BİRİCİK EŞİM ♥

4.4K 383 28
                                    

Selâmün aleyküm değerli kardeşlerim ^^

Kağıdın verdiği şaşkınlıkla çalan kapıya doğru yöneldim. Kapıyı açtım ve Zehra'yı içeri aldım.

Zehra, benim bu 4 ay içinde tüm duygularıma ortak oluvermişti. Çok seviyordum onu. Hem nasıl davranacağını biliyor, hem de islama uygun hareket ediyordu. Onunla eve taşınırken tanışmıştık. Zehra, bir iki sokak arkada oturuyor, sürekli yanıma gelmeye çalışıyordu.

'Selamun aleykum Rabia'

'Aleykum selam Zehracım'

Birbirimize sarıldıktan sonra, Zehra beni iki kolumdan tuttu ve şöyle bir yüzüme bakarak:

'Rabia, sen iyi misin? Diye sordu.

Ben derin bir iç çekmiştim sadece. Fakat Zehra sanki herşeyi biliyormuş gibi beni koltuğa oturttu ve yanıma geldi. Yüzüme bakarak:

'Hadi anlat dostum. Bak ben bunun için buradayım.'

Deyince, sanki eşini bulmuş yapboz gibi bağlandım ona ve her şeyi bir bir anlattım.

Bu konuşma,2 türk kahvesine kadar gitti. Saatler birbirini kovaladı ve Zehra'nın eşinin işten gelme saati gelince; Zehra binbir nasihatle evine gitti.

Ben de kalktım ve her derdim olduğunda yaptığım gibi mutfağa girdim.

Yasin'in sevdiği bir yemek olan Ali nazik kebabı ve pilav yaptım.
(Multide ;)

Sofrayı hazırladım ve üstümü giyinmeye gittim.

Makyajımı da yaptıktan sonra etrafı toparladım ve eşimi beklemeye koyuldum. Biraz sonra telefonum çaldı ve arayan tabii ki Yasin :)

"Selamun aleykum ey gönlümün Kudüs' ü"

"Aleykum selam canım eşim"

"İstediğin bir şey var mı diye aramıştım"

"Yok canım Allah razı olsun. Sen gel yeter."

"Sen bilirsin karıcığım o zaman 10 dakikaya evdeyim inşaellah."

"Tamam hafız bekliyorum."

Telefonu kapattım. 10 saniyelik sesini duymak bile içime su serpmişti.
Yasin her akşam eve gelmeden beni arar, ihtiyaç ve isteklerimi sorardı.

Bazen düşünüyorum da, Yüce Rabbim ne de güzel kıldı evliliğimizi.
Şükrediyorum sonra.
Biricik hafızım benim..

10 dakika sonra çalan kapıyı açtım. Yasin elinde kocaman güllerle birlikte içeri girdi ve çiçekleri komodinin üzerine koyarak bana kocaman sarıldı.

O an zaman durdu.
Dışarıdaki rüzgarda sallanan kuru yaprak durdu.
Biz durduk.

Biricik eşim, çok muhabbetliydi ve bu, bana da siret ediyordu her seferinde.

Onu elinden tuttum ve içeri götürdüm. Bir sofraya bir de bana baktı ve gözleriyle güldü.

'Her zaman derim. Akıllı olacaksın, Rabia gibi bir eş alacaksın diye.'

Başımı omzuna yasladım.

'Bir dakika hayatım ellerimi yıkayıp geliyorum.' Dedi ve alnıma kocaman bi buse kondurarak ellerini yıkamaya gitti.

Döndüğünde sofraya oturdu ve yemeği yedikten sonra bana sofrayı toplamamda yardımcı oldu.

Sonra koltuğa oturdu ve iki elini açarak beni yanına çağırdı. Yanına gittim ve hemen sarıldım ona.

'Yemekler çok güzel olmuş maharatım benim, ellerine kollarına sağlık.'

'Afiyet olsun.'

'Ama sen böyle bi üzgün gibisin sanki. Anlat bakıyım bana.'

Doğruldum ve gözlerinin içine baktım.

Herşeyi anlattım ona.

Bana kocaman sarıldı.
Ve beni kaldırıp en iyi çarenin namaz olduğunu söyleyerek takkesini koyduğu yerden aldı ve,
Kalkıp beraber akşam namazını kıldık.

Gönlümün müezzini dermanımı bulmuştu yine..

Yüreğimin hafiflemesiyle birlikte kalkıp kahve yapmaya gittim.
Ne demişler, bir kahvenin kırk yıl hatrı vardır....

BEYAZ TAKKELİ PRENS #TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin