''Sonradan pişman olacağı şeyleri yapan kişiler intikam almış sayılmazlar.''
Sesi duyduğumda beynimde hafif bir uyuşuklukla ürperdim. Hemen bakışlarımı sesin geldiği yöne çevirdim. Emir!
Parmak uçlarım karıncalanmış, kalbimin soğukluğu tüm bedenime yayılmıştı. Kelimeleri toparlayarak ona bir şey söylemeye çalıştım, ama ağzımı açtığım anda boğazımdaki kuruluğu hissettim. Beni her şeyden vazgeçirebilme gücüne sahip -tek- o koyu mavi gözleriyle dikkatlice yüzüme bakıyordu.
''Ss..se...senin burda n-ne işin var?'' Kekekeleyerek de olsa sonunda kelimeleri toparlayabilmiştim.
Çökmüş olduğum yere doğru bir iki adım attığında göz yaşlarımı görmemesi için başımı önüme eğdim. Bulunduğum yerin yanına çökerek başımı kaldırdı. ''Asıl senin ne işin var burda?''
Kalbimdeki baskı her saniye artıyordu. Gözlerim, her geçen saniye daha fazla ağrımaya başlıyordu. Derin bir nefes alıp bu işten kurtulmam gerekti. Unutma Derya! Sen intikam alıyorsun.!
Beynim bana olması gerekeni çığlık çığlığa bağırırken bedenim göz göze olduğumuz bu an hiç bitmesin diye yalvarıyor gibiydi. Ama intikam alanlar beynini dinlemeli. Öyle değil mi?
''Ben, bir kaç parça eşyamı unutmuşum da, onları almaya geldim.''
Dengemi zar zor sağlayıp ayağa kalktığımda benimle birlikte o da kalktı. 'Kötü bir yalancısın.''
Haklıydı. Yalan söylemeyi gerçekten becerememiştim. Gözlerimi gözlerinden kaçırarak konuşmam gerekti. Yoksa 'beni bırakma' diye bağıran gözlerimden ne düşündüğümü hemen anlayacaktı.
''Bak, burda ne aradığını bilmiyorum ama, dediğim gibi sadece eşyalarım için geldim. Başka bir şey düşünme.''
Kapıya doğru ilerlediğimde kolumdan tuttu.
''Bu çok saçma! Kardeşimle evlenemezsin!''
Hızlıca kolumdan çekip kendine doğru yaklaştırdığında canım yanmıştı. ''Bırak beni! Senden izin alan yok zaten.''
''Böyle intikam olmaz! Kendine ne yaptığına bir bak. Bana da bak. Ne haldeyiz? Birbirimizi bu kadar severken hakettiğimiz bu mu yani? Kardeşimin çocuklarını doğurarak mı intikam alacaksın? Sen de biliyorsun ki sonu olmayan bu yola giridğinde en fazla acıyı sen çekeceksin.''
''İntikamla alakası yok. Ben Serdar'ı seviyorum!'' diye çıkıştığımda ortam sessizleşmişti. Koyu mavi gözlerinde yaşlar belirginleştiğinde benim yanaklarım çoktan ıslanmıştı.
''Az önce hala seni seviyorum diye ağladığın kişi de oydu herhalde?''
Yeniden gitmek için hareketlendiğimde kolumdan hızlıca çekti. ''Bıraksana! Canımı yakıyorsun.''
''Hala beni sevdiğini sen de biliyorsun!''
''Bırak dedim.''
''Kardeşimle intikam alamazsın benden. Bunu yapacak kadar adi biri olamazsın!''
Kolumu avcundan hızla çekip kurtardığımda yüzlerimizi yakınlaştırdım. ''Öyle mi? O zaman nasıl alıyorum izle ve gör.''
''Bitir su saçmalığı! Sedar'a da kendine de bana da yazık etmeyi kes.''
''Biz çok mutlu olacağız canım. Ama seni bilemem. O servet düşkünü kart karınla sana da mutluluklar diliyorum o ayrı tabii.''
''Onu sevseydin burda olmazdın!''
''Olmak istemiyorum. Bırak da gidiyim. Gidip kardeşinin koynunda uyumak için sabırsızlanıyorum. O muhteşem dudaklarını hissetmek için ölüyorum şu an. Ama hala bırakmıyorsun. Zavallı durumda olan tek kişi sensin.''
''Kes şunu!''
''Senden nefret ediyorum bırak beni!'' diye haykırdığımda kolumdan tutup var gücüyle kendine çekti. Dudaklarımız birbirine çok yakındı. O her zamanki heyecan tüm bedenimi kaplamaya başladığında beynimi devreye sokmakta zorlansam da bunu başarmıştım. Dudaklarını dudaklarıma biraz daha yaklaştırdığı anda var gücümle tokatımı suratına yapıştırdığımda şaşkın şaşkın gözlerime baktı. Bir kaç saniye süren sessizliğ bana saatler geçmiş gibi gelmişti.
''Artık seni durdurmuyorum. Hadi. Git!'' diye bağırdığında olduğum yerde öylece kalmıştım.
Bu tokat olmamalıydı...
Var gücümle koşmaya başladığımda boğazım yanıyordu. Göz yaşlarım etrafa saçılırken nefes alış verilerim kontrolümden çıkmıştı. Onu bu kadar çok severken yine gidiyordum. Başka çarem yoktu ki.. Masum bir bebeğin içinde olduğu bir ihanet bana göre değil. O küçük bebeğin hiç bir suçu yok ki. Benim yüzümden annesi babası ayrı büyümesine sebep olmak.. Bu bana göre fazla bir yük. Vicdanım kalbime milyonlarca daha neden sayabilirdi ama şu an tek hissettiğim şey, Emir'i çok sevdiğim ve ondan asla vazgeçmeyeceğimi bildiğimdi.
Eve doğru koşmaya devam ederken çalan telefonum hızımı kesmişti. Göz yaşlarımı elimin tersiyle silip burnumu çektim. Arayan Umuttu.
''Efendim?''
''Derya, sesini duymak istedim ama kötü gibisin.''
''Umut.'' dedikten sonra hıçkırıklarım başlamıştı ve bacaklarım bana itaatsizlik ettiği için olduğum yere çökmüştüm.
''Derya, iyi misin?''
''Gelir misin? Sana çok ihtiyacım var.'' dediğimde ses tonundan heyecanlandığı anlaşılıyordu.
''Gelirim tabii. Nerdesin?''
----------------
EMİR
Derya hızla koşarak uzaklaştıktan sonra göz yaşlarımı daha fazla tutamayacağımı anlayarak yatağa attım kendimi. Başımı yastığa bastırarak hıçkırmaya başladığımda düşündüğüm tek şey bana attığı tokattı. Nasıl bu kadar değişti? Benim sevdiğim kız değil ki şu anki Derya. Benim Deryam böyle acımasız değildir ki.. Aklımdaki düşüncelerle bacaklarımı karnıma kadar çektiğimde göz yaşlarım hala yatağı ıslatıyordu. Bu yatakta onunla uyuduğum geceyi düşündüm. Her şeyin muhteşem olduğu o gece.. Yaşadığım en güzel gece. En rahat uyuduğum o gece.. Hayatım boyunca en güzel uyuduğum o gece bu yataktaydım. Ve yanımda o vardı. Ama şimdi yok. Canımı yakan da bu ya işte. Onsuz uyunmuyor.. Gözümün önünde onun resmi, aklımda bir şarkı..
Uzun geceler boyunca,düşünü sardım doyunca
Kurak mevsimler boyunca,nergis düşledim doyunca
Derdine derman olup,gönlüne ferman olup
Fikrine kurban olup, seyrine hayran olup
Biraz buruk, biraz garip,haberlerin doyurmuyor
Yanındayken kolay elbet,sen olmadan uyunmuyor...
----Pilli Bebek- Uzun Geceler Boyunca-----
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜĞÜM
Ficción General''Bizim aşkımız her şeyden üstün.'' Dudaklarını alnıma bastırdığında gülümsedim. ''Karına da söylüyor musun bunları yoksa?'' Gülümsediğinde omzumdaki elleri kollarıma indi. ''Yalnızca sana aşığım Derya.'' ''Ben de sana. Ama korkuyorum. Şimdi ne olac...