Herkese selam! Ben geldim. Eheheheh youtube girişi gibi oldu. Diğer bölüm için +30 demiştim ama yorumlarda çok fazla yeni bölüm istediğiniz için direkt yeni bölüm yazdım. Aslında daha erken gelecekti ama aksilikler oldu. Bölümü fazla beğendim mi beğenmedim mi bilmiyorum...Yorum ve oy verirseniz mükemmel olur, yazım yanlışım olabilir affola...
O değilde random atasım geliyor atamıyorum evlat acısı gibi bir şey lan. Neyse uzatmayayım...
Tefecileri atlatalı bir gün olmuşken, hemen ardından bu yangın çıkmıştı ve artık kendimden şüphelenmeye başlamıştım. Son zamanlarda yaşadığım bu olaylar, önceki yaşadıklarımıza göre daha ağırdı. Değişik giden bir şeyler vardı ve değişik olan şeylerin hepsi okulun içinde olup hayatlarımızı etkiliyordu. İlk önce benim havuza itilmem, daha sonra Gökhan Hoca'nın biz çıktıktan sonra havuza bir şekilde düşüp ölmesi. Spor salonunun içinde olan kameraların çalışmaması fakat dıştaki kameraların çalışıp Bulutla bizim giriş, çıkışlarımızı belli eden görüntüler vardı.
Bir terslik olmalıydı.
Daha yaralarım bile iğleşmemişken, babaanneme hiçbir şey anlatmıyorken bu olayların hepsinin üst üste gelmesinin bir sebebi olmalıydı.
Gözlerim sınıfı hızlıca taradı. Coğrafya sınıfı gibi fazla büyük değildi. Yerde alev alev yanan, farklı köşelere yığılan kağıtlar vardı. Kağıtlar sınıfın yarısını kaplıyordu ve artık görünürde sıraları seçemiyordum. Alevler oraya büyük bir hakimiyet kurmuştu. Boğazıma bastırılan elin sahibine baktım. Bu sıcağa rağmen, yüzündeki siyah maske onu tanımamı engelliyordu fakat gözleri açıktı. Koyu kahverengiydi. Gözlerine yansıyan alevler ondan korkmamı sağlıyordu.
''Bırak beni!'' diye bağırmaya çalıştım. Boğazımı elleri sıkıyordu bu da yetmezmiş gibi beni kapının hemen yanındaki duvara yaslamış, üstüme çullanmıştı. Boyu benden uzundu, boğazımı öyle bir sarmıştı ki elleri, başım yukarı doğru tam gözlerinin içine bakıyordu. Gözlerimi tekrardan sınıfta gezdirdim eğer beş dakika içinde buradan çıkamazsam yanarak ölecektim. Ve yanmanın en kötü ölüm biçimi olduğunu düşünenlerdendim. Böyle ölmek istemiyordum. Kim isterdi ki?
Duvarlara bakınca karardıklarını gördüm. Bembeyaz olan duvar, şuan berbat bir haldeydi. Aynı şekilde tavanda öyleydi. Simsiyahtı. Birazdan alevler dolaplara, dolaplardan panolara ve sonra bize gelecekti. Yangın alarm'ı çalmaya başladığında dış kapıdan gelen bir ses kendimi kötü hissetmemi sağlamıştı
''Şahselen!'' diye bağıran Elmira'nın endişeli olduğu ses tonuna yansıyordu. Koridorda kapıların duvara çarpış sesleri yükseldi. Üzerimizdeki duman dedektörü çalmaya başladı.
Artık gözlerim acıdan kapanmaya başlamıştı. Fazlasıyla duman solumuştum ve midem alt üst olmuştu.
''Bırak lütfen.'' Dedim ellerim, ellerine giderken. Sesim o kadar sessiz çıkmıştı ki, ortada ses yok denecek kadar kısıktı. Gözleri kısıldı. Kaşlarını çattığını anlamıştım.
''Şahselen sensin demek.'' Dedi düşünceli bir sesle. Elleri o sırada biraz gevşemişti fakat daha sonra tekrardan ifadesiz gözleri gözlerimi ardından bir adım geriye gitti ve gözleri üzerimi taradı. Bakışları ilk önce bacaklarıma, bacaklarımdan sonra kollarıma, kollarımdan sonra ise gözlerimi buldu.
''Bana bak!'' diye başladı cümleye. Gözlerim yaşarmaya başlamıştı ve alevler bize doğru geliyordu. ''Beni burada gördüğünü birine söylersen eğer, yemin ederim ki seni acımadan öldürürüm.'' Dedi. Kafa tutabilirdim, hatta bir an 'söyleyeceğim' diyecek gibi oldum ama kendimi durdurdum. Bu durumda sakin olmam gerektiğini ve dediklerini yapmam gerektiğini biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYA KOLEJİ
HumorBir kolej, KAYA KOLEJİ. İki ayrım; burslular ve burslu olmayanlar. Birbirini sevmeyen gruplar, ilginç kişilikler ve okulun içerisinde kimliği belirsiz bir katille beraber mahsur kalmış öğrencilere öncülük edecek beş öğretmen. |080117| TÜM HAKLARI...