Herkese selam! Uzun bir zaman bölüm atmadım, biliyorum. Bölüm aşırı aşırı uzun oldu, umarım okurken sıkılmazsınız.
Bu arada hikayeyle ilgili sorularınız veya benimle ilgili merak ettikleriniz olursa cevaplayabilirim.
Askfm: ugekbe1
Birkaç saniye geçmişti... Deniz intihar edeli sadece birkaç saniye geçmişti. Gözyaşlarım yanaklarımı ıslatıyor, çeneme doğru yol alıyor ve dudaklarım gibi titreyen elime damlıyordu. Arkamda benimle birlikte yerde soğuk zeminde oturan beden, Deniz'e gitmemi engellemek için bir kolunu belime diğer kolunu omuzlarımı tutacak bir şekilde bana sarmıştı. Onun ellerinden ne kadar kurtulup Deniz'e emekleyerek gitmeye çalışsam da izin vermiyor, hiçbir şekilde bırakmıyordu.
Soğuk ve gördüklerim karşısında terleyip titreyen ellerimi Bulut'un kollarının üzerine yerleştirdim ve ondan kurtulmaya çalıştım. Çenesini hızla omzuma koyduğunda, başımı uzaklaşması için hızlıca iki yana salladım. Böyle bir şeyi nasıl yapabilmişti? Deniz bunu hak etmemişti ve bunu hak etmek için hem çok küçüktü hem de çok... narindi. Bir insanın bunu hak etmesi için narin veya küçük olmasına gerek yoktu aslında.
Ben Deniz'e karşı sevgi beslememiştim aksine Bulut'un etrafında geziyor ve garip tavırları var diye saçma bir duygu var etmiştim içimde. Şimdi ise bu duygu bana o kadar bilinmez geliyordu ki... İliklerime kadar pişmanlık duyuyordum. O hastanede ona belki de öyle bağırmamalıydım, ona bu ilginç tavırları için garip şeyler beslememeliydim. İnsanlar farklıydı ve dünya da bu sebeple bu kadar farklıydı. Onu sahip olduğu farklılıklarıyla sevmeyi deneyebilirdim.
Buğulaşan gözlerimle sargılı olan bacağıma baktım. Bedenimde bacağımdan dolayı hissettiğim bir acı yoktu ama kalbim için aynısını söyleyemeyecektim. Kalbim de bir sancı vardı ve orada hissedebildiğim tek şey, Deniz'in bana karşı söylediği sözlerdeki çaresizlikti.
Benim artık umut edebileceğim bir geleceğim kalmadı.
Ben mucizelere de inanmam.
Söylediği yaralı cümleleri beynimde bir döngü halindeydi. Sargılı olan bacağımı kırıp zeminde düz bir şekilde uzatmıştım. Diğer bacağımı da kırık bir biçimde uzatmıştım. Bulut ise arkamda oturmuş olduğu için bacaklarını açmış ve beni ortasına almıştı. Bacaklarımın hemen yan tarafında onun bacakları vardı.
Buluttan her şeyi bekleyebilirdim. Mesela kendisi tam güveninizi kazandığı bir an da bir şeyler yapıp güvendiğiniz andan sizi pişman edebilirdi. Ya da psikolojik baskı uygulayıp, insanların aklını çelebilirdi ve sizi okulun en eziği olarak gösterebilirdi. Ama bunlar sadece bunlarla kalırdı. Bir insana böyle bir kötülük yapabileceği aklıma bile gelmezdi. Böyle bir şeyi yapmış olabilir miydi, yoksa her şey bir yanlış anlaşılmadan ibaret miydi?
Tırnaklarımı onun elinin üstüne geçirdiğimde yüzünü buruşturduğunu hissettim fakat yaptığım şey karşısında hiçbir tepki vermedi. Çatallaşan sesime aldırmadan, ''Bulut...'' diye seslendim ona ama tahmin ettiğimden de kısık ve güçsüz çıkmıştı sesim. ''Sen... sen ne yaptın?'' diye sordum.
Bir cevap beklemeden tırnaklarımı daha sert bastırdım etine. ''Sen ne yaptın!'' diye bağırdım bu sefer.
Bağırmamla birlikte gövdesini sırtıma yapıştırdı ve kollarıyla daha sıkı sardı. Kulağıma değen ılık nefesi beni daha fazla sinirlendirmişti. ''Bu kızı tanımıyorum ben.'' Dedi garip bir tınıyla.
''Sen iğrenç bir yalancısın!'' dediğimde kollarını bedenimden yavaşça çekti. Çekmesiyle birlikte beyaz fayans zeminde ellerimin yardımı ile ilerledim. ''Aklım almıyor! Sen nasıl bir pisliksin ya?!'' diye tekrardan bağırdım Deniz'in atladığı yere sürünerek gitmeye çalışırken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYA KOLEJİ
HumorBir kolej, KAYA KOLEJİ. İki ayrım; burslular ve burslu olmayanlar. Birbirini sevmeyen gruplar, ilginç kişilikler ve okulun içerisinde kimliği belirsiz bir katille beraber mahsur kalmış öğrencilere öncülük edecek beş öğretmen. |080117| TÜM HAKLARI...