1-Bela

323 44 16
                                    

Öncelikle merhabaa :)

Bu kitaba başlayıp devam etmenizi şiddetle tavsiye ederim. Çünkü kurgusunun değişik olduğuna inandığım, hemde fazlasıyla inandığım ve severek yazdığım bir kitap oldu. Sizin beğenilerinizi almak benim için en büyük mutluluk sebebi olur arkadaşlar. Sıkıcı ve klasik gelebilir baştaki bölümler ama lütfen sıkılıp kapatmayın çünkü gerçekten kurguma inadığım bir kitap oldu. Bayadır yazıyorum ve yeni yayınlıyorum. Umarım sizde benim gibi beğenirsiniz, iyi okumalar :))

Multimedia: Miray

"Ne salaksın sen ya!"

Gülümsedi.

"Nasıl anlamak istersen."

Kaşlarımı çatıp karşımdaki çocuğa baktım.

"Alt tarafı üstüne portakal suyu döktüm. Korku filmlerinden fırlamış gibi 'başına bela olacağım.' Ne?"

Omuz silkip kafenin çıkış kapısına doğru yürümeye başladı.

"Bir daha görüşmeyeceğiz nasılsa, inşallah o omuzlarından tutup ters döndürürler seni. Ego topu seni!"

Öyle bir arkasını döndüki yerimde sıçradım bir anda. Gülümseyip el salladım.

Kafasını olumsuz anlamda salladı.

Kafeden çıktığında derin bir nefes alıp yerime oturacakken garsonun tam karşımda olduğunu gördüm. Berile baktım. Ben çağırmadım gibisinden elini kaldırdı. Garsona dönüp konuşmaya başladım.

"Hesabı istememiştik henüz?"

"Biliyorum efendim bunun için gelmedim. Müşterilerimizi rahatsız ettiğiniz için sizi çıkarmak zorundayım."

Ağzım açık bir şekilde elimi havaya kaldırırken Beril'e baktım. Ayağa kalkıp kaşlarımı çattım.

Birlikte kafeden çıkar çıkmaz etrafta cirit atmaya başladım.

"Salak çocuk!Gitti ama yinede bırakmadı peşimizi. Günümüzü mahvetti. Ama ben varya, bir göreyim onu üstüne atlayıp o sürekli oynadığı saçlarını tek tek yolup onu kel bırakmazsam benim adım Miray değil!"

"Harbiden o neydi öyle ya? Bir girdi fırtına gibi maşallah."

Kendime gelip ifadesiz bir şekilde Beril'e baktım. Beril de ellerini teslim olmuş gibi kaldırdı.

"Tamam bir şey demiyorum. Sen haklısın eşek o."

Gözlerimi devirip yürümeye başladım. Beril bir anda önüme geçip kollarımdan tuttu. En masum bakışlarından bana göndermeye başlayınca ne diyeceğini az çok tahmin etniştim.

"Kızım alt tarafı kafeden kovulduk daha gün devam ediyor. Bence hala alışveriş yapabiliriz."

Beril böyle deyince gülümsedim. Tam tahmin ettiğim gibi. Alışveriş yapmayı sevmezdim ama bir şeyler almayı severdim. Bu da alışverişti ama fazla zaman geçirmeyi sevmezdim. Beril'i kırmamak adına saatler sürecek alışveriş teklifini kabul ettim.

-

Pazarın bitişi ve pazartesinin o iğrenç vakti. Erkenden yatağını bırakma vakti.

"İstemiyorum."  Dedim uykulu bir biçimde.

"Beni yatağımla ebediyen evlendirin lütfen çocuğumuz da telefon olsun hiç bırakmayalım birbirimizi."

"Uykunda kafanı duvara mı vurdun salak kızım benim, kalk hadi kalk kalk!"

Kollarımın tutulup bir anda bedenimle birlikte havalanmasıyla bebek misali dudaklarımı büzdüm.

"Kötü anne, kötü anne."

"Hala söyleniyor bak. Geç kalacaksın kız!"

Kendime gelmenin vakti diye düşünüp kollarımı çektim.

"İyi be tamam. Yatağımla kara kedi gibi girdin arama zaten."

Annemin kıkırdayıp odadan çıktığına şahit olduktan sonra bende gülümseyip banyoya girdim.

Rutin işlerimi yaptıktan sonra giyinmeye başladım. Siyah dar bir tayt üstünede siyah 'freedom' yazılı beyaz bol bir kazak giydikten sonra saçlarımı taradım. Hafif bir rimel sürdükten sonra evden çıktım.

Annemi öpmemiştim çünkü beni kaldırıp hemen uyuyordu. Hem beni kaldır hem sen yat. Haksızlığında haksızlığı diye düşünmeden edemedim.

Okula geldiğimde Beril'in deli danalar gibi bir sağa bir sola koşturduğunu gördüm. Koşarak yanına gittim.

"Ne oluyor napıyorsun böyle mal gibi?"

Beril hemen kollarımdan tuttu ve beni sallamaya başladı. Bu hareketine karşı sersemlerken kendimi kurtardım. Sonra elimi havaya kaldırdım.

"Allah'ım kulunı görüyorsun. Az akıl fikir yarabbim anladın sen."

Amin yapacakken Beril yine kolumdan tuttu. Çarpılacaktı salak.

"Burda Miray burda!"

"Kim burada Beril? Kafayı mı yedin arkadaşım?"

Değişik hareketlere girip yerinde sevinçle zıplarken meraklanmaya başlamıştım. Ne onu bu kadar sevindirmişti merak etmedim değildi doğrusu. Tekrar kolumdan tutum benide zıplatmaya çalıştığında kaşlrımı çattım.

"Ay yeter! Beril kafanı mı üşüttün doğruyu söyle yerine gelmesi için zevkle iki tane patlatabilirim?"

Beril gözlerini devirdi. Sonra tekrar gülümsemeye başladı ve kalbini tuttu. Galiba kalp krizi geçiriyordu ve bu yüzden böyleydi.

"Buram üşüdü, yandı çok değişik şeyler oldu o geldi iyice karıncalandı burası!"

"Çatlatma benide söyle artık valla çıldırtırsın sen adamı."

"Dünkü kafedeki çocuk. Bu okula geldi işte anlasana saf kankam benim!"

Gözlerimi pörtletip olduğum yerde kaldım.

"Ne!" Diye bağırınca zaten üstümüzde olan gözler-Beril'in mal davranışları sağolsun- iyice artmıştı.

"Az sessiz konuşsana herkes bize bakıyor."

"Başlatma milletten Beril, deminden beri bakıyorlar zaten umrumda mı? Salak mısın kızım sen o mal buraya gelmiş diye sevinilir mi?"

Derin bir nefes alıp sinirden gülmeye başladım.

"Gerizekalı işsizlikte sınır tanımıyor herhalde. Sen görürsün derken bunu yapabileceği aklımın ucundan geçmemişti. Neyse ne! O salak burda ve gördüğün her yerde öldürücü bakışlar at hatta hiç atma yolunu değiştir ayrıca sorumu tekrarlıyorum sen ne diye sevindin bu habere sevinilir mi kızım!"

"Ben ondan hoşlanıyorum Miray."

Umarım güzel bir başlangıç yapmışımdır. Beğeni ve yorum yapmayı unutmayın, sizleri seviyorum 💕

Portakal Aşkı #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin