♾Bir vardın bir yoktun hep masal gibi.
♾
Melek çoktan kucağımda yerini almış ve uyumuştu. Ece çok mahçuptu. Bakamıyordu gözlerime. Ben de konuşmaya çalışmamıştım. Onu suçladığım için değil sadece bir duş almak istiyordum. Kimseyi istemiyordum. Dikiz aynasından beni kontrol eden Araf'ı bile...
Her ne kadar gitmemek için direnmek istesemde karşımda beni seven 2 insan vardı. Gözleri şiş şiş olmuştu ikisininde. Vazgeçmek o kadar kolay olsa kalbimi her seferinde şişle oyan griden vazgeçerdim.
Konuşmak istemiyordum. Kimse dokunmasın istiyordum bana. Sadece kafamı dinlemek istiyordum. Meleği Ekrem Paşaya emanet etmem gerekiyordu.
"Meleği ailesine götürmem gerekiyor." Diyebildim kısık sesle.
O da bir şey söylemeyip onaylamıştı beni. Ayrılacaktık ve belki bir daha göremeyecektim onu. O mutlu olacaktı. Gereken maddi yardımı her zaman yapacaktım. Ama ona verdiğim sözü ben tutamayacaktım. Bu savaşın içerisine onu sürükleyemezdim. Ellerimi burnuna götürmüştüm bile daha sonra saçlarında gezmeye başlamıştı ellerim. Gülümsüyordum. Ona ne zaman baksam gülümsüyordum. Griye ne zaman baksam içim burkulurken bu küçük avuçları olan çocuk beni mutlu ediyordu.
Hafifçe öne doğru eğilip burnumun ucunu yüzünde gezdirdim. Bebek gibi kokuyordu. Öyle çok bebek kokusu bildiğim için değil sadece çok temizdi. İçime doya doya çekiyordum kokusunu. Olurda bir şey olursa ıhlamur kokusuna bu koku karışsın istiyordum. Uyandığında çok ağlayacaktı belki ama ondan değerli değildi. Zaten onu bıraktığım aile onu öyle çok sevecekti benim yerimi dolduracaklardı. Beni unutucak diyemezdim çünkü bu sözü acı çekmeyen insanlar söyler. Kimse kimseyi unutmaz kimse kimsenin yaptıklarını da unutmaz. Sadece ya alışır susar, ya sever susar ama değer veriyorsa asla unutmazdı. O da beni unutmayacaktı. Ohh ben de bu güzel kokuyu unutmayacaktım.
Bazen özel güçlerimden birinin koku alma duyusu olduğunu düşünüyordum. Dudaklarım bu fikirle kıvrılmıştı.
Sana bakıyor, diyiverdi küçük Gece. İnan halim yok diyip onu düşünce bulutlarımdan birine oyun oynamaya göndermiştim.
Bana bakıyordu.
Aslında ona da kızgın değildim. Başımı cama yaslayıp gözlerimi kapatmıştım. Ben en çok kendime kızgındım.
......
Araf'ın kapıyı kapatmasıyla gözlerim açılmıştı. Melek hala uyuyordu. Ece de önde uyuyordu. Biz ise Ekrem Paşa'ya gelmiştik. Allahım çok özlemiştim. İnsanlara sarılmaya korkuyordum artık. Benim yüzümden bir şey olacak diye. Kucağımda Melekle inmiştim arabadan. Sadece bakıyordum. Meleği kucağımdan almıştı Araf içeriye götürecekti. Ekrem paşa ise benim donukluğuma aldırış etmeden sarıp sarmalamıştı beni.
Ben de dayanamamıştım. Sarılmıştım.
"Nasıl bu kadar sevebildin" diyivermişti.
Bu söylediğiyle başımı omzuna yaslamıştım. O böyle bir aşka sahip olduğum için hep şanslı bir çocuk olduğumu söylerdi. Çok az insanın böyle sevebileceğini ve benim herkese örnek olacağımı söylerdi hep. Tabi o zamanlar küçüğüm korkardım kendimden. O benimle konuşunca çok özel olduğumu hissederdim.
"Acıyor" diyivermiştim fısıltıyla.
Sırtımı okşuyordu. Her zaman ki gibi iyi geliyordu. Toparlanmam gerekiyordu. Artık eskisi gibi kim olduğumun önüme gelmesini beklemek yerine kendim bulacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜHÜR
FantasySaat 04.14 yağmur hızlandı ve sen yine yoksun her gün ki gibi. Müziği başa sarıyorum. Zorluyorum kendimi olmuyor, bir türlü ağlayamıyorum. Kendimi ağlamamaya alıştırdığım bencil yapım yine yapıyor yapacağını. Dibe kadar doluyum ama gözyaşları içeriy...