Bir anda, sarı saçları ve benim zorumla giydiği elbisesi ile gözüme o çarptı.
Gözlerim, ellerine doğru kaymaya başlamıştı.
Yutkundum.
Bir bebek...
Kucağında tuttuğu şey...
Bir bebek...
Gözlerim yanmaya başlarken bunun ne demek olduğunu bilmiyor, sadece hissediyordum.
Kalbimde kötü bir soğukluk başlamıştı ve ortam sıcaktı.
Öyleyse, neden üşüyordum?
Bebeğe bakıp gülerken bir öpücük kondurdu. O an, yüreğime kaynar sular dökülüyor gibi içim yanmıştı.
Evet, kucağındaki şey bir bebekti.
Ve evet, bizim asla bir bebeğimiz olamayacaktı.
O anda, gözlerimiz buluştu.
Ve içimde tutamadığım göz yaşım aktı.
Sadece, aktı.
Gözleri, bana baktığını anladığım bir konuma geldiğinde sert bir şekilde yutkundum. O kadar sertti ki, bunu yapamadığımı bile düşünmeye başlayabilirdim. Boğazım şu ana kadar hiç hissetmediğim bir şekilde kurumuştu.
Onun da benden farksız olduğunu hissettim.
Ve bir anda bebek ağlamaya başladı.
Gözlerinde başka bir şey oluşmuştu şimdi: Telaş.
Ellerinin titrediğini uzaktan görebiliyordum. Bebeği annesine verdikten sonra odadan hızla çıkmaya başladı. Partinin sesi daha çok gibi görünebilirdi fakat benim kulak zarıma kadar ulaşan tek şey kapının kapanma sesi ve onun hıçkırıklarıydı.
Donmuştum.
Donmuştum ve hareket edemiyordum. Vücudum hareket etmemek için yaratılmış gibi görevini buna ayak uydurarak yapıyordu.
En sonunda kendime gelmem ve bir şeyler yapmam gerektiğini anlamıştım. Yavaşça parmaklarımı oynattım. Derin bir nefes aldım. Artık hareket edebilir, gerekeni yapabilirdim. Hızlı hareketlerle kapıya doğru ilerleyerek dışarı çıktım.
Yutkunarak etrafıma baktım. Herhangi bir hayat belirtisi görmüyordum fakat ağlama sesi geliyordu.
Bu, onun sesiydi.
Sesin kaynağına doğru tecrübesizce, ayaklarım titrese de yürüdüm. Hiçbir şeyde böyle olduğu görülmüyordu. Bir çok adam dövmüştüm, onlar beni dövmeye gitmişti, insan öldürmeye bile -Amber kaçırıldığı zaman- gitmiştim ama hiç böyle olmamıştı. Ne zaman o ağlasa, titriyordum.
Sonunda ona ulaştığımda biraz gerildi ve hareket etti. Kollarımı açarak beline sardım. Kafasını, boynuma doğru gömdüm ve beni koklamasını sağladım. Bunun, onu rahatlattığını biliyordum.
"Bebeğim, iyi misin?" diye fısıldadım kulağına doğru. Üşümüştü, yorgundu. Ona daha sıkı sarıldım. Şimdi ise ben onun kokusunu alıyordum. Çiçekli, şekerli bir kokusu vardı. Genç bir kıza göre hoştu.
"K-Korkuyorum Harry." dedi ama sesini zorlamıştı. Çok kısık çıktığı için zor anlamıştım. Konuşamıyor, bir şey boğazını sıkıyordu. Kahretsin ki, bu hissi biliyordum.
"Neyden, bebeğim?" diyerek iki kez bebeğim demiş oluyordum. Bu da hoşuna gidiyordu.
Derin bir nefes vererek benden ayrıldı. Gözlerini, cesaret bulduktan sonra benimkilere dikti.
"Beni bırakıp gitmenden korkuyorum." dedikten sonra ellerimi tuttu. "Bu elleri tuttuğum zaman, aynı şeyleri hissetmemekten korkuyorum."
Ellerimi saçlarına getirerek yutkundum. Aynı şeyleri düşünüyor olmamız ne kadar mümkündü ki?
"Hisset o zaman."
Beline doğru yaklaştım. Dudaklarımı, onunkilere sürttüm yavaşça.
"Gitmeyeceğimi hisset, bebeğim." dudağına minik bir öpücük kondurdum.
"Çünkü Amber, istesem de gidemem."
Gözlerimi kapattım.
Lanet olsun.
Bunları ben mi söylüyordum? Bunları ben söylüyor olamazdım, öyle değil mi?
Kollarını bana doladı.
"Gördüm, Harry." dedi, kulağıma doğru.
Anlayamamıştım. Benden uzaklaştı ve tekrar normal mesafemize döndü. Ben ise neyi gördüğünü anlamak için bir soru yönelttim.
"Neyi gördün?" dedim gözlerinin içine bakarak.
"Bana nasıl baktığını... Yani, o bebek elimdeyken..." Yutkundu. Karanlıkta, göz yaşları görünüyordu.
"S-Sen ağladın, Harry. Tanrım..."
Hıçkırınca onu sakinleştirmeye çalıştım ve tekrar kollarımın arasına aldım.
"Shh, Hayır bebeğim. Sadece duygulandım. Ben kolay kolay üzülmem, tamam mı?" Parmaklarımı yüzünde gezdirdim. Daha sonra ise baş parmağım ile göz yaşlarını sildim.
"Benim fikirlerim kolay kolay değişmez. Ne dediysem, öyleyim. Ne düşündüysem, onu düşünüyorum." Elimi, karnına getirdim.
"Bu evlilik için şurada bir şey taşımana gerek yok."
Daha sonra sağ elimi göğsüne doğru, kalbinin olduğu yere getirdim.
"Bu evlilik için burada, tam içinde aşk taşımalısın. Anladın mı, bebeğim? Aptal bir et parçası değil."
Eğildim ve karnına bir öpücük kondurdum.
Bir şey söylemiyordu. Daha doğrusu, söyleyemiyordu. Dilini yutmuştu.
"Şimdi eve gidelim, tamam mı?"
Kafasını aşağı yukarı salladığında ellerini tuttum ve arabaya doğru yürümeye başladık.
İşte şimdi olmuştu.
Ona güven vermiştim.
Güven...
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
Selam xxBu zamanlar çok yazamıyorum ama yaz ayı bizim için tekrar olacak tamamen hazır olacağım yazmak için
Sizi seviyorum
Hâlâ burada olanlar için teşekkürler 💕💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Weird Husband (MPC3) |Harry Styles Fanfic|
FanfictionOdadan çıkmak için adımlar atarken bunların yaşanmamış olmasını diliyordum fakat bu boşunaydı. Bizi bu duruma getiren şeyi bile bilmiyorduk. Sadece parçalanmıştık ve biz, eski biz değildik. Nedenini bulmamız gerekirken bulmaya çalışmıyorduk. Polyann...