16

34 7 0
                                    

Bir babanın sanırım ağzından çıkan en güzel kelimeydi kızım. On yedi yıllık hayatım boyunca bu lafı ilk kez duyduğumdan olsa gerek, yerime çakılmıştım sanki.

Soramıyordum, o silahlı adam senden ne istiyor diye bir türlü soramıyordum. Kızıydım ama kızı değildim.

Derin bir nefes alarak akmak için hücuma geçen göz yaşlarımı zar zor çekerek yavaşca arkamı döndüm. Babamın gözlerinin içine baktım.

'Kızı olduğunu anca bu zamanda farkeder, yüz verme kız.' Diyen iç sesimin dedikleri bir kulağımdan girip diğerinden çıkarken babamın gözlerinin içine bakmayı sürdürüyordum.

Sevgiye dair hiçbir ifadesi yoktu, öylesine söylenmiş bir laf gibi kullanmıştı sanki. Ama yinede içim akıl almaz bir şekilde enerjiyle dolup taşmıştı. Bana hayatım boyunca en duymak istediğim kelimeyi söylemişti. O kelimenin sıcaklığı buz tutmuş kalbimi çok az bile olsa ısıtmaya yetmişti bile.

Boğazımı temizleyerek ifadesizliğimi konulturmaya çalışarak babama baktım.

"Sadece kardeşimi iyi karşıla."

Kimsenin bir şey demesine fırsat bırakmadan hızla odadan çıkmıştım. Beş dakika içinde şirketin önüne gelerek temiz havayla ciğerlerimi buluşturdum. Hızla nefes alıp verirken Rüzgar'ın arkamda olduğunu görüyordum.

"O adam.."

Diye konuşurken ona döndüm. Burukça gülümseyerek konuştum.

"Babam." Dedim fısıltıyla çıkan sesimle. Rüzgar yanıma gelip bana sarıldığında şaşırsamda ben de ona karşılık verdim. İhtiyacım olan şey, tam olarak buydu. Birisinin varlığını yanımda hissetmek.

"Yıllarca beni hayatımla sınayan babam."

Titremeye başladığımda duvarlarımın arkasındaki Miray elini alnına vurmuş kafasını sallıyordu.

"Miray, sakin ol. Kendini o hiçbir şeye değmeyen adam için bu kadar tüketme." Sesi ağlamaklı çıkıyordu. Rüzgar gibi birisinin kendi dertleri varken benim bu derdime ağlayabileceğini sanmıyordum. Henüz ben bile ağlayamıyordum. Ama bir şey vardı, bana bu konuda verebilecek en güzel desteği veriyordu.

"İyi misin diye bile sormadı Rüzgar, o adam bana silah çekerken 'kızımı bırak' bile demedi!"

Titremeye devam ederken konuşmaya devam ettim.

"Beni korumasına gerek yoktu, ama iyi misin diye sorabilirdi değil mi?"

Sesim de titrerken Rüzgar beni kendisinden ayırıp yüzümü yüzüne sabitleyince konuştu.

"O adam baba değil Miray, o seni zerre hak etmeyen birisi. Şimdi ağla, ağla ki sakinleş. Daha fazla biriktirip içindeki derdi büyütme, lütfen."

Kafamı olumsuz anlamda sallarken görüşümün bulanıklaştığını fark ettim. Yere düşmemek için Rüzgar'ın kolunu tuttum, gözlerimi kapanırken o an dört sene önceki anı hatırladım. Yanımda kimsenin olmayışını.. Tutunacak kimsem olmadan o küçük bedenimin soğuk yerle buluştuğu anı. Şimdi ise, Rüzgar vardı. Dolaylı yollardan hep yanımdaydı. Onun yanımda oluşu beni o kadar cesaretlendiriyordu ki. Kocaman bir dağdı sanki Rüzgar. Geçici bir dağdı. Ondan hoşlanmamam için tek bir neden bile yoktu, onda bir sıcaklık hissediyordum. Belki de bu hissiyat daha önce hiç tatmamış olduğum baba sevgisiydi, bilemem. Ama emin olduğum bir şey vardı ki, Rüzgar'dan hoşlandığımdı o da.

-

Rüzgar'ın ağzından

Murat'ın o cümlesine sinir olmuştum, çünkü Rüya'nın ölümünü hala sindirememişken onun ergen konuşmaları ve Miray'la beni yakınlaştırma isteği sinir katsayılarımı zirvelere ulaştırıyordu. Üstüne üstlük Miray'ı Rüya'ya benzetmesi o an için bardağı taşıran son damla olmuştu.

Portakal Aşkı #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin