18.bölüm

5.6K 109 8
                                    

EMİR

Gözlerimi pencereye dikmiş ay ışığında yürüyen karımı izlerken hayata sövmekten vazgeçmiyordum. Neden lanet olası kader beni bu kadınla evlenmek zorunda bırakmıştı ki? Ona gerçekten haksızlık ediyordum. 

Ben lanet olası adamın biriyim!

Annem öldüğü zaman beni hayata bağlayan tek şeye kardeşime bile ihanet edebilecek kadar lanet olasıyım.

Derin bir nefes alıp odadan çıktığımda aklımdaki tek plan soğuktan muhtemelen donan karımı odaya geri getirmekti. Vicdanımı rahatlatmak için daha iyi bir çözüm şu an yoktu. Montumu ve onun montunu alıp bahçeye fırladığımda gözlerim Şevval'i arıyordu. Bankta oturduğunu görünce hemen fırladım.

Montu ona uzatarak yanına oturdum. ''Üşümüşsündür.''

''Teşekkür ederim.'' diyerek montu giydiğinde onu seyrediyordum. Karım, bana nasıl bu kadar yabancı olabilirdi?

Başımı omzuna yasladığımda elini saçımda gezdirdi. ''Özür dilerim.'' boğuk çıkan sesim yumuşamasını sağlamıştı.

''Seni istediğim için suç benimdi. Afedersin.''

Gözlerimi kapattığımda beni daha sıkı sarmıştı. ''Özür dilerim Şevval. Her şey için özür dilerim.''

Nefes alışverişlerini dinlerken ona karşı duyduğum tek hissiyat dostluktu. Sadece dostluk.

''Önemli değil. Başka kadınlarla oluyor olmanı kabullenebilirim.''

Yok artık!

Başımı omzundan hızla çektiğimde ses tonum sertleşmişti. ''Bunu sana daha kaç kere açıklamak zorundayım? Başka kadınlarla birlikte olduğum falan yok!''

Gözleri devirdikten sonra ayağa kalktı. ''Olduğundan şüphem yok!''

''Saçmalamayı ne zaman keseceksin sen?''

''Sen gerçekten kocam olduğun zaman! Ve bu nedense başka kadınlar yüzünden imkansızlaşıyor gibime geliyor. Evliliğimizi başka kadınların kollarında erittiğin gerçeğini şu anda haykırman hiç fena olmaz!''

Banktan ayağa fırladığımda arkamı dönüp gitmeye başladım. ''Lanet olsun. Ben de değer verip peşinden geliyorum!'' diye bağırarak eve doğru yürüdüğümde arkamdan gelmediğini umuyordum.

Mümkünse gelmesin. Hem de hiç.

İPEK

Nerde kaldı bu kız!!

Yarım saattir pencereye bakmama rağmen ortalıkta gözükmüyordu. Onu dışarda bırakıp uyumaya gitsem de rahat edemezdim zaten. Soluk renkli koltuğa oturup pencereden bakmaya devam ettim. Gecenin karanlığında sokak lambalarının aydınlatabildiği kadarını izliyordum. İçimdeki huzursuzluk git gide büyürken kapı sesi duydum. Hemen yerimden fırlayıp dış kapıya baktığımda kapı kapalıydı.

Siktir!

Yerinden kalkmış salona doğru gelen Zeynep Teyze'yi farkettiğimde soluk soluğa kaldım.

ipek sakin olmak zorundasın.

''Kızım sen daha uyumadın mı?'' Yanıma yaklaşıp yüzünü buruşturduğunda korkudan gözlerinin içine bile bakamıyordum.

''Uyumuştum da su içmeye kalktım. Uykum kaçtı.''

Elini yüzümde hissettiğimde bir an için gerildim.

KÜÇÜĞÜMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin