Nisan 2012...
Bugün yeni öğrencilerle çömlek kursunun ilk dersini yapacağız. Hem iş arkadaşım hem çocukluk arkadaşım olan Jongdae, ben öğrencilerimle tanışırken bize eşlik ederdi ve genelde ilk derslerde yanımda olurdu. Söylediklerimi -daha doğrusu işaret ettiklerimi- öğrencilere çevirirdi. Daha sonra kendi kursunu başlatır, öğrencileriyle yan sınıfta derse girerdi.
Geçen hafta yeni öğrencilerin kayıtları için son gündü ve doktoruma görünmem gerektiği için kayıt işlerini Jongdae'ye bırakmıştım. Normalde dersime alacağım herkesle bizzat tanışmayı tercih ederdim çünkü bana karşı anlayışsız olacak insanlara ders vermek istemezdim. Ve işitme engelim olduğu için görme duyum çok geliştiğinden bir bakışta karşımdakinin nasıl biri olduğunu anlardım. Ben yokken umarım pek fazla kişi gelmemiştir diye dua ettim ve kabul oldu. Sadece bir kişi kayıt yaptırmış.
Jongdae'nin dediğine göre kibar ve konuşkan biriymiş.
Kibar olması önemli tabii de konuşkan olması beni çok etkilemeyecek çünkü ben konuşkan biri değilim, ki zaten ben konuşan biri de değilim. Şimdiye dek bir kez olsun herhangi bir ses duymadığım için nasıl konuşmam gerektiğini bilmiyorum çünkü.Küçükken konuşma terapisi almıştım ama kendi sesimi bile duyamıyorken insanlara duyurmak içimden gelmemişti. Git gide hevesim daha da kırılmış, hocalarımı da üzmüştüm. Terapi pek de güzel gitmeyince yarıda bırakmıştık.
Yani ben tam olarak nasıl konuşulduğunu, insanların hiç zorlanmadan nasıl ses çıkardığını, ses tellerini nasıl birbirine değdirdiğini bilmediğim için pek konuşmazdım hatta hiç konuşmazdım. Konuşkan bir öğrencim olması beni çok da etkilemeyecekti. Ama belki sınıftaki diğer öğrenciler adına iyi olur kim bilir?
Derse başlamadan önce kendimi işaret diliyle tanıttım. Jongdae hemen yanımda durup bana çevirmenlik yaptı.
Kayıt sırasında engelim hakkında bilgi sahibi oldukları için karşımdaki öğrenciler gayet sakin bir şekilde önce benim el hareketlerimi izliyor ardından gülümseyerek Jongdae'ye dönüyorlardı.
Önümde duran beş öğrenciyi de kayıttan tanıyordum; üç kız, iki erkek. Jongdae'nin bahsettiği o son gün kayıt yapan çocuk gelmemiş sanırım.
Ben gülümsediğim için onlar da gülümsediler. Bir anda hepsinin kafası sağa, kapıya doğru dönünce kapının açılma sesini duyduklarını anladım ve ben de o yöne baktım.
--
Hakikaten kapı sesi nasıldı acaba? Jongdae'ye sormuştum bir kere. Tanımlamaya çalışmıştı ama baya zorlanmıştı. Ona böyle ara ara ilginç şekilde bir şeylerin nasıl sesleri olduğunu sorardım. İşaret dili döndüğünce anlatmaya çalışırdı ama genelde başarısız olurdu. Anında morali bozulurdu, bana yardımcı olamadığı için üzülürdü. Bir anda kendimi onu teselli ederken bulurdum.
Sesini en çok merak ettiğim kişi annemdi sonra Jongdae. Babamı hiç görmemişim, annemin karnındayken kaybetmişiz. Hatta doktor anneme hamilelik döneminde çektiği bu acısından dolayı benim etkilenmiş olabileceğimi söylediği için annem bütün ömrünü bana karşı mahcup geçirerek vefat etti.
Ölmeden birkaç dakika önce hasta yatağında beni yanına çağırıp elini yanağıma koymuştu. Dudaklarını zar zor kıpırdatıp "Her şey için özür dilerim, beni affet." demişti. Halbuki ben ona hiç kırgın değildim ki, affedilecek bir şey yoktu.
--
Kapıdan içeri gülümseyerek giren bu yüz... bir yerde görmüş gibiyim ama nerede olduğunu- ah aylar önce yolda çarptığım adam değil mi bu? Evet, kesinlikle o!
Çarptığım her adamı aklımda tutmuyorum elbette ama işaret dili bilen birkaç insandan biriydi. Hem daha önce de demişimdir işitme engelim olduğu için görme duyum gelişmişti bu yüzden görsel hafızam baya kuvvetlidir. Aklımda kalması doğal.
Eğilerek bizleri selamladı. Dudaklarını oynattığında defalarca özür dilediğini okudum. Bir yandan mahcup bir yandan heyecanlı bir edayla diğer öğrencilerin yanına vardı ve boş bir yer bakındı. Hemen yanımdaki ahşap sandalyeyi alıp ona doğru yürümeye başlayınca beni fark etti ve adımlarını hızlandırarak yanıma ulaştı, elimden aldı.
Mahcup olduğu için başı yerdeydi o nedenle dudaklarını okumakta zorlanıyordum ama teşekkür etmiş olabildiğini düşündüm.
Arkadakiler bir şey söylemiş olmalı ki başını çevirip arkasına baktı sonra hemen bana döndü. Birkaç saniye gözlerini kısarak baktı, o da beni tanıdı galiba. Nerden tanıdığını anlamaya çalışır gibi bakıyordu çünkü.Jongdae omzuma dokununca bakışlarımı yeni gelen öğrenciden çevirip arkadaşıma baktım.
Jongdae eliyle "Devam edelim mi?" dedi.
Başımla onayladım ve önümde duran öğrenciye arkadaşlarının yanına gitmesi için elimle işaret ettim, bir kez daha eğildi ve yerine geçti.
**
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sesimi Duy / Baekhyun ✔
FanfictionBir dilek hakkım olsa, sesini duymayı dilerdim. Kulaklarım sesinle çınlasın, sözlerin kulaklarımdan girip içime işlesin isterdim. Sesini duymayı isterdim. Senin sesini duymayı... Seni bir kez olsun duymayı... °°° Bu kısacık hikayeyi işitme engel...