O zaman yani şu anda Baekhyun'un söylediği şeyi anladığım gibi yorumlama hakkım var, değil mi? Derinlere inmeye gerek yok. Çok soru sormayayım ama platonik aşkımın karşılık gördüğünü bilerek keyifle tatile gidebilirim sanırım.
--
Aralık 2015...
Uçağa binip inene kadar öyle bakışlara maruz kalmıştım ki herhangi bir uğursuzluğa denk gelmeden sağ salim iniş yaptığımıza şaşırmıştım.
Baekhyun benim valizimi de almış sürüklerken herkes gözlerini bize dikmiş bakıyordu.
Kiralanan bireysel araçlarla otele vardığımızda herkese oda anahtarları dağıtıldı. Kimse bana anahtar vermeyince herkes gittikten sonra Baekhyun beni odama götürecek herhalde diye düşündüm.
Otelin lobisinde tüm gözler üzerimizdeyken Baekhyun elini belime koyarak beni kendine doğru hafifçe çekti. Konuşmaya başladı ama yandan bakınca dudaklarını okuyamadım. Ben de pes edip önümdeki millete döndüm.
Bu kesinlikle benim abartmam değil, kadın çalışanların hepsi ağlamak üzereydi. Bazılarının gözleri öfkeyle parlıyordu. Baekhyun ne diyordu bunlara ya?
Belimde duran eliyle hafifçe beni dürttüğünde başımı kaldırıp Baekhyun'a baktım.
"Var, değil mi canım?"
Ne var? Ne değil mi? Beni yeniden dürttü, o zaman anladım ki söylediği şeyi onaylamamı istiyor. Herkesin içinde patronlarını kötü göstermek olmaz. Millete dönüp başımı sallayarak onayladım ve gülümsedim.
Herkes odasına dağılınca Baekhyun valizlerimizi aldı, ikimiz asansöre bindik.
"Millete ne dedin aşağıda?"
"Çok önemli bir şey değil."
"Benimle alakalı konuştun sanki. Ne dediğini söyle hadi."
"Eğer erkeklerden biri sana asılırsa onları kovacağımı söyledim."
"Yok artık!"
"Bu tatile seninle stres atmak için geldiğimizi belirttim. Sana yürüyen olursa yani beni strese sokan olursa onu öldüreceğimi söyledim. Bunu yapacak cesaretim var dedim. Sen de onayladın."
"Psikopat fikirlerine beni niye ortak ediyorsun Baekhyun? Böyle bir şey dediğini bilseydim onaylamazdım. Niye milleti işiyle tehdit ediyorsun?"
"Tamam ahlak masası tamam. Daha ilk dakikadan parmakların düştü. Ha bire konuşuyorsun."
"Parmakların düştü ne ya?
"İşaret diliyle konuşuyoruz ya hani... çenen düştü... parmakların düştü. Aynı."
Beni güldürmeyi başardığında asansör bizim kata gelmişti. Baekhyun önden gidip odayı buldu. Kapıyı açtı beni içeri buyur etti.
"Senin odan nerede Baekhyun? Bu kattadır umarım."
"Evet bu katta."
"Hangi oda?"
"Bu oda."
"Bu oda derken?"
"Burası ikimizin odası."
"Neden birlikte kalıyormuşuz?"
"Neden ayrı kalalım?"
"Çünkü... çünkü yani... ayrı kalmalıyız çünkü... aynı odayı paylaşmak için bir sebep yok. Ne bileyim yani neden birlikte kalalım ki?"
"Aşağıda herkese stres atmak için geldik demiştim hatırlıyor musun?"
"Evet."
"O neyin stresi biliyor musun?"
"İşte sen bütün yıl çalıştın, onun stresi. Ben de tedavi süreci derken yıprandım onun stresi."
"Hayır küçük hanım. İkimizin ortak bir stresi var."
"Neymiş o?"
"Evlilik."
"Kim evleniyor?"
"Biz."
"Ne?"
"İkimizin de düğün öncesi stres atmaya ihtiyacı var. O yüzden geldik."
"Baekhyun bu da ne demek oluyor?"
"Benimle evlen demek oluyor."
"Hemen mi?"
"Hemen şimdi olmaz çünkü Kıbrıs devletinden izin almamız zor. Ülkemize dönünce."
"Ah bi dakika! Sen az önce bana...?"
"Evlenmeyi teklif ettim."
"O zaman baştan alalım Baekhyun ben hazırlıksız yakalandım. Doğru bir cevap veremedim."
"Doğru bir cevaptan kastın 'hayır'sa baştan falan alamam."
"Yok yok tamam baştan sor. Heyecanlandım. Hadi acele et! Bir daha sor. Hadi! Cevabımı unutmaktan korkuyorum."
"Benimle evlenir misin?"
"Evet."
"Evet demenin nesini unutacaktın ki?"
"Şu an adımı sor hatırlamam Baekhyun!"
"Benim adımı hatırlıyorsun, o yeter."
Dünyanın en garip evlilik teklifi ve en garip cevabı olarak tarihe geçen listeyi inceleyin, bizimki kesin üst sıralarda bir yerdedir.
Madem teklif böyle langur lungur bir şey oldu. Bari içimden geldiği gibi itiraf edeyim. Parmaklarımı havaya kaldırdım ve bunca zaman annemle Jongdae'ye dahi kurmadığım o cümleyi kurdum.
"Seni seviyorum."
Keşke o da hemen şimdi beni sevdiğini söylese, ben de duyabilsem... işaret diliyle değil de dudaklarıyla söylese, ben de işitsem... çok da büyük bir dilek değil hani! Keşke kabul olsa!
Bana yaklaşıp dudaklarını dudaklarımla birleştirdiğinde dileğim kabul olmuştu.
İşaret diliyle değil dudaklarıyla söylemişti beni sevdiğini işte...
Ben duyamasam da dudakları beni sevdiğini söylemişti, kulaklarım değil ama kalbim duymuştu söylediklerini.
Eğer ben işitme engelli olmasaydım, eğer kulaklarım işitiyor olsaydı Baekhyun'u şu anda yine kulaklarımla değil kalbimle dinlerdim.
Baekhyun sevgisini kalpten gelerek söylemişti. Ben de kalbimle dinlemiştim.
Kalpten gelerek söylenen şeyleri bir tek kalbimiz duyabilir çünkü.
**
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sesimi Duy / Baekhyun ✔
FanfictionBir dilek hakkım olsa, sesini duymayı dilerdim. Kulaklarım sesinle çınlasın, sözlerin kulaklarımdan girip içime işlesin isterdim. Sesini duymayı isterdim. Senin sesini duymayı... Seni bir kez olsun duymayı... °°° Bu kısacık hikayeyi işitme engel...