Kafamdaki seslerle huysuzlanıp döndüm.
"Ay Miray gece uyuyamadın mı kalk artık ya saat on buçuk oldu."
Dünkü olanlar beynimin içinde dolanırken Beril'in sesiyle kendime geldim. Gözlerimi ovuşturup yerimde doğrulandığımda kafama yediğim yastık darbesiyle yatağa ışık hızıyla yapışırken kaşlarımı çatıp Beril'e baktım.
"Mal ne vuruyorsun lan!"
Kahkahalarla gülen Beril'e uyku sersemi halinde yastık fırlattım ama isabet emediği için iyice kendime gelip ayağı kalktım.
"Kafanda parçalayacağım yastığı senin kaçamazsın benden."
"Allah, üstümü giyindim kızım zıbar sen ya ben uyandırmadım ki seni."
Sinsi sinsi gülümsemeyle ona yaklaşırken Beril hızla odadan çıktığında bende çıktım. Beril'in peşinden koşarken adeta bağırıyordum.
"Seni varya kaçma kızım gel buraya!"
"Ben canımı seviyorum Miraycığım mal mıyım ben niye durayım?!"
Bu cümlesine karşı gülümserken koskoca koridorda pijamalarımla olduğumu fark ettiğimde bi durdum. O sırada Beril de kaçarken konuşuyordu.
"Sen git üstünü giyin ben hazırım zaten."
"Köpek." Diye mırıldanıp odama doğru yürümeye başlarken bazı onbir ve onikilerin değişik bakışlarına maruz kalınca durdum.
"Az münakaşa yaşadık, ulan ne meraklı melahat çıktınız sizde."
Odaya girip üstümü giyindim hızla. Ardından saçlarıma az şekil verip saldım ve biraz abartıya kaçmadan makyaj yaptım. Tüm bunlar on beş dakikamı alırken hızla kahvaltı salonunu bulmam gerektiği için hızlı adımlarla odadan çıktım.
"Allah'ım bir şeyide hemencecik bulayım aha şu azı dişime yumruğu vurup kıracağım yemin ederim."
"Şu yemin işini azaltman gerektiğinin farkındasındır umarım."
Gelen sesle arkamı döndüm.
"Rüzgar?"
"Yok başkası."
Gözlerimi devirdim.
"Ha ha ha ha. Senin ne işin var burada?"
Düz bakışlarını bana yollarken yürümeye başladı.
"Hani her insanın ihtiyacı olan bir şey vardır her sabah, adı kahvaltı olan. Gördüğün gibi mutfağa gidiyorum."
Mutfağın yerini biliyorsa bende onu takip edebilirdim. Anne ördeği takip eden ördek gibi arkasından yürürken bana dönmesiyle durup gülümsedim.
"Şey, mutfağı bilmiyorum da ben."
Gülümsemeye başlayınca bende gülümsedim. Rüzgar sanırım uzun bir aradan sonra gülümsemişti, gülümsetebilmiştim. O hep böyle gülecekse ben hep rezil olabilirim diye düşündüm.
Ne?
Yok düşünmedim. Ne düşünüyorum öyle ben ya?! Tüm aklıma gelen düşünceleri aklımın en dip karanlık köşesine iterek Rüzgar'ın yanına geldim. Aklımdakileri unutmak amacıyla dün gece ki olanları aklıma getirerek bir soru yönelttim Rüzgar'a.
"Rüzgar, dün gece. Hoca gelmeseydi bana bir şey anlatacaktın. Eğer anlatacak durumdaysan-"
"O anı unut tamam mı?"
"Ne?"
"Ne ben oradaydım ne de sen. Ya da sen orada olabilirsin ama orada ben yoktum."
Kaşlarım çattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Portakal Aşkı #Wattys2017
Teen FictionBir portakal suyu, bir insanın hayatını ne kadar değiştirebilir ki? 0506*** ** **: Miray. 0506*** ** **: Telefonunun şarjı mı bitti? 0506*** ** **: bu yalan işini uzatma bu kadar bak, söylemem gerekirdi ama uyuzluk olsun diye söylemedim işte. 0506...