. Evdeki tüm avizelerden sesler geliyordu. Dur lütfen dur dediğini duydum küçük Gecenin. Ama duramıyordum. Odadaki eşyalar savrulmaya başlamıştı. Dur hadi demişti burnunu silerken küçük gece. Hayal meyal buğulu gözlerimle kapıda Ece'yi görmüştüm. Odadaki bir çerçeve tam ayağının olduğu yerde paramparça olmuştu.
"Çık Ece" dedim titreyen sesimle. Elimle de gitmesi için işaret yapmıştım. O ise bana doğru yürümeye başlamıştı. Çok korkutmuştum onu. Bu odadan çıkmalıydım.
Kendimi sakinleştirmek için hızlıca yanından geçip evin kapısını buldum. Duvarları yoklaya yoklaya ulaşmayı başarmıştım. Bacaklarım titriyordu. Ellerim boğazıma sarılmıştı. Nefes alamıyordum. Hafif hırıltılar çıkarmaya başlamıştım. Ayakkabılarımı giymeden merdivenleri inmiştim. Nasıl inebilmiştim bilmiyordum.Dışarı çıktığımda ne yöne gitmem gerektiğini de bilmiyordum. Bu şehri de onun yaptıklarına da dayanamıyordum. Hiçbir şey umrumda değildi sanki. Gecenin bir yarısıydı. Etrafta kimseler yoktu. Arkamdan Ece'nin çığlıklarını duyuyordum. Ama durmuyordum. Durmamalıydım. Durmamıştım da elimden geldiğince koşmuştum. Hiç bilmediğim sokaklara girmiştim çoktan.
Kalbime tekrar bir acı saplanmıştı.
Anne çok acıyor diye inliyordum. Çok acıyordu. Sanki can veriyordum.
Kendimi boş bir araziye atmıştım. Yalın ayak yürüdüğüm sokaklarda kendimi en sonunda biraz olsun nefes alabilirken bulmuştum. Ayaklarım paramparça olmuştu. Kendimi toprakla bütünleştirmiştim. Şimşekler üstümden yayılıyordu şehre. Vücudumdan çıkan elektrikler toprakla buluşuyordu. Biraz olsun acım azalıyordu sanki. Nefes almaya çalışıyordum. Hadi bizim için diyordu Gece. Ellerim boğazımı sıkmaktan vazgeçince yağmur yağmaya başlamıştı. Dakikalar içinde sırılsıklam olmuştum. Bu sırada zar zor seçebildiğim 4 insan gördüm. Görüş açımı az da olsa engelleyen bir ağaç ve gözlerimde gözyaşları vardı. Bana doğru geldiklerini farkettiğimde ayağa kalkmaya çalışmıştım. Ama çokta başarılı olamamıştım. Geceliğim iyice açılmış bacaklarımı gözler önüne sermişti. Çok yorgun hissediyordum kendimi. Geriye doğru gitmeye çalışsamda bir tanesi çoktan bacağımı tutmuştu. Kahkalar atıyorlardı.
"Güzellik biraz eğlenelim seninle" demesiyle titremeye başlamıştım. Hepsinden ayrı ayrı sesler çıkıyordu. İğrenç bir koku doluyordu burnuma. Hiçbir şey yapamıyordum. Kilitlenmiştim sanki. Gözlerimi açabilecek gücüm kalmamışken büyük bir gürültü koptu. Her yer bembeyaz olmuştu. Gökyüzünden yere bir ışık kümesiyle beraber bembeyaz giyinen bir erkek inmişti. Gözlerimi zorluyordum, incelemeye çalışıyordum. Üstümdeki ve yanımdaki adamlar saniyeler içinde kanlar içinde kalmışlardı. Çığlık atıyordum bu ıssız sokakta. Nasıl olmuştu bu? Hayal mi görüyordum? Etrafta insan bedenleri vardı. Aklımı yitiriyordum. Daha birkaç saniye önce yaşıyorlardı.
"Ne yaptın onlara" dememle bana yaklaşması bir oldu. Küçücük kalıyordum yanında. Beni kurtardığı için teşekkür etmem gerekirdi belki ama bu adam beni korkutuyordu.
"Gelme öldürürüm seni" diye de ekledim. Ne kadar uzaklaşmaya çalışsamda tek seferde nefesini yüzümde hissetmeye başlamıştım. Çok yakındı. Dudakları dudaklarıma değecekti sanki. Gözleri simsiyah, uzun boylu yaşı bana yakın duran bir adamdı karşımdaki. Yüz hatları çok sertti. Kanatları vardı gövdesinden yayılan. Çok heybetliydi. Kanatlarında M.P yazıyordu sadece.
"Kimsin" dedim dik durmaya çalışarak.
"Birlikte olman gereken adam" dedi sırıtarak. Ne saçmalıyordu?
"Nesin sen" dememle bileklerimden tutması bir oldu. Vücudumdan elektrik yayılmaya başlıyordu ama yenik düşüyordum. Sesim kısılmıştı.
"Annenden sorulacak hesabım var ve sende benimle geliyorsun" demişti. Bileğimi tuttuğu yer dövmemin olduğu yerdi. Gözlerimin bileğime kaymasıyla kıpkırmızı olduğunu görmüştüm. Kolyem de yakıyordu tenimi.
Çekiştirmeye başladığı sırada burnuma ıhlamur kokusu dolmuştu. Güvende hissetmeye başlamıştım yine. O burda mıydı gerçekten? Gelmiş miydi? Nasıl bulmuştu ki beni?
Arkama bakmak için döndüğümde onu görmüştüm. Gözlerinden alev çıkıyordu sanki. Gözleri bileğimi tutan ellerde takılı kalmıştı. Elleri yumruk halini almıştı. İzin verir miydi bu adamın beni götürmesine? Nereye götüreceğini bile bilmiyordum. Gözlerinin içine bakıyordum ıhlamurun. Benim canımı çok acıtmıştı ama ben yine ona koşmak istiyordum. Dudaklarından korkma dediğini okuyabildim sadece.
"Yaklaşma" diye bağırmaya çalışmıştım. Dudaklarımla tekrarlıyordum. Gelme diyordum. Gelip beni almasını çok istiyordum ama bu adam ona zarar verebilirdi. Git lütfen diye de ekledim.
"Eğlence başlıyor" demişti kim olduğunu bilmediğim adam. Sırıtıyordu. Bu sırıtma içimi ürpertmeye yetmişti. Korkuyordum. Neler oluyordu?
Geçen sefer sizi biraz beklettiğim için yeni bölümün birazcığını sizinle paylaşmak istedim😇 Sizce neler olucak?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜHÜR
FantasySaat 04.14 yağmur hızlandı ve sen yine yoksun her gün ki gibi. Müziği başa sarıyorum. Zorluyorum kendimi olmuyor, bir türlü ağlayamıyorum. Kendimi ağlamamaya alıştırdığım bencil yapım yine yapıyor yapacağını. Dibe kadar doluyum ama gözyaşları içeriy...