2.BÖLÜM:"HAVUZ" (PART 2)

7.8K 409 63
                                    

PART-2

2.BÖLÜM:"HAVUZ"

"Şahselen, uyan artık."

"Şahselen, kalk kızım artık. Okula geç kalacaksın bak!" diye bağıran babaannemin sesi ile uyandım.

"Kalktın mı?!" diye tekrar bağırdığında bende yüksek sesle "Kalktım babaanne, kalktım." Dedim.

Ayaklarımı yatağımdan sarkıttığımda ayağa kalkmak için yataktan indim. Fakat bileğime giren ani bir acıyla sol ayağımı hemen yukarıya kaldırdım. Zar zor banyoya geçip kurumuş olan okul kıyafetlerimi alıp hızlıca ütüledim. Ütülediğim kıyafetlerimi giyerken dün yaptığım örgüyü açıp saçlarımı omuzlarımdan saldım. Yine banyoya girip el ve yüzümü yıkayıp havlu ile suratımı sildim. Boy aynamın karşısında geçtiğimde eyeliner ve rimel alıp gözlerime sürdüm. Merdivenlerden inereken sol ayağıma basmamak için her şeyi yaptım. Hele sonunda aşağı indiğimde babaannemin kahvaltı yaptığını gördüm. Ben de bir sandalye çektim, masaya oturup bir kaç şey yedikten sonra dün giydiğim eşofmanlarımı aldım ve çantama koydum.

"Babaanne ben çıkıyorum!" diye bağırdım pencereden dışarıya bakarken. Babaannem bana bakıp "Kızım haçlığın var mı?" Derin bir nefes alıp verdim.

"Var babaanne var. Hadi çıktım ben." Kapıyı açınca yüzüme vuran Güneş karşıladı beni.

***

"Evet, başın nasıl oldu bakalım?" diye sordu doktor. Zar zor gülümseyip "Ağrıyor arada." Dedim. "Olacak o kadar canım." deyip bileğimi sarmaya devam etti. "Senin de sağlam olduğun bir gün yok." Dedi dalga geçer gibi. "Çin malı gibisin."

Doktor olmasaydın sana gösterirdim ben Çin malını.

Maymun suratlı köpek!

Sol ayağıma çıkarttığım ayakkabımı soktuğunda suratımı buruşturdum. "Üç gün sonra tekrardan gel, geçmiş olsun."

Ayağa kalkıp yavaş ve topal adımlarla kapıya yönelip dışarıya çıktım. Okuldan içeriye topallayarak girerken derste olduğumuz için kendimi iyi hissediyordum. Çünkü ayağımı gördüklerinde yine dalga geçeceklerdi. Okulumuzda asansör vardı fakat öğrenciler kullanamıyordu. Öğretmenler, Müdür, Müdür Yardımcısı ve okula gelen özel kişiler kullanabilirdi.

Müdürün odasına girip raporumu ona gösterdim. "Neyin var?" diye sordu. Merak mı etmişti, hemde beni, burslu bir öğrenciyi? "Bileğimi incittim."

"Nasıl oldu?" diye sorduğunda ne kadar 'size ne' demek istesem de "Dün spor salonunu temizledikten sonra yolda giderken araba çarptı." Dedim. Başını sallayıp "Anladım, geçmiş olsun." dedi. "Çıkabilirsin."

Müdürün odasından çıkıp sınıfın kapısına geldiğimde durdum ve kapıyı çaldım. Dersimiz felsefeydi. Gökhan Hocayı görmemle yüzüme gülümseme yayıldı. Bir öğretmen bu kadar yakışıklı olamazdı. Dersinden ayrı bir zevk alıyordum, tipinden ayrı bir zevk... Gözleri beni gördüğünde gözlerimde biraz oylandıktan sonra kafamdaki morluğa ardından bileğime indi yüzünde büyük bir gülümseme belirdi. Ellerini masaya koymuş kalemle bir şeyler yaparken konuştu: ''Şahselen, yüzüne yakışmış, bileğine de.'' Ah! Unutmuştum, Gökhan Hoca da bizi öğrenci olarak görmüyordu. Çünkü o da özelleri tutuyordu yani bursluları sevmiyordu. Yüzüm asılırken kaşlarım çatıldı. ''Size de böyle biri olmak hiç yakışmıyor ama.'' Diye fısıldadım.

Kaşları anında havaya kalkarken yüzünde hafif bir sırıtış kalmıştı. ''Biraz daha sesli konuşursan iletişim kurabiliriz.'' Dedi.

''Bir şey demedim.'' Dedim ve yerime geçmek için kapının önünden ayrıldım. Güneyin yanına oturduğumda hocayı öldürecek gibi bakıyordu. Sadece o değildi üstelik Armağan ve Serkay da aynı şekilde bakıyordu. Güney kulağıma yaklaştı ''Şunu bir gün çok pis döveceğim akıllanacak.'' Dedi masanın üzerine bulunan sağ elini yumruk yaparken. Önümüzde oturan Serkay arkasına döndü. ''Okul bittiğinde hallederiz onu kardeşim.'' O sırada Armağan bize kulak kesilmiş olacak ki arkasına dönmeden konuştu.

KAYA KOLEJİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin