Hayat neydi diye düşünüyorum şuan. Şu yaşına kadar güldüğün, ağladığın, aşık olduğun,sinirlendiğin, nefret ettiğin ve birçok şeyi yaşadığın zaman mıydı? Eğer oysa benim şuanda yaşadığım tek şey karanlık. Kapkaranlık bir boşluktaydım ve düşünebildiğim tek şey bu karanlıktı. Suyun dondurucu soğukluğunu hesaba katamıyordum. Zaman denen şey kavramını yitirmiş nefesim tükenmişti.
En son neler olduğunu hatırlamaya çalıştım. Benim kıyıya gelmem, Beril'in Miray diye bağırması ve birinin beni o saniyede suya atması.
Evet tam şuanda gerçeklerde yüzleşiyordum. Şuan suyun altındaydım ve yavaşça dibe batıyordum. Dayanabilecek kadar nefessizdim şuanda, gözlerimi kapattım mümkün olduğunca daha da sıkarak, ölüyordum.
Beril'in ağzından
Ağzım açık kalmış bir şekilde Burcu'ya bakabilmiştim olanlar içinde. Az önce, neler olmuştu?
Olayları idrak etmek istercesine tekrar tekrar gözümde canlandırırken bu kızıl sürtüğün yaptığı tek hamle aklmda kalmıştı. Miray'ı suya attığı an. Şimdi ona aynısını ben yapacaktım. Sinirle soluyup işaret parmağımı ona uzattım.
"Sen, sen ne yaptın sürtük!"
Üstüne yürümemle Burcu'nun kaçmasıla iyice sinirlendim. Tam yılanı itecekken belimden kolların tutunmasıyla hareket edemeyip olduğum yerde kaldım. Kafamı çevirdiğimde yüzü oldukça yabancı gelen çocukla karşı karşıya kaldım.
"Sen kimsin be! Bırak bak çok fena olur öldüreceğim o sürtüğü!"
Yabancının kollarında debelenirken beni döndürmesiyle yönğm Burcu'ya ters düştü.
"Kızım bir dur manyak mısın nesin sen ya!"
"Bak bırak beni diyorum sana yoksa-"
"Yoksa ne?" Dedi yüzünü görememiştim ama sesinde oldukça alay tınısı vardı. Ne sanıyordu kendini bu?!
"Isırırım" dedim. Sivri köpek dişlerim vardı ve ısırdığım yerler gerçekten hasar alabiliyordu. Allah vergisi işte, güzeliz ama salak da değiliz.
Yabancının kahkahası kulaklarımı doldururken bu sesin büyüleyici olduğunu düşündüm bir an. Güzel gülüyordu açıkçası.
O anda aklıma gelen Miray tüm düşüncelerimi uçurdu ve tekrar tepinmeye başladım.
"Ya bırak arkadaşım suya düştü diyorum sana bırak!" Diye bağırırken koşup gelen Rüzgar'ı görünce bakakaldım.
Rüzgar hiç düşünmeden suya atladığında ağzım ikinci bir şokla açılmıştı. Güzel. Şimdi iki sevdiğim insan için üzülecektim.
"Al işte o da atladı şimdi ben ne yapacağım ben de mi atlayayım?"
O an yabancı çocuk beni bıraktığında ancak önüme dönüp çocuğa bakabildim tam olarak. Çocuk ise gözlerini deviriyor bana kızgın kızın bakıyordu.
"Rüzgar kurtarır onu."
Cümlesiyle bende ona şaşkın şaşkın baktım.
"Sen, Rüzgar'ı tanıyor musun?"
"Arkadaşıyım."
Dedi soğuk sesiyle. Tanrım, bu çocuğu yaratırken acaba boş vaktinde özene bözene mi yarattın? Çocuğa öylece mal gibi baktığımı anladığımda kendime geldim.
"Banane, seni sevmedim."
Yalan.
Çocuk Rüzgar'dan bile yakışıklıydı bana göre ama Rüzgar daha iyiydi. Yani onu sevdiğim için gözümde öyle duruyordu bilmiyorum ama Rüzgar'ı unutamıyordum. Bu düşünce kaşlarımı çatmama neden oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Portakal Aşkı #Wattys2017
Novela JuvenilBir portakal suyu, bir insanın hayatını ne kadar değiştirebilir ki? 0506*** ** **: Miray. 0506*** ** **: Telefonunun şarjı mı bitti? 0506*** ** **: bu yalan işini uzatma bu kadar bak, söylemem gerekirdi ama uyuzluk olsun diye söylemedim işte. 0506...