|Dokuz|

7.5K 229 14
                                    

Düzenlenmiştir.

1 Hafta Sonra

"Ağam yetişş Behran yine dellendi durduramıyoruz"
Ayşe ablanın odaya dalmasıyla ayaklandık.

Sabahlığımı giymek için hareketlendiğimde kızgın sesiyle yatağa çivilendim.
"Sen nereye geliyorsun kadın! Yat beni bekle."

"Bedirxan biliyorum hoşuna gitmiyor ama korkuyorum tek başıma"
ağzından eksik olmayan küfürleri gevelemesiyle odadan çıktık.

Son bir haftadır günlerimiz böyle geçiyordu. Behran krizler geçiyor geceleri eve kendini zor atıyordu. Kimseye de birşey söylemiyordu. Benimde gidip sormaya yüzüm yoktu. Bedirxan bizi yakaladıktan sonra elimden geldiğince Behranla gözükmemeye çalışıyordum.

Kaynanam iki oğlununda delirdiğine yanıyordu. Behran'ı bu hale düşüren kızı bulamamıştı henüz. Ama Bedirxan'ınki belliydi.

"Yeter ulan yeter yeteeer!"
diyen Behran camları kırıyordu.
Tiroj anne yere çökmüş adeta yalvarıyordu.
"Oğul nolur dur yapma"

Behran gömleği kan içinde yere yığılırken söylediği sözler kalbime hançer gibi saplanmıştı. '
"Sadece,sevdim.''
Gözleri gözlerime kilitlenmişti.
Tiroj anneyi odasına çıkarmışlardı, Deran babam ise Behran'ın bu davranışlarına artık kulak asmıyordu.
Sadece üçümüzdük..
Behran'ın sözlerinden sonra, Bedirxan'ın yakıcı bakışlarımı gözlerimi buldu. Sustu, sustum.
Sakince kafasını Behran'a çevirdi.
"Behran, bir haftadır kendinde değilsin. Ya kendine gel ya da getirmesini çok iyi bilirim. Ben yeni evlendim ulan! Senin saçma sapan aşk mevzularınla uğraşmak zorunda değilim."
Behran'ın Bedirxan'ın yakasına yapışmasıyla aralarına daldım.
Behran tıslarcasına
"Sen ne anlarsın aşktan Bedirxan Ağa?"

Bedirxan'ın tozu dumana katacağını anladığım zaman başımı tuttum.
"Ah, başım dönüyor"
Kendimi kocamın kollarında bulmamla kavgayı geçirtirmeyi en azından şimdilik başarmıştım.
"Kendini çok yordun odamıza gidelim"
Kapıdan çıkarken duyduğum tek şey birkaç küfürdü..
~~~~~~~~~~~|~~~~~~~~~
"En sonunda elimde kalacak görecek gününü" Bedirxan oda da volta atıyordu, son bir haftada her gece olduğu gibi.
Acilen sakinleşmesi gerekiyordu yoksa araları daha fazla açılacaktı. Bildiğim tek bir yol vardı.
"Birazcık sakinleş canım" diyerek elimi göğsüne koydum. Çenemi okşamaya başladı.
"Seni çok özledim Mizginim" dudakları boynumu bulurken ağzımdan çıkan inlemeye mani olamadım. Daha çok tahrik olmuş olacak ki duvara yapışmam bir oldu. "Beni delirtiyorsun kadın" dudaklarıma hırsla kapandığında sinirini çıkardığını anladım. Bu sefer Bedirxan'ın üzülmesine izin vermeyecektim.

BEDİRXAN RİŞVANOĞLU

Dilok evden gittiğinden beri evde çoğu şeyi de beraberinde götürmüştü. Huzuru mesela. Behran'ın krizleri can sıkmaya başlamıştı. Az buçuk anlıyordum bir kız meselesiydi. Ben mutluyken onun mutsuz olmasına dayanamazdım.
Belkide eski arkadaşlarından birine ulaşmalıydım. Behran'a eskilere yad etmek iyi gelebilirdi.
Kapının açılmasıyla içeriye süzülen beden, hayatım boyunca yanımda görmek istediğim tek yüzdü şüphesiz.
Yaptığı kahveyi masaya koyarken elleri omuzlarımı buldu.
"Kendini çok hırpalıyorsun, Bedirxan."

Ah bu kadının beni düşünmesi kadar mükemmel bir şey yoktu dünyada! 
"Sende benden farksız değilsin Zeramın." Üzüldüğünü fark etmemle ortama neşe katmak istedim.
"Ne o ilk ayımızı daha doldurmadan sıkıldın mı benden kadın."
Saçımda ellerini hissetmemle ani hareketle çektim kollarından. Kucağıma düşmesiyle aniden utandı. 
"Ne oldu Mizgin hanım sus pus oldunuz? Utandınız mı yoksa?"
Kafasını kaldırıp dik dik bakmaya başladı. İnatçı kedi.
"Hah, senden mi utanacakmışım, Rişvanoğlu"
Gözlerim dudaklarına kayarken "Belkide utanmalısın, Rişvanoğlu"
İlk düğmemi açarken elini dolaştırdı. "Yoksa Bedirxan ağa beni mi özlemiş"
Dudaklarına yaklaşacağım sırada kapı pat diye açıldı.
"Tövbe tövbe bir rahat durduğunuz yok" diye yakınan annem her zaman olduğu gibi Mizgin'i utandırmıştı.
İkimizde toparlanarak anneme bakmaya başladık.
"Oğul, artık ailecek oturup konuşmaya karar verdik. Behran'ın bu durumuna bir hal çare bulacağız."
Behran'ın adının geçmesiyle Mizgin kafasını eğdi.
Ne olmuştu şimdi? Her adını duyduğunda bu tepkiler de neyin nesiydi.
Daha sonra öğrenecektim nasıl olsa.
"Haklısın daye. Ailemizin tadı tuzu kaçtı. Yeni evlendim keyfini bile çıkaramıyorum"
derken Mizginden makas almıştım.
Bana öldürücü bakışlarını atarken annem her zamanki muzip ifadesini takınmıştı.

"De hayde siz devam edin bende eksik gedik var mı bir kontrol edeyim dayıngilleri çağırdım bu akşam"
Kapıyı kapatıp Mizgine döndüm.

"Çok hırpaladım kendimi malum, yorgunluğumu al istersen" derken çoktan üstüne yürümeye başlamıştım.

MİZGİN RİŞVANOĞLU

Salon misafirden dolup taşmıştı, yine yorucu geçecekti anlaşılan. Kahveyi karıştırırken dalgın duran Diloğa seslendim.
"Huhu, ne bu surat yeni gelin." başını kaldırdı.
"Ne varmış suratımda, ben içeri geçeyim kahveleri sen verirsin"
Bir gariplik vardı ama sonra öğrenirdim nasıl olsa. İçeri girmemle bütün gözler bana döndü.

Yaklaşık 2 haftadır bu konaktaydım ve Bedirxan'ı kızdırmamak için daha kapalı şeyler giyiyordum. Birazda gelin olmanın ağırlığı vardı üzerimde.
Yeni evlendiğimiz için ziyarete gelenlerin haddi hesabı yoktu.

Deran babamdan başlayarak kahveleri dağıtmaya başladım.
Derav dayıya geldiğimde ellerim titredi. Oda fark etmiş olacak ki
"İyi misin Mizgin, kızım?" hızlıca kafamı sallayarak Bedirxan'ın oturduğu koltuğun kenarına dayandım.

Korkmaya başlamıştım. Belkide sebepsiz yere kendimi kasıyordum ama Derav dayıyı görmek beni geriyordu. Özellikle Bedirxanla evlendikten sonra. Sonuçta beni Behran'ın kız arkadaşı olarak tanımıştı İstanbul'da. Kimseye tek kelime etmediğine emindim. Yoksa Behran'ın aleyhine olurdu her şey.
Onlar koyu bir sohbete dalarken, gözüm Behran'a ilişti. Gözlerini aniden bana dikmesiyle, çekmedim gözlerimi.
Aksine baktım, baktım. Ben bu adamdan bu kadar çabuk mu vazgeçtim diye düşünmeye başlamıştım bile. Üstelik yüz üstü bırakmamıştı da beni. Alev konusu yalandı.
Ama biz imkansızdık artık. Bedirxan'ın eline ilişti bu sefer gözüm, elimin üstündeydi.
Olması gereken yerde.
Ben olması gereken yerde ve olması gereken adamlaydım.
Evet, Behran'ı sevmiştim tüm saf duygularımla.  Ama kaynım olduğu gün ondan vazgeçmiştim içten içe.
Derin düşüncelerimi bölen Bedirxan oldu.
"Mizginim, çok yoruldun biliyorum istiyorsan yukarı çık" kafamı sağa sola salladım.
Bu kadar misafir varken gidemezdim.

Tiroj anne sözü alırken bütün dikkat toplandı.
"Hepinizde son zamanlarda fark etmişsinizdir, Behranımın hali hal değildir. Artık aile içinde bir karara vararak çözeceğiz evelallah."

Kayınbabam onaylarken "Senide çağırmamızın sebebi buydu Derav. Behran'ı bilirsin senin sözünü dinler.."
Behran çatallı sesiyle kesti sözünü.

"Benim bir şeyim yok. Zor zamanlardan geçtim sizi de hırpaladım biliyorum. Durumlar böyle gerektirdi, ama babamın da dediği gibi en iyi sen beni anlarsın Derav dayı" derken yine kafamı eğmiştim.

"Eşkamından kopmak zor bir şeydir (aşktan)." Herkes Derav dayıya anlamsızca bakarken Bedirxan kasıldı.
"O zaman çözümün nedir dayı!"

Derav dayı ayaklandı. Behran'ın omzunu sıvazlarken
"Ben bir aylığına İstanbul'a gideceğim. Ben işleri idare ederken Behran'ın yardımı çok dokunur, elbette."

Karar herkes tarafından makul görülünce ayaklandılar. Ferzin abim Diloğun karın ağrısı çıkınca çoktan eve geçmişlerdi. Aklıma Diloğun sorununu öğrenmeyi yazdım.
Behran'ın gitmesi hepimize iyi gelecekti.

Behran Rişvanoğlu gidiyordu, arkasında neler bıraktığını bilerek.
Fakat bilmediği bir şey vardı, geri döndüğünde her şey daha farklı olacaktı.

Behran'ın gidişiyle Mizgin ve Bedirxan aşkı körüklenecek miydi?
Yoksa Behran'ın gidişine üzülen Mizgin'in küllerini toplamak Bedirxan'a mı kalacaktı.

Ama herkesin emin olduğu tek bir şey vardı. O da yaşanacak olan aşktı...

ZERAMINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin