Herkese selam! Hele sonunda yazıp atabildim. Fazla beklettim biliyorum ama bazı sorunlar oldu. İçime sinmeyen bir bölüm ile karşınızdayım. Aşırı uzun bir bölüm oldu. İyi okumalar.
Gözlerim, yerde hareketsiz ve koyu sıvının içinde yatan, Ulaş'ın bedeninin üzerinde yavaş yavaş gezindi. Ellerim titremeye başlarken, bedenim buz tutmuştu. Daha bugün tanıdığım kişi, daha birkaç dakika önce yanımızda olan kişi, şimdi yerde kanlar içerisinde yatıyordu.
Ulaş'ın bir metre uzağındaki levye'nin üzerindeki kan'ın parlak rengi midemi bulandırırken ellerimle ağzımı kapattım. Merdivenlerden akan kan yerde büyük bir gölet oluşturmuşken, bakışlarımı Bulut'a çevirdim.
Kaşları çatılmış, şaşkın bir ifade ile o da Ulaş'a bakıyordu. İkimizin de soğukkanlı olması gerekiyordu fakat ben başarabileceğimi sanmıyordum, üst üste gelen olaylar psikolojimin bozulmasına bile sebep olabilecekken ben hala bu okulda kalmaya devam ediyordum. Sanırım bu olanlardan kurtulabilmemin tek yolu, bu okuldan gitmemdi.
Ellerimi yavaşça ağzımdan çekerken, bedenim de titriyordu. Gelip giden ışıklar, ortamı daha da geriyordu.
''Bulut...'' diye ağzımda sessizce geveledim ve başımı ona doğru çevirdim.
Bulut'un bakışlarının bana kaydığını gördüm. Gözleri suratımın her yanında gezindi. Ağzımı zorlukla açıp sesimin titremesine engel olamayarak ''Ne yapacağız şimdi?'' diye sordum. Farkında olmadan sağ elimi koluna dolamıştım.
''Bilmiyorum.'' Dedi düz bir sesle. Başımı hafif iki yana sallarken ''Ne yapacağız, Bulut?'' dedim tekrardan. Aklımda sürekli bu soru dönüyordu ve ne yapacağımızı ikimizin de bilmediğini adım gibi biliyordum. İkinci kez böyle bir olay karşısındaydık, yine suçlanabilirdik fakat şu an önemli olan suçlanıp suçlanmamız değildi.
Bulut'un bakışları hala yüzümde gezinirken gözleri birden hemen arkamızda olan merdivene kaydı. Yüz ifadesi gerilirken, çenesini sıktı. Elimi kolundan ayırırken başımı anlamaz bir şekilde arkaya çevirdiğim de, gördüğüm yüz siması ile yutkundum. Merdivenlere bulaşan kan'a bakarken bakışlarını yavaşça merdiven'in altındaki kanlar içerisindeki Ulaş'ın bedene dikti. Ulaş'ı görmesiyle geriye doğru adımlaması bir olmuştu. Bulut'un ''Hassiktir.''demesi kulaklarımı aşıladı.
Müdürümüz Şaban, bizi hala fark etmemişe benziyordu. Ulaş'ın hareketsizce yatan bedenine hala bakıyordu. Kaşları garip bir şekil almıştı, gözleri yerlerinden fırlayacak gibiydi ve ağzı açık bir şekilde duruyordu. Birazdan neler olacağını kestiremiyordum. Şaban bunun bizim değil de, benim yaptığıma inanacaktı. Her zaman öyle olmuştu, şimdi de öyle olacaktı ve ben daha doğru düzgün bile yaşayamazken, hapishane denilen yere girmek istemiyordum.
Bakışlarını bir an tavana doğru dikerken, ellerini yukarıya doğru kaldırıp ''Bismillahirrahmanirrahim.'' diye hafifçe bağırdı.
Birkaç dakika boyunca öyle durdu. Gözleri yavaş yavaş yere indi ve gözlerimle, gözleri kesişince daha da geriledi. Bir bana bir Ulaş'a bakarken, gözleri Ulaş'ın hemen yanında olan levyeye sabitlendi.
''Sen...'' deyip yavaş ve sarsak adımlarla, merdivenlere bulaşan kan'a basmamaya çalışarak inmeye çalışıyordu. Arkamda var olduğunu hissettiğim varlık az da olsa bana sebepsizce bir güç veriyordu. Omuzlarımın titrediği, başka birisi tarafından hissedilirdi ve Bulut'un bunu hissettiğini biliyordum. Şaban, merdivenleri aşıp yanımıza doğru ilerlerken birkaç adım geri gitmemle Bulut'un gövdesine yapıştım. Başımı yana çevirip yukarıya kaldırdığım da, soluk gözleriyle karşılaştım. Başını bana yaklaştırdı ve dudakları kulağımı buldu: ''Sakin ol.'' Diye fısıldadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYA KOLEJİ
HumorBir kolej, KAYA KOLEJİ. İki ayrım; burslular ve burslu olmayanlar. Birbirini sevmeyen gruplar, ilginç kişilikler ve okulun içerisinde kimliği belirsiz bir katille beraber mahsur kalmış öğrencilere öncülük edecek beş öğretmen. |080117| TÜM HAKLARI...