Doktor bizi eve gönderdikten sonra Baekhyun hiç durmadan denemeler yapıyordu. Bir şeyleri hem işaret diliyle hem de konuşarak söylüyordu. Ardından sadece dudaklarını kıpırdatarak söylüyordu. Açıkçası bir günde bu kadar şey işitmek başımı çok ağrıtmıştı. Ama ağrım olsa da şuanda benden çok daha mutlu olan kocama eşlik etmekten geri kalmıyordum.
Baekhyun bir şeyler daha demeye başladı ve bir deneme daha yapmak istediğini söyledi. Koltuktan kalktı ve ayaktayken işaret dilini kullanmayı bırakmak üzere elini indirdi. Direkt dudaklarıyla konuşacak sandım ama bana arkasını döndü. Sesi geldi:
"Çömlekçi bir kadına aşığım."
Duydum, duyuyorum. Hem de dünya üzerindeki en güzel sözleri duyuyorum.
Baekhyun yeniden önüne döndü ve hevesle bana baktı. Parmaklarıyla sordu: "Az önce ne dedim? Bil bakalım."
O da benim gibi şokta ve pek tabii ki emin olmaya çalışıyordu. Böyle bir durumda başka ne yapılırdı ki? O da haklı. Yıllar sonra duymuştum. Onunla tanışalı da en az 6 yıl oluyordu, her zaman işaret diliyle sohbet eden biz artık iki engelsiz olarak iletişim kuracağız, onu duyabiliyorum. Ama yine de emin olmak istiyordu. O yüzden hiç tereddüt etmeden parmaklarımla yanıtladım:
"O çömlekçi kadın da sana aşık."
Onu duyduğuma emin olduktan sonra dolan gözlerini hızla kırparak gözyaşının düşmesini engellemeye çalıştı. Ama başaramadı. Ayağa kalkıp ona sıkıca sarıldım. O ağlamaya başlayınca ben de ona eşlik ettim, gözyaşlarımız aynı anda aktı.
Baekhyun bir anda üstüme eğilip alnımı, gözlerimi, saçlarımı öpmeye başladı. O beni öperken ağlamayı bırakmıştım ama bu kez onun gözyaşları yüzümü ıslattı. Ağlıyordu ama mutlu olduğuna adım gibi emindim. Elleriyle başımı sımsıkı tutuyordu, öpüyordu. O sırada hiç durmadan tekrarladı.
"Seni seviyorum. Seni seviyorum. Seni seviyorum. Seni seviyorum. Seni seviyorum. Duyuyor musun? Dinle bak yine söyleyeceğim! Yüz kere daha, bin kere daha söyleyeceğim, kulakların benim sesimden bıkana kadar söyleyeceğim, seni seviyorum."
"Be-ben de."
**
Eylül 2016...
Duymaya başlayalı on beş gün oluyor, hızlandırılmış şekilde hem işitme hem konuşma terapisi alıyorum. Seslere tamamen alıştım ve artık o kadar yüksek gelmiyor. Çoğu kelimeyi ayırt edebiliyorum. Eğer çok uzağımda değilse tüm sesleri gayet net duyabiliyorum.
Geçen hafta hastaneye gittiğimde hemşireler bana kaldığım odadaki kamera kayıtlarını izletmek istedi. Sebebini anlamadım ama söylediklerine göre konuşma yeteneğimi geliştirme hevesimi arttırmaya yetecek şeylermiş.
Ben ve -artık yakın arkadaşım sayılan- iki hemşire bilgisayar ekranına bakıp hastanede uyuduğum sıralarda Baekhyun'un gelip neler yaptığını izlemeye başladık.
Meğer ben 6 saatlik ameliyattan sonra hemen uyanmamışım. İki gün boyunca yoğun bakımda kalmışım. Baekhyun saat başı bana şarkı söylüyormuş. Olur da uyanır uyanmaz işitmeye başlarsam ilk onun sesini duymalı, ilk onun şarkısını dinlemeliymişim.
Hemşire hanımlar beni dürterek sırıtırken uyandığım gün Baekhyun'un odaya girdiğinde konuştuğu an ekranda belirdi. Ben o sırada uyanıktım doğru ya! İşitmek denilen şeyi o sırada keşfediyordum.
Bu şirin suratın benim uyanmamı beklerken düştüğü hali görüyorum da... kendimi dövmek istiyorum. Doğru dürüst yemek bile yemeden başımda beklemiş. Video oynamaya devam ederken artık ezbere bildiğim sesi, Baekhyun'un sesini duydum:
"Bugün de mi? Bugün de mi uyanmayacaksın? Ama çoktan iki gün oldu."
**
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sesimi Duy / Baekhyun ✔
FanfictionBir dilek hakkım olsa, sesini duymayı dilerdim. Kulaklarım sesinle çınlasın, sözlerin kulaklarımdan girip içime işlesin isterdim. Sesini duymayı isterdim. Senin sesini duymayı... Seni bir kez olsun duymayı... °°° Bu kısacık hikayeyi işitme engel...