Pijamalarımı üzerimden sıyırarak iç çamaşırlarımla aynanın önüne geçip kendimi seyrettim. Bu gün Emir için güzel görünmeliydim. Giyeceğim elbiseyi İpekle Ankaradan almıştık. Uçuk pembe renginde. Muhteşem bir elbise. Bana çok yakıştığını idda ederek aldırmıştı İpek. Elbisemi üzerime tutarak kendime tekrar baktım. Mutluydum.
Konuşmamız gerekiyordu Emirle. Ona olan aşkımı anlatmam gerekiyordu. Bu aşkın sonu yoktu biliyordum ama yine de istiyordum işte. Sonu olmayan bir beklentiydi benimki. Ama sadece ben değildim bunu isteyen. Emir de istiyordu bunu adım gibi biliyordum. Hissetiklerini anlayabiliyordum. Kadınlar hisseder ya hani İşte öyle bir his benimki. Karısını sevmediğini de biliyorum hem. Neden beni sevmesin ki? Hem sevmediği bir kadınla yaşamak onun için de bir zulüm gibi değil mi? Annesinin ona yaptığı gerçekten haksızlık değil mi?
Biraz titrek ellerimde musluğu açtım ve yüzüme soğuk su çarptım. Sıra makyaja gelmişti. Yüzümü açık pembe bir allıkla boyamaya başladım.Kaşlarımı belirginleştirecek bir kalem, gözlerime çekeceğim bir rimel, sonra koyu olmayan kırmızı rujum. Gülümseyişime baktığımda dişlerimin yeterince beyaz olduğunu da anlamıştım.
Belki de yanılıyordum. Sadece benden uzak dur demek için çağırıyordu beni yanına. Bu olasılığı da düşündüm çantama eşyalarımı koyarken. Hisleri geri plana bırakınca mantıklı bir açıklaması yoktu Emirle ilgilenmenin. Bir kere en az onun kadar yakışıklı olan kardeşiyle beraberdim ve bana kendimi çok iyi hissettiriyordu. Ama hisler devreye girince işler değişiyordu işte. Aşk imkansızlıktı.
Bir iki küçük ayarlama,birazcık parfüm etkisinden sonra hazırlandığımı anladım. Yatağında mışıl mışıl uyuyan İpeğe bir not bırakıp çıktım.
"Günaydın tatlım, ben çıktım."
Her zamanki insanlar vardı Rüya pastenesinde. Çoğuna aşinaydım; tabi arada yeni yüzler de vardı. Ama aşina olduklarım bana çok değişik bakıyorlardı. Böylesine süslenmiş olmamı anlayamıyorlardı herhalde. Bir an kendimden acaba kötü mü oldum diye şüphelendim. Acaba gelmemeli miydim? Evli bir erkeğin peşini bırakmalı mıydım? Şu an burdan kalkıp gitmeliydim belki de. Karşıdan Emir'in geldiğini gördüğümde hemen kendime çeki düzen verdim. Onu görmenin verdiği heyecan yaşadığım kararsızlığı unutturdu bana. Mavi gözleri bir süre beni süzdükten sonra elini uzattı.''Merhaba Derya.''
''Merhaba Emir.'' Gülümseyerek elimi uzattım. Yanımıza koştur koştur gelen garsona dönerek ''iki kahve.'' dedi. ''İkisi de maki olsun.''
Sonra bana döndü. ''Umarım kahve içmek istiyorsundur. Çünkü sevdiğini biliyorum.''
''Evet.'' dedim.
''Güzel.'' diyerek gülümsedi. Bana bakıyordu. Bir şeyler söylemek istiyordu her halinden belliydi. Ama söyleyemiyordu. Ağzından kelimeler çıkmıyordu bir türlü. Garson kahveleri getirene kadar bir şey konuşulmadı masada. Kahveleri bırakan garson gittikten sonra uzun olacağını girişinden anladığım bir konuşma yapmaya başladı.
''Biliyorsun bence, sen harikasın.'' diye girdi konuya.
''Teşekkür ederim sen de harikasın.'' diyerek gülümsedim ama konuşmasını hazırladığı çok belliydi. Duymadı bile beni.
''Bak, o sana geldiğim gün sana karşı bir şeyler hissettiğimi inkar etmek istemiyorum. Çünkü bu gerçekten saçma olur. Sen bir erkeğin her türlü beğeneceği bir kızsın. Çok güzelsin bir kere. Karşı koyulmaz bir çekiciliğin var...''
Duymak istediklerim işta bunlardı.
''Sen benim tanıdığım en büyüleyici kızsın. O gün sana yaklaşıp seni deliler gibi öpmeye devam etmeyi çok isterdim. Ellerimin arasına o küçük vücudunu alıp sabaha kadar benim olmanı isterdim. Bunları sana itiraf ediyorum. Çünkü hayatım boyunca yalanlarla büyüdüm ve artık hep doğruları söylemek istiyorum. Ama küçüğüm.. biz birlikte olamayız.''
Gözlerimde yaşlar parlamıştı. Neden? Neden birlikte olamazdık? Resmen bana aşık olduğunu söylüyordu işte.
''Neden?'' diye sordum en titrek ses tonumla.
Gözlerimin içine baktıktan sonra başını öne eğdi ''Affet beni. Sana en başından yakınlaşmamalıydım. Ama isteğim dışındaydı her şey. Kendimi kontrol edemiyordum. O yüzden öptüm seni. Masum bir öpücüktü. Unutabileceğini sanmıştım. Canını yakmak istememiştim. Dedim ya birlikte olamayız.''
''Neden ama?'' diye sordum yine.
Gözlerim kızarmıştı. Buna emindim. Başını öne eğdi.
''Bilmiyor musun neden? Evliyim. Sana en başından bana yaklaşma dememin nedeni de buydu. Evliyim.''
''Beni sevmiyor musun?'' diye sordum kırmızı gözlerimle alev alev yanan gözlerine.
''Sevmemek zorundayım.'' dedi elini saçlarının arasından geçirerek.
Gözyaşlarım şiddetini arttırmıştı.
''Senin mutlu olmanı öyle çok istiyorum ki.''
''Biliyorum.''
''Beni affet. Lütfen kardeşimi de üzme. Seni seviyorsa üzülür. Onu da üzmüş oluruz. Eğer sevmiyorsan bırak onu ne olur.''
''Beni onunla görmeye dayanamadığın için mi yoksa gerçekten kardeşinin üzüleceği için mi?''
Başını ellerinin arasına alarak ses tonunu yumuşatmış halde cevap verdi:''Ne olur yapma bana bunu. Ateşe çağırma beni''
''Ama ben seni istiyorum, seviyorum..''
''Özür dilerim küçüğüm. Dediğim gibi senin de mutlu olmanı isterim.''
''Biliyorum.''
''Ama..''
''Ama ne?''
''Ama senin için daha iyi olacak eğer biz..''
''Ee?''
''Eğer biz.. Yani sanırım daha iyi olacaktı eğer biz arkadaş olsaydık.''
''Arkadaş?'' diye tekrarladım.
Boğuk gözlerini gözlerimden kaçırdı. Bunları söylediği için üzgün olduğunu hissedebiliyordum.
''Sana tek bir soru sormak istiyorum.'' deyince başını kaldırarak tekrar gözlerimin içine baktı.
''Seni dinliyorum Derya.''
''Şevval'i seviyor musun?''
Başını ellerinin arasına alarak masaya dayandı. Gözleri gözlerimle hiç temas etmiyordu. Yaklaşık 2 dakika hiç konuşmadı. Başını kaldırdığında gözlerinde yaşlar parladığını gördüm.
''Seviyorum.'' dedi yere bakarak.
Çenesini yüzüme doğru kaldırarak ''Tekrar eder misin?'' dedim. ''Eğer onu sevdiğini söylersen her şeyi bitirip kardeşini de rahat bırakacağıma söz veriyorum.''
Yaşlı gözleri yüzüme baktı. Tam kelimeler ağzından çıkacaktı. O an öyle korktum ki seviyorum demesinden. Ama demedi. Montunu alıp masaya para bıraktı ve gitti. Yine gidişini izliyordu yaşlı gözlerim. Adını bağırmama aldırmadan devam etti yoluna. Ne demekti bu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜĞÜM
General Fiction''Bizim aşkımız her şeyden üstün.'' Dudaklarını alnıma bastırdığında gülümsedim. ''Karına da söylüyor musun bunları yoksa?'' Gülümsediğinde omzumdaki elleri kollarıma indi. ''Yalnızca sana aşığım Derya.'' ''Ben de sana. Ama korkuyorum. Şimdi ne olac...