"Şahselen, Şahselen kızım uyan.''''Kızım geç kaldın, saat oldu kaç hala yatıyorsun. Ah, ben diyorum ama dinletemiyorum ki akşam yatma sabah kalkma. ''
Üzerimde ki yorganı kenara atıp yatakta doğruldum ve yan tarafa dönüp bacaklarımı yataktan sarkıttım. Gözlerim desenli halıda gezinirken babaannemin sesini tekrar duymamla sıcacık yatağımı bırakıp dolabın karşısına geçtim. Dolabın kapağını açıtım ardından içerideki askılıklardan birkaç tane karıştırıp okul üniformalarımın asılı olduğu askılığı aldım ve yatağımın üzerine koydum. Elimi yüzümü yıkamak için banyoya girdim. Banyoda ki işlerimi bitirip tekrardan odama geçtim. Yatağın üzerine koyduğum siyah mini okul eteğim ve beyaz kısa kollu okul tişörtümü üzerime giydikten sonra yatağımın hemen yanında bulunan boy aynasının karşısına dikilip uzun, siyah saçlarımı dağınık bir örgü modeli yaptım. Yatağımın yanında bulunan ahşaptan yapılmış komidinimin üzerinde ki eyeliner ve rimeli alıp tekrardan boy aynasına doğru yürüdüm. Makyajımı da tamamladıktan sonra aşağıdan gelen babaannemin sesiyle çantamı alıp eski olduğunu belli eden merdivenlerden aşağı indim. Merdivenler eski olduğu için her attığım adımda gıcırdıyorlardı.
Merdivenin başlangıcında bulunan masaya zeytin tabağı koyan babaannem, ''Hele sonunda gelebildin kızım.'' Dedi ve masayla uyumlu olan demir sandalyeyi oturmam için gösterdi. Başımı omzuma doğru düşürdüm ve sıkkınlıkla söylendim. ''Aç değilim babaanne. Çıkmam gerek,'' deyip kapıya yöneldim. Kapıyı açacağım sırada bir el koluma kavradı ve beni kendisine çevirdi. Sağ elimi tutup avucumun içine bir şey koydu. Gözlerimi avucuma çevirdiğimde bir miktar para olduğunu gördüm. Dudaklarımda hafif bir tebessüm oluştu. Babam vefat ettiğinden beri bana babaannem bakıyordu. Durumu fazla iyi değildi, dedemin maaşı ile geçiniyordu daha doğrusu geçindiriyordu. Beni de o büyüttü. Tek oğlunun tek çocuğuydum. Ona fazla yük olduğumu biliyordum ama böyle olması gerekiyordu. Babaannemi çok seviyordum, arada aklıma geliyor eğer o olmasaydı bir başıma ne yapardım? Düştüğünde insanın elinden tutan birinin olması güzel bir şeydi. Gözlerim dolu bir şekilde ona bakıp derin bir nefes alıp verdim ardından zor da olsa konuşabildim, ''Teşekkür ederim, babaanne.'' Evden çıkmak için hareketlendim.
Dışarıya çıktığımda sıcak bir rüzgar tenimi yaladı. Okulum evime otuz dakika uzaklıktaydı. Yürüyerek okula gitmeye başladım. Antalya'da yaşıyordum ve bu sıcağa artık alışmıştım. Bu şehre gelmemi sağlayan şey ise babamın ölümü. Babam kendi bölümünde çok başarılı ve saygılı bir polisti. Herkes tarafından sevilir ve sayılırdı. Gezi Parkı olayları sırasında sebebi açıklanamayan bir nedenle vefat etti. Nasıl olduğu, neden oldu, kim yaptı, gören tanıklar var mıydı veya başka bir şey hakkında hiçbir bilgim yoktu. Ne polisler bilgi veriyordu ne de bir başkası. İlk başta çok zor geliyordu sanki tekrardan evin kapısını çalacakmış gibi bende gidip kapıyı açıcakmışım gibi fakat öyle olmadı, o kapı hiç çalmadı. Benim ondan başka kimsem yoktu. Hem annem hem ağabeyim olmuştu. O zamanlar tabii İstanbul'da yaşıyorduk. On dört yaşındaydım. Bir evimiz vardı büyük değildi, küçük ve sıcaktı. Evin içine girdiğinizde sanki bedeniniz uyuşuyor gibi oluyordu, rahatlıyordunuz tüm dertlerden uzaklaşıyordunuz. Evin içinde olan renkler sizi mutlu ediyordu, o evi babamla birlikte inşa etmiştik, duvarları beraber boyamıştık, odamda ki duvara resimler çizmiştik. Mutlu olmayı sadece bir ev ve bir kişi yapıyordu. Babamla birlikteyken her şey daha farklıydı. Her kız gibi bende babasına aşık bir kızdım. Her gece fotoğraflarımıza bakıp ona okulda neler olup bittiğini anlatıyordum. Sanki karşımdaymış gibi hissediyordum. En son telefonda konuşmuştuk söylediği cümle ve o sesi hala kulaklarımdaydı.
''Akşam erken yat, ben geç geleceğim.''
Annem ise... Aslında başımı bacaklarına koyup saçlarımı okşayan, okula giderken 'dikkatli ol' diyen, her anında merak eden bir annem olmasını ister miydim, bilmiyorum. Annemi hayatım boyunca ne gördüm ne de görmek istedim. Beni ve babamı bırakıp gittiği için ondan nefret bile edemiyorum, tanımadığım birinden nasıl nefret edebilirim ki? Tanıdığım kişilere annemi sorduğumda sadece susmayı tercih ediyorlar.Babama sorduğumda da ortamda derin bir sessizlik oluyordu, gözleri doluyordu. Öldü mü, kaldı mı, evlendi mi? Bu soruların cevaplarını sorduğum kişilerden alamıyorum. Babaannem de buna dahildi. Annesiz büyüdüm ve yokluğunu hiç hissetmedim. Çünkü yanımda onun yokluğunu dolduracak kişiler vardı. Ayağıma takılan taşla düşüncelerimden sıyrılıp kendime geldim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYA KOLEJİ
HumorBir kolej, KAYA KOLEJİ. İki ayrım; burslular ve burslu olmayanlar. Birbirini sevmeyen gruplar, ilginç kişilikler ve okulun içerisinde kimliği belirsiz bir katille beraber mahsur kalmış öğrencilere öncülük edecek beş öğretmen. |080117| TÜM HAKLARI...