14

45 5 0
                                    

Sanırım aşkın tarifi buydu. Sanırım hissetiklerimin tam adı buydu. İç sesimin bana yankıladığı şey buydu. Duygularımın tam adıydı, aşk. Rüzgar'a karşı bir şeyler hissediyordum ve bu şuanki duygularımı hissettiğimin kanıtıydı. O bana her yaklaştığında bu oluyordu. Ya da ona dokunduğum an. Kalbim isyan edercesine çırpınıyordu. Bu gerçekten mükemmel histi, gerçekten.

Rüzgar bana yaklaşırken ne yapacağımı bilemediğim için gözlerimi kapattım. Şuan öylece kurbanlık koyun gibi bekliyordum.

Bir şey hissetmediğimde yavaşça gözlerimi açtım ve Rüzgarın karşımda olmadığını gördüğümde kaşlarımı çattım. Tabi ya! Sinirle arkamı öndüğümde Rüzgar'ın elindeki telefonumu görünce koşarak yanına gitmedim. Aksine sinsi sinsi gülümseyip ona baktım.

"Kilidini bilmeden açamazsın gerizekalı."

Bana ters ters bakarken yanıma yaklaştı ve telefonu bana uzattı. Bende aldığımda o telefonumu bırakmadığı için çekiştirmeye başladım.

"Ya ver!" Diye cırladığımda Rüzgar ani bir hareketle bıraktığı için yere kapaklandım. Galiba, çanağı kırmıştım.

"Ah!" Diye bağırırken kafamı kaldırıp Rüzgar'a öldürücü bakışlar atmaya başladım.

"Aklını açlıktan peynir ekmekle yedin galiba, mandanın yavrusu!"

Gülümserken kendi telefonun çıkartıp bir şeyler yaptı. Kaşlarımı çatarak ona döndüm.

"Benim fotoğrafımı çekmedin, değil mi?" Diye masumca çıkartmaya çalıştığım sesimle Rüzgar'a baktım. O ise gülümseyerek bana döndü.

"Hayır, etiketlendiğim gönderileri kapattım. Yani gören olmayacak." Diye güldüğünde bunu akıl edemediğim için kendime tokatlar atmak istiyordum.

"Pislik." Diye tıslarken omuzlarını silkti.

"Çok sevdin herhalde yeri."

Gözlerimi kıstım.

"Biz birbirimize aşığız zaten ya!" Diye iğnelerken Rüzgar gülümseyip bana yaklaştı.

"Desene sevenleri kavuşturdum o zaman."

Rüzgar gülerek arabaya ilerlerken sinirle elimi yere vurdum. Tamam sanırım hoşlanıyordum ama beni gıcık etmesi olmuyor mu, ah beni delirtecekti gerçekten!

"Sen varya sen, çok şerefsizsin.!" Diye bağırırken 'biliyorum' diye alayla karşılık verdi. Ayağa kalktım yavaşça ve arabaya doğru ilerledim. Hepiiz arabadayken Murat ise hala gülüyordu.

"Travma yaşıyor sanırım." Diye fısıldadığımda Rüzgar'ın hafif gülümsediğini gördüm. Bu sefer pislik gülmesi değil de içten gülümseme yapıyordu. Sanırım tanık olduğum en güzel olay buydu, Rüzgar'ın gülümsemesi. Rüzgar gülümsemeyi bırakıp kontağı çevirirken bende transtan kurtulup yerime sindim. Olanlar aklıma yeni yeni doluşurken yanaklarımın alev aldığını hissettim. Rüzgar beni öpecek sanmıştım, üstüne üstlük öpmesini beklemiştim. Rezillikti resmen! Şuan çantamı kafama fırlatmak istiyordum.

Bu olayı unutmak için az sosyal medya hesaplarıma bakmak adına telefonumu elime aldım. Telefonu açar açmaz gelen instagram bildirimleriyle adeta başım dönmüştü. İki bin takip isteği ne! O anda nerede olduğumu unutup gülmeye başladım.

"Allaah!" Dedim a yı uzatarak. Çiftetelli gibi ellerimi şıklatırken iki mal çocuk da işi gücü bırakmış bana uzaylı görmüş gibi bakarken sevinçten ikisinin de yanağını sıktım.

"Ulan sayenizde bugün de yüzüm güldü lan!" Diye söylenirken yanan yeşil ışıkla Rüzgar bakışlarını benden kesmiş bir tek Murat'ın bakışlarının etkisi altındaydım.

Portakal Aşkı #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin