0.1

6.7K 153 17
                                    

Öncelikle selam bebeklerim, bu satırları okuyup destek verdiğiniz için şimdiden teşekkür ederim😘, yorumlarınızı ve oylarınızı lütfen unutmayın. Diğer kitaplarada bakmayı unutmayın çokça öpüldünüz.

Hadi herkes buraya başladığı tarihi yazsın...




Kimi günahlar vardır hiç affedilemeyen, düşünüyordum da kimseye büyük bir günah işlememiştim. Bu yüzden de böyle, acımasız bir hayat yaşayacağımı düşünmemiştim. Sanırım küçükken gerçekten her şey toz pembe dedikleri kadar güzeldi, güzeldi diyorum çünkü hatırlayabildiğim birkaç güzel anı anca vardır hafızamın derinliklerinde. Çoğu anım, bir deftere yazılmış  yazılan yazı belli olmasın diye karalanarak sonradan silinmiş gibi, hala izleri kalsada yazılar artık okunmuyordu  yazılardan geriye sadece iz dolu, mutlu veya acı yaşanmışlıklarımın bilinmezliğinde kayıp bir defter kalmıştı.

Her zamanki gibi geçen günlerden birindeydim. Genç olmama rağmen, kendimi çok daha yaşlı ve yorgun hissediyordum.
Belki çok anormalce olabilir fakat hissettiğim buydu. Nasıl desem hah! kendimi, susuz bir akvaryuma konan balığın yüzme çabası gibi. Yorgun ama yaşama isteği dolu olarak hissediyorum.

Yani kısacası çoğu şeyi susarak,gözlemlerdim.
Etrafımda fikrimi soran şu zamana kadar kimse olmamıştı.
Hoş, genellikle insanlar benimle pek konuşmayı tercih etmezlerdi. Evet bu ilk başlarda beni gerçekten üzüyordu ama şuan alıştığım için artık çokta takmıyordum.

Son dersin zili çaldıktan sonra eşyalarımı toplayıp, sınıf boşalana kadar sıramda oturup, bekledim.
Gereksiz buluyordum sınıftan hızlı çıkma işini, sonuçta her türlü zaten çıkacaktık.

Sınıf yeterince boşalınca, ayaklanıp çıktım.
Okuldan çıktığımda, içimi birkaç gündür dolduran hisle adımlarımı her zamanki gibi yavaşlatıp, durdum.

Etrafıma baktığımda, herkes kendi işiyle meşguldü ki genellikle bu hisse kapıldığımda da durup etrafıma bakardım ama bu günki gibi herkes kendi halinde takılıyor olurdu.

Artık bu hissin verdiği alışmışlıkla etrafıma bakmayı kesip yürümeye devam ettim.

Eve geldiğimde, anahtarımla kapıyı açtım.
Her zamanki gibi evde büyük bir sessizlik hakimliğini sürdürüyordu.

Adımlarımı odama yönlendirdim. Bugün bedenimi yoracak bir şey yapmadığım halde fazla yorgun hissediyordum kendimi.

Üzerimi çıkartıp, rahat edebileceğim eşofman takımı geçirdim üzerime.
Sonrası ise yorgun bedenimi dinlenmesi için biraz uykuya teslim ettim.

Evde yine yükselen bağırış sesleri ile uyandım.
Kapımım açılması ile gözlerimi yavaşça aralayıp gelene baktım, annem ellerini beline yaslamış şekilde bana hoşnut olmadığı bir şeye bakıyormuşçasına bir süre baktıktan sonra konuşmaya başladı.

"Misafirler var ,hadi arkadaşlarına falan kalk git!" Diyerek son kez beni süzüp, odadan çıktı.

Ne zaman eve biri gelse beni evden gönderiyorlardı.Nedenini pek anlayamasamda çoğu zaman bir parka ya da bir cafeye gidip oturuyor, vakitimi orda çürütüyordum.
İşin en komik yanı ise ailemin daha bir arkadaşım olup olmadığını bile bilmemesiydi.
Her zamanki gibi boşverip, hazırlanarak evden çıktım.
Gecenin karanlığında sokaklarda bir başıma bomboş bir şekilde yürüyordum.
Ben ne kadar da boştum böyle.
Şimdiye kadar ne bir arkadaşım ne de bir sevgilim olmuştu. Gerçi çok gerekte duymamıştım.
En son annemlerin anlattığı kadarıyla 8 yaşında bir kaza geçirmiş ve kaza sonucu hafızamı kaybetmiştim. Kaybettiğim zamanlarda ne olduğunu sorduğumda ise,
bana evden pek çıkmadığımı ve pek hatırlamaya değer bir şeyimin olmadığını söylemişlerdi. Bende onları haklı bulmuştum, sonuçta hayatım şimdiki gibi sıradan geçiyordu silinen zamanlarımda da aynı şekilde geçtiğini düşündüğümden, bu yüzden hiç hatırlamaya da kalkışmamıştım.

Düşüncelerimden o kadar sıkılmıştım ki.

Bir beyin boş kalmazmı hiç?
Her günümün arkasından yeni bir düşünce seli ortaya çıkıyor ve benim beynimde kendilerini ev sahibi yapıyorlardı.

İçimde uzun süredir var olan bir ses vardı. Ne olduğunu bilmiyordum o ses sürekli benimle birlikte yaşamakta ve susmamaktaydı yine diyeceğini demiş susmuş ve köşesine çekilmişti. Çok küçüklüğümden berri var olan bu ses ilk zamanlar beni korkutsada zamanla alılmaya başlamıştım. Bazen benim düşünemediğim yönden düşünüp bana akıl verdiği bile oluyordu. Bazen içimde bir başkasının bile yaşadığını düşündürmüyor değildi.

Telefonumun çalması ile korkuyla havaya zıpladım. Düşüncelerimin içindeki labirente öyle bir odaklanmış ama bir o kadar da yolumu kaybetmiştim. Ve bu kadar odaklıyken telefonun çalması ister istemez ürkmeme neden olmuştu. Her neyse diyerek cebimden telefonumu çıkarttım.

Bilinmeyen bir numaraydı. Büyük ihtimalle yanlış aradıklarını varsayıp, yine de telefonu açtım ve kulağıma götürdüm. Bir süre karşı tarafın konuşmasını bekledim fakat bu süre boyunca sadece nefes alış veriş sesleri vardı. Artık konuşmam gerektiğini düşünüp, konuşmayı başlatmak için "Alo?" diye sesledim. Karşı taraftan hala bir geri dönüş alamazken sorumu yeniledim.

"Alo? Siz kimsiniz?" Sorduğum soruların hala yanıtını alamazken korkuyla telefonu kapattım.
Ama boynumda hissettiğim nefesle olduğum yerde adeta çivilenmiştim. Hareket etmek ve ileriye doğru bir adım atmak istiyordum fakat beynim komut vermeyi bırakmış gibiydi, sanki hareket kavramını yitirmiş bir cisimdim.

Sert rüzgarın getirisiyle saçlarım uçuşuyordu. Ve o keskin kokuyu alabiliyordum.
Evet korkuyordum ama bu kokunun ne olduğunuda düşünmeden edemiyordum. Merak değil miydi zaten en çok insan oğlunu yok eden? Arkamda birisi vardı, güzel kokan birisi, ama kim olduğu konusu hala faili meçhuldu. Aklımdan şuanki durumumun istatistiğini kuruyordum en yüksek olasılığı,
beni biriyle karıştırmış olma ihtimaliydi.
Kesinlikle benim arkama geçmesine sebep olacak kişiye arka profil olarak benziyor olma ihtimalimdi  çünkü mantık yönünden bu durumun başka açıklaması olursa anlamsızlık yüzdesi bir hayli fazla çıkıyordu. Diğer bir olasılık ise benimle derdi olan biri olmasıydı, fakat benimle bir derdi olan birileri olması nerdeyse yüzdelik dilime bile girmiyordu.

Ben bu düşüncelerimle cebelleşirken,
o kokunun sahibinin sesi tüm boş sokağa yayıldı. Tüylerim diken diken olurken, böyle bir sesi daha önce duymadığımdan binlerce kez emin olabilirdim. Çünkü bu sesi duyup hatırlamamam bir ihtimal dahilinde değildi, bir sese aşık olunabilseydi eğer ben seve seve bu sese aşık olmayı seçerdim. O kadar güzel bir ses tonuydu ki,sanki insanlar toplanmıştı sesin sahibi görebilmek için, herkes pür dikkat sesin sahibinin konuşmasını bekliyorlardı sanki, sırf bu güzel sesi bir kere daha duymak için nefes almayı bırakmış bile olabilirlerdi. Merak sinsice içimde yer edinirken artık daha fazla karşı koyamadım, ve merakıma teslim oldum.
Tam cesaretimi toplayıp, merakımın eline düşüp,arkamı dönecekken aşık olunası fakat buz gibi sesiyle tekrar konuştu. Ve belkide hayattımı gerçekten cehenneme çevirecek o sözler döküldü dudaklarından.

"Sonunda başlıyoruz. Cehennemime hoşgeldin." Tekrar arkamı dönmek ve ne dediğini sormak için yeltenmişken, boynumdaki ağrı ile arkamı dönemeden gözlerim kapandı.

Bu kimdi?
Peki benimle ne gibi bir işi vardı?
Ve ayrıca şuan yaptığı bir insanı zorla alıkoymaktan başka bir şey değildi değil mi?

Oylarınızı ve bölüm hakkındaki düşüncelerinizi bekliyorummm...
Öpüldünüz muahh.

YALANIN ESİRLERİ (FİNAL YAPTI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin